Derin Gerçekler

DUNE PROJESİ’ni sanırım bundan sonra daha çok duyacaksınız. Projenin tam adı Türkçe olarak şöyle (Derin Yeraltı Nötrino Deneyi) İngilizcesi “The Deep Underground Neutrino Experiment (DUNE)” Bu proje bir bakıma CERN projesinin 2. Etabı. Onun devamı gibi. CERN oldukça eski. 29 Eylül 1954’de 12 ülke tarafından İsviçre, Fransa arasında kurulmuş Atomaltı parçacık fiziği laboratuvarı. CERN’in Türkçe adı;“Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi”. Fransızca adı “Conseil Européen pour la Recherche Nucléaire”' yani kısaltılmış şekli CERN. Bu Laboratuvar İsviçre-Fransa sınırında, yerin 100 m altında ve  27 km uzunluğunda, Büyük Hadron Çarpıştırıcısı (LHC), bulunan, içinde süperiletken mıknatıslar olan halka şeklindeki tünellerden oluşan bir yapı. Bu bilgiyi DUNE kıyaslamanız için verdim.

DUNE ABD’de Güney Dakota ile Illinois arasındaki 1250 km’ye ulaşan "yer altı tünelleri”nde" nötrino’ları ışınlamak için kuruluyor. Derin Yeraltı Nötrino Deneyi (DUNE) , FERMİLab’da (Fermi Ulusal Hızlandırıcı Laboratuvarı)nda  “çalışmalar aralıksız sürdürülüyor.  İllinois / Fermilab’daki üretim tesisinden trilyonlarca nötrinodan oluşan yoğun bir ışın, evrendeki nötrinoların rolünü anlama amacıyla 1.300 kilometre (=810 mil) mesafeye gönderilecektir..

Bu Projede 1.000'den fazla uzman çalışmaktadır. Deney, 20 yıllık bir veri toplama dönemi için tasarlanmıştır. Hedef 2025-30  DUNE Projesi'nin tahmini maliyeti 3 milyar dolar olacak. Bunun için çok büyük yeraltı mağaraları kazılıyor, adeta büyük bir yeraltı şehri kuruluyor.. "Güney Dakota'nın derinliklerinde, Lead yakınlarındaki kayalık arazinin altında, evrenin en derin gizemlerinden bazılarını açığa çıkarabilecek çığır açıcı bir Fizik laboratuvarı kuruluyor. Aslında 7 yıl önce, 2017 başlarında eski bir altın madeninin tünellerinden 800.000 ton kaya çıkardılar ve her biri 152 Metre uzunluğunda ve neredeyse 7 katlı bir bina kadar yüksek olan 3 mağaran oluşturdu. Nötrino’ların, hayatın gizemlerini içinde barındırdığı söyleniyor.

Karanlık / Esir Madde / Karşı Madde”, “Nötrino Portalları” üzerinde çalışmalar yaparken, ışık hızının ötesine geçmeyi, farklı boyutlara geçmeyi denemeyecekleri ileri sürülüyor..  Nötrino, ışık hızına yakın hıza sahip, elektriksel yükü sıfır olan ve herhangi bir maddenin içinden etkileşmeden geçebilen temel parçacıklar olarak tanımlanıyor.. Notrinolar  Leptonlar, antileptonlar ailesinden sayılıyor.

DUNE Projesi adını Frank Herbert'in “Dune romanı”ndan almış. Roman’ın kahramanları herkes “Spice / Baharat” adlı bir maddenin peşindeydi. Bu madde, kullanıcılarına uzun ömür, canlılık, yüksek idrak ve sezgi gücü veren nadir ve psikedelik bir ilaçtı. Spice'ı bırakmak kullanıcılar için aynı zamanda ölümcül olabiliyordu ve bu sebeble bir bağımlılık söz konusu idi. Bir bakıma çocuk kanından yapılan Adrenokrom gibi bir şey sanki.

Romanda "uzayı katlayarak katmanlar arası geçiş için bir kapı açmak"tan söz ediyordu. Bunun için bir baharat kullanması gerekiyordu.. Bir bakıma maddeyi manipüle ederek zaman boyutları arasında geçiş için maddenin dokusunu bükerek solucan delikleri açmak ve oradan farklı mekanlara zaman dışında geçiş yapmak. Aslında maddenin yapısını değiştirmek için çalışanlara Simyacı diyorduk, Zaman boyutundan çıkıp farklı bir mekanda aynı anda var olmak, Kur’an’daki İsra ve Hz.Süleyman’ın Belkıs’ın taht’ı ile ilgili olarak anlatılanlara benziyor. Bilim, Din, Simya ve okültizmin bu şekilde alanına girmiş oluyor. Deney aslında “zaman yolculuk” konusunu deneylemek istiyor. Eğer boyutlar arasında geçit kapıları, tünelleri, delikleri açılabilirse, . "Katlanmış uzay” evreni anlamak için farklı yeni bir imkân sunacak. O zaman Uzay kapsüllerine gerek kalmayacak.

