Kitaplar çekiliyor aramızdan... Kâğıt kokusu tanıdık olmaktan çıkıyor. Suya yazılmış yazılar gibi dijital yığınlar. Beş duyu ile ruhumuza sindiremediğimiz bir hazımsızlık içinde perişanız. Raflar ve saflar boş kalırken... Törpülenen ifademiz, boş başaklar ardından kalan anız!

Kitapsızlaşma temayülü, hem asıl hem de mecazi manasıyla kuşatıyor afakımızı! Metalaşan herşey gibi kitap da yenik düştü bu savaşta... Entelektüel kovalamacada sığınacak yer de kalmıyor besbelli! Kütüphaneler öksüz ve yetim büyümüş ihtiyarlar gibi nihayeti beklemekte... Kitaplardan arta kalan boşluk, omuzlarımıza hesapsız bir yük yüklemekte! Kitapların baskıları değil de kitaptan ari şu kabusun baskısı altında eziliyoruz farkında olmadan...

Okumanın yerini, dinlemek ve seyretmek çaldı çalalı... Bütün niyetlerin eli palalı! Teslim olmamak için direnen kalebentlerden ne farkı var okurların? Bilimum ekranların tasallutu ile zincirlere vurulup, uzaklara sürülen kitapların âhı duyulur belki bir an dursa bu hay-huy... Lakin durmaz! Kim demiş bu hayasız senaryo gün gelir kudurmaz? Çoktan kudurmuş ki kaç-göç ikliminde paçayı kaptırmamak için seyirtip duruyoruz. Sanal istilâ dozunu arttırırken, hâlâ neyin hayalini kuruyoruz? Gerçek ve hakikat komada... Kurulası düşleri de sahte hayalin sapanıyla vuruyoruz.

Cemil Meriç ne demişti: "Bizler ki aynı kitaba baş eğmiş insanlarız. Bizden âlâ akraba mı olur?" Kitapları aradan çıkaran akıl(?), aslında bizi birbirimizden koparmanın keyfiyle sırıtıyor. Tutulduğumuz göz ağrısı, söz ağrısı ve dahi öz ağrısı; kitapla aramıza gerilen bentlerden ötürü. Kitaptan arındırılmış bu tarz-ı hayat, düpedüz hayatımıza kastediyor.

Aklıma geldi. Cemil Meriç bir de şöyle demişti: "Kitap zekayı kibarlaştırır." Zekayı da tekno-paganizmin usulleri ile taşerona havale ettiğimiz için mi kabalaşıyoruz? Kullanılmayan hassa, dumura uğrarmış. Okuma ve akıl yürütmenin fıtrata müsait usullerini terk ederek, fikri mutasyona uğruyor olabilir miyiz? Dervişin fikri neyse zikri de odur tespiti uyarınca bakarsak, başkalaştırılmamızın temelinde kitapsızlaşma yatıyor olsa gerek! Oku emrine muhatap olmamıza rağmen okumuyoruz ya... İş bu sebepten her hadise ziyadesiyle canımıza okuyor.

Eskiden okuduğumuz kitaplara dokunurduk. Okuduklarımız da hayatımıza dokunurdu. Bunun bereketiyle elimiz kalem tutar, yazardık üstelik... Şimdi "online" kepazelik ikliminde ekranların hapsettiği bir kalabalıktan ibaretiz. "Uniform" güdülüşümüzden zerre rahatsızlık duymadan hem de!

Kitabımızı ve hitabımızı yeniden bağrımıza basmadıkça... Bütün yollar Roma'ya(?) çıkmaya devam edecek!