Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Haniye, Tahran'da alçakça bir suikast sonucu şehit oldu. Allah rahmet eylesin. Filistin davasının bu son şehidi, aynen Şeyh Ahmet Yasin gibi Siyonizmin varlığına bile tahammül edemediği bir mücahitti. Siyonist teröristler, 10 Nisan'da Ramazan Bayramı dolayısıyla Gazze'nin batısındaki Eş-Şati Mülteci Kampına bayramlaşmaya giden İsmail Haniye'nin ailesinden birçok kişinin bulunduğu aracı hedef almıştı. Saldırıda 3 oğlu ve 4 torununu kaybeden İsmail Haniye, ölüm haberini aldığında "İnnâ lillahi ve innâ ileyhi raciun" (Allah'tan geldik Allah'a döneceğiz) ifadelerini kullanmıştı.

Ailesi, 1948 yllında Büyük Felaket Nekbe sonrasında Filistin'in tarihi sahil şehri Askalan kentinden sürgün edilerek Gazze'ye gitmişti. 29 Ocak 1963'te Gazze Şati Mülteci Kampı'nda dünyaya gelen İsmail Haniye, 1987'de İslam Üniversitesinden mezun oldu.

1987 yılında bir grup Filistinli Müslüman, Şeyh Ahmed Yasin ve Abdülaziz Rantisi liderliğinde Hamas'ı kurdu. İsmail Haniye de bu harekete katılanlar arasında yer aldı. 1989'da Birinci İntifada'ya katıldığı için tutuklanan İsmail Haniye, 1992'de serbest bırakıldı. Daha sonra 415 kişilik bir grup ile Lübnan'a sürgün edildi. Bir yıl sonra tekrar Gazze'ye döndü.

Hayatını Filistin davasına adayan, hiçbir fedakarlıktan kaçınmayan ve mücadeleci kişiliğiyle tanınan İsmail Haniye, "Hamas'ın önemli bir görevlisi" olduğu gerekçesiyle 1987'de, 1988'de ve 1989'da İsrail zindanlarında tutuklu kaldı. Hamas lideri Şeyh Ahmed Yasin, 1997 yılında Siyonist hapishanesinden çıktığında, İsmail Haniye, onun yardımcısı oldu. 2004'e kadar, Şeyh Ahmed Yasin'in özel kalem müdürlüğü görevini yürüttü

İsmail Haniye, birçok defa Siyonist katillerin saldırısına uğradı. 2006 yılının Ekim ayında Gazze'de konvoyuna saldırı düzenlendi. 2007 yılının Mayıs ayında ise, evine  füze saldırısı yapıldı. Allah'ın takdiriyle iki saldırıdan da kurtuldu. Hamas, 2006 yılında Filistin Yasama Konseyi seçimlerinde Filistin meclisindeki 132 sandalyeden 76'sını kazandı. İsmail Haniye, Hamas lideri Halid Meşal'in sürgünde bulunması sebebiyle Hamas'ın başbakan adayı oldu.

BAŞBAKAN HANİYE

Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas istemeyerek de olsa hükümeti kurma görevini Hamas'a verdi. El Fetih ile uzun süren koalisyon görüşmelerinden bir sonuç alınamadı. Bunun üzerine İsmail Haniye, Hamas üyeleriyle hükümeti kurdu. ABD ve İsrail'in muhalefetine rağmen 19 Şubat'ta Mahmud Abbas hükümeti onayladı ve İsmail Haniye başbakan oldu.

Hamas ile Fetih arasındaki çatışmalar artınca, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas Haziran 2007'de İsmail Haniye'yi  başbakanlık görevinden azletti. Fakat Haniye Gazze'de görevini sürdürdü. Mayıs 2017'de yapılan seçimde Hamas'ın Siyasi Büro Başkanlığına Halid Meşal'in yerine seçildi. Hamas Genel Şura Konseyi, 2021'de dört yıllığına İsmail Haniye'yi ikinci defa bu göreve getirdi.

İşgalci İsrail'in 7 Ekim'den beri devam ettirdiği katliamda 10 Kasım 2023 tarihinde Gazze kentinde bir okulu hedef alması sonucu İsmail Haniye'nin torunlarından biri şehit oldu. "Çocuklarının Gazze'yi terk etmediğini, Kudüs'ün ve Mescid-i Aksa'nın kurtuluşu için hayatlarını feda ettiğini" söyleyen İsmail Haniye, "Çocuklarım Gazze'de kaldılar ve Gazze'yi terk etmediler. Tüm halkımız evlatlarının kanlarıyla büyük bir bedel ödüyor. Ben de onlardan biriyim. İsrail'e yıkımla, katliamla, yok etmeyle elde edemediğini müzakere masasında da almayacağını söylüyoruz. Oğullarımın kanı Gazze'deki şehit halkımızın kanından daha kıymetli değildir." demişti.