Roman’da “Heighliner, Spacing Guild” tarafından insanları ve ekipmanları bilinen evrenden, bilinmeyen evrene taşımak için kullanılan bir yıldız gemisiydi. Bu gemiler genellikle devasa boyutlardaydı ve binlerce yolcuyu, küçük gemilerden oluşan tüm filoları ve büyük miktarda gezegen malları ihracatını kolaylıkla barındırabiliyorlardı. Aslında bu ütopya Yahudilerin bekledikleri Merşiah’ın gemisini hatırlatıyor. Bu gemiler roman’da  ışık hızından daha hızlı gitmelerini sağlayan farklı bir  boyutta hareket edecekti ve Katmanlara ayrılmış uzayda boyutlar arasında geçişi sağlayacak bir dayanıklılıkta olacaktı. Aynı şekilde Van Allen kuşağı ve Schuman Rezonansı gibi bariyerlere de takılmaması gerekiyordu. Uzaydaki ısı farkını da tolere edecek bir donanıma sahip olması gerekiyordu.  Uzayda yolculuk, ya zaman boyutları arasında yolculukta boyutlar arası sıçramaya imkân vermesi gerekiyor. Çünkü iki ayrı boyut arasındaki fiziki şartların aynı olmayacağını da hesaba katmak gerekiyor. Evrenin büyüklüğü düşünüldüğünde yıldız gemisi ışık hızında seyahat etse bile binlerce yıl sürebilecekti. Olması gereken “Tayyi zaman ve tayyi mekan” olması ve değişen şartlara uyum için bir dayanıklılık kapsülüne ihtiyaç vardı. Asıl tartışma “Dune Spice”da tüm evreni bir arada tutan bir maddenin varolp olmadığı ya da üretilip üretilemeyeceği noktasında düğümleniyor. Artık CERN'in okültizmle yoğun bir şekilde ilgileniyor. Dinle, kehanetle de, fütüristik varsayımlarla da ilgileniyorlar. Derin ezoterik yorumlar bu bilim adamları için artık saçma gelmiyor.

Bugün, Pedefolik Satanist  Siyonist, Epstein  çetesinin elemanları “Hermetic Order of the Golden Dawn / Altın Şafak Hermetik Tarikatı”ndaki bir okült tarikat olarak, öjenik üstün varlıklar yaratmak için seks büyüsü uygulamaları GlobalResetçilerin ya da Satanistlerin tapınma ve kurban ritüellerini hatırlatıyor sanki. Bu yeni çağ tarikatlerinin ne yapmak istediğine baktığınızda, seks büyüsünün daha yüksek ruhları enkarne etmek ve böylece insan ırkının (özellikle İngiliz ırkının) evrimine yardımcı olmak için kullanılabileceği fikriyle karşılaşılır.  Uzay’dan dünyaya enkarne olacak kişilerin İnsanlara aktaracakları bilgi ile bu yolu aşacaklarına inananlardan var. Kimine göre insanlık bir sıçrama yapacak. Kimine göre bir yok oluşa doğru giderken Uzaylılar gelip onları kurtaracaklar. Bunlar roman yazarlarının, kahinlerin anlattıkları, ama DUNE’nın bilim adamları bunun bilimini yapmak için çalışıyorlar. Aslında aynı hedefe varmak istiyorlar ama DUNE bunu sürdürülebilir prosesle bilimsel olarak modellemek istiyor.

Elin oğlu, dinlerden, kehanetten, mitolojiden, Okültizm, Ezoterizm, tarikatler’in geçmiş, hal ve gelecek tasavvurlarından, hatta Romanlardan ve filmlerden onların senaristlerinin fütüristik ön görülerinden yararlanarak bilim üretiyorlar. Bizimkiler kaba bir pozitivizmi, rasyonelliği, tekrarlanan algı ve kurguları bilim zannediyorlar. Ondalık sistem iyiydi ama, sadece 0 ve 1’e herşeyi tanımlamak da mümkün. Ondalık sistemde yerine 7’li sistem kullanırsanız, %30 daha fazla alan ve bir o kadar hız kazanırsınız. Sadece “1”le ya da “0” ile her şeyi tanımlamaya ne dersiniz. Bu örnek olayda, (önümüzdeki günlerde tekrar bu konuya döneceğim, çünkü söylemem gereken daha birçok şey var) bilim adamları başlangıç noktası olarak bir romanı, roman yazarlarının ütopyasını başlangıç kabul ediyor. Roman projeye adını veriyor. Sanırım bizim yeniden, yaratanın yaratılana vahyettiği temel kitabı okurken, onu ve yarattığı dünyayı daha iyi anlamak için kâinat kitabını da doğru ve derinlemesine okumamız ve anlamamız gerekiyor. Hz. İsa ölüleri diriltmişti, Hz. Süleyman Belkıs’ın tahtını bir anda Yemen’den Kudüs’e getirdi.

Kuşlar ve karıncalarla konuşuyordu. Hz. Muhammed (bütün Peygamberlere selam olsun) İsra olayında bir anda Mekke’den Kudüs’e geldi ve geri döndü. Allah (cc) Zaman’dan ve mekan’dan münezzeh. Bu dünyada birlikte yaşadığımız Melek’ler, Şeytan ve Cin’lerle aynı boyutta yaşamıyoruz. Hz. Musa’yı su boğmadı, Hz. İbrahim’i ateş yakmadı. Bir kuşu parçalara ayırdı, 7 tepe’ye bıraktı, sonra çağırdı, kuşlar canlanıp geri geldi. Hz. Musa Hızır’la yolculuğunda ölü bir balık heybeden denize atladı ve canlandı. Sina da İsrailoğulları (haşa) Allah’ı görmek isteyince onları bir şimşek çarpmıştı da ölüvermişlerdi ve sonra geri diriltildiler. Peki bunlar nasıl oldu? İnsanların ve hayvanların ölümleri farklı, bitkilerin farklı. DUNE’de bilim adamları, o baharatlı bitkide saklı canı bulmak istiyorlar. En uzun ömürlü ve en basit can onunki. Onda kainattaki farklı boyutlardaki hayatın sırrı gizli olabilir mi? Siz düşünmeye ve araştırmaya devam edin. Gelecek günler, bugünden çok farklı olacak. Belki de yeni bir mitolojik çağa giriyoruz. Ne dersiniz?  Selam ve dua ile.