İsmail Haniye üç cocuğu ve dört torununun şehit olması üzerine de şöyle konuşmuştu:

"Ailemin 60'a yakın ferdi savaşta şehit oldu ve onlar ile halkımız arasında hiçbir fark yok. Kayıplarımız ne kadar büyük olursa olsun, İsrail'in yaptığı şantaja boyun eğmeyeceğiz, taviz vermeyeceğiz."

Yeni İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan'ın yemin törenine katılmak için Tahran'da bulunan İsmail Haniye, ikamet ettiği konuta düzenlenen saldırı sonucu şehit oldu. Siyonist katiller Filistin davasının şahıslara bağlı olduğunu zannederek, liderleri ortadan kaldırınca Hamas'ın biteceğini düşündüler.

Bunun için 20 yıl önce yaptıkları alçakça suikastla Hamas'ın efsane liderini şehit etmişlerdi. 22 Mart 2004 Çarşamba günü sabah namazından çıkarken işgalci İsrail füzelerinin hedefi olan Şeyh Ahmed Yasin, yüce şehadet mertebesine ulaşmıştı. Ona sekiz buçuk sene İsrail hapishanelerinde uyguladıkları zulüm ve eziyetler yetmemişti.  İşgalci İsrail, Filistin davasının önde gelen şahsiyeti Şeyh Ahmed Yasin'in tekerlekli sandalyede bile yaşamasına tahammül edemedi. 67 yaşındaki felçli bedeniyle, Siyonist yönetimini hep tedirgin ediyordu.

"BİZLER DİRENDİK İLERİ ATILDIK VE KAÇMADIK"

Şeyh Ahmed Yasin felçli bedenine ve çeşitli hastalıklarına rağmen, hayatını Filistin davasına adamış ve sonunda canını da bu uğurda feda etmişti. Onun mücadele azmi, sadece Filistinlilere değil, bütün dünya Müslümanlarına örnek olmuştu. Ne diyordu Şeyh Ahmed Yasin:

"Yakında bizim büyük ölümlerimizi duyacaksınız, o zaman alınlarımızda şu yazılacak: "Bizler direndik! İleri atıldık ve kaçmadık!" Ve bizimle birlikte çocuklarımız, kadınlarımız, yaşlılarımız ve gençlerimiz ölecek! Onları, bu sus pus ve bön ümmete yakıt yapacağız! Bizden teslim olmamızı ve beyaz bayrak dikmemizi beklemeyin! Çünkü biz bunu yapsak da öleceğimizi biliyoruz. Bırakın savaşçı onuruyla ölelim!"

İsmail Haniye gibi Şeyh Ahmed Yasin de Filistin'in sahil şehri Askalan'da doğmuştu. Daha 11 yaşında Büyük Felaket Nekbe'yi yaşadı. 1948'de köyleri Siyonistler tarafından işgal edilince, ailesiyle beraber mülteci olarak Gazze'ye sığındı.

1952 yılında ömür boyu engelli olarak yaşamasına sebep olan bir kaza geçirdi. Yüzerken başının üstüne düştü, boynu kırıldı ve bütün bedeni felç oldu. Kaderin bu tecellisine sabırla tahammül etti. Hayatını bu şekilde azimle devam ettirerek, liseyi bitirdi ve El-Ezher Üniversitesine kaydoldu.

Şeyh Ahmed Yasin, özel gayretiyle hocalardan dersler aldı ve kendisini çok iyi yetiştirdi. Bazı engellemelere rağmen Gazze'de öğretmenliğe başladı. 1967'deki İsrail işgalinden sonra Filistin'in kurtuluşunun ancak kendi gücüyle olacağını savunan Şeyh Ahmed Yasin ve arkadaşları, Gazze'de faaliyete başladı. İsrail onun bu çalışmalarından rahatsız olduğu için, zaman zaman gözaltına aldı. 1982 yılında çıkarıldığı mahkeme onu, 13 sene hapis cezasına çarptırdı. İki sene sonra bir esir değişimi esnasında serbest kaldı.

1987 yılında Abdülaziz El-Rantisi ile birlikte İslami Direniş Hareketi Hamas'ı kurdular. Aralık ayında başlayan 1. İntifada'yı yöneten Şeyh Ahmed Yasin, adını bütün dünyaya duyurdu. 1989'da İsrail tarafından tutuklanarak mahkemeye çıkarıldı. O hayatında hiçbir zaman işgalcileri meşru görmedi. Bu yüzden mahkemenin kendisini yargılama hakkı olmadığını savundu ve şöyle dedi:

"Bu mahkeme kanuni olarak beni yargılama hak ve yetkisine sahip değildir. Çünkü bu mahkeme işgalciler tarafından kurulmuştur. Dolayısıyla tamamen gayrimeşru ve kanun dışıdır."

Mahkemenin yargıcı onun felçli olmasına aldırmadan Siyonistler için ne kadar tehlikeli olduğunu şu sözlerle dile getirdi:

"O, felçli ve oturan bir adam ama onun felçli, tekerlekli sandalyeye bağlı olmayan bir aklı ve dili var. Aynı zamanda bir örgüt adamı ve lider konumunda. Etkinlik sahibi birisi. İsrail açısından ona güvenilmez.’’

Sağlıklı genç insanların bile yorulduğu, ümitsizliğe düştüğü, dinlenme ihtiyacı hissettiği bir durumda, Şeyh Ahmed Yasin Gazze'ye dönünce kaldığı yerden cihada devam etti. Ne felçli bedeni, ne sekiz buçuk senelik zindan hayatı, ne işgalci İsrail'in zulüm ve tehditleri onu yıldırmadı. 60 yaşına girdiğine aldırmadan genç, dinamik bir mücahit gibi yine ön saflarda işgalci Siyonistler ve destekçilerine karşı mücadelesini sürdürdü.

Şeyh Ahmed Yasin, bu imanlı, ihlaslı, azimli, kararlı mücahedesiyle sadece Filistinlilere değil bütün Müslümanlara örnek oldu. Zalime, işgalciye karşı, ömrünün sonuna kadar hep başı dik, tavizsiz ve cesur bir direniş gösterdi. "En yüce maksadımız Allah yolunda şehid olmaktır" diyerek 67 yaşında o ulvi şehadet mertebesine ulaştı.

ŞEYH AHMED YASİN'DEN ÜMMETE MEKTUP

Şeyh Ahmed Yasin'in İslam ümmetine yazdığı mektup bugün için daha derin bir mana kazanmış durumda. Onun, İsmail Haniye'nin ve bütün şehitlerin duyarlı Müslümanlara seslendiği bu müthiş mektubu tekrar okuyalım:

Siz ey Müslümanlar!

Suskun ve aciz, helâk olmuş ölüler! Hâlâ kalpleriniz sızlamıyor mu, başımıza gelen bu acı felâketler karşısında?

Bir halk yok mu? Hiç mi kimse yok, Allah için ve ümmetin namusu için kızacak? Şerefli direnişçilerken, bizleri katil teröristler olarak ilan edenlere karşı duracak! Bu ümmet utanmaz mı, şerefi çiğnenirken? Omuzlarımıza el verecek ve gözyaşlarımızı silecek bir bakış! Bu ümmetin kurumları, sivil güçleri, partileri, teşkilâtları ve bariz şahsiyetleri, Allah için kızmaz mı? Tümü birden sokaklara dökülüp, bizim için dua etmeye; "Ey Rabbimiz! Gücümüzü topla, zaafımızı gider ve mü'min kullarına yardım et!" diye çağıramaz mı? Buna da mı gücünüz yetmiyor?

Yakında bizim büyük ölümlerimizi duyacaksınız, o zaman alınlarımızda şu yazılacak: "Bizler direndik! İleri atıldık ve kaçmadık!" Ve bizimle birlikte çocuklarımız, kadınlarımız, yaşlılarımız ve gençlerimiz ölecek! Onları, bu suspus ve bön ümmete yakıt yapacağız! Bizden teslim olmamızı ve beyaz bayrak dikmemizi beklemeyin! Çünkü biz bunu yapsak da öleceğimizi biliyoruz. Bırakın savaşçı onuruyla ölelim! Dilerseniz bizimle olun, elinizden geldiğince, öcümüzü sizden her biri boynuna taksın! Dilerseniz bize acıyarak ölümümüzü izleyin! Temennimiz, Allah'ın,emaneti savsaklayan herkesten kısas almasıdır! Umarız bizim aleyhimize olmazsınız!"