Av yasağının sona ermesiyle balıkçılar vira bismillah dedi. Biz de vira bismillah diyor, bereketli; bol ve sürekli avlanmalar diliyoruz.

İnsanın büyük çoğunluğu sudur. Bu sebeple olacak insan suya ve su ürünlerine muhtaçtır. İnsanın sağlıklı yaşamı da su ürünlerden yararlanmasını gerektirir.

Allah, yaratığı biz kullarına merhametli olan Rezzak-ı âlem (Bütün canlıları  rızıklandırarak yaşatıcı ) bir yaratıcıdır. Güçlü mü güçlü bir  Rabdir. Görelim:

“Şüphesiz bütün canlıların rızkını veren, güç ve kuvvet sahibi olan Allah’tır.” (Zariyat 58)

DENİZLER VE İÇİNDEKİLER BİZİM İÇİN YARATILDI;
Yüce Rabbimiz bütün yeryüzü varlıkları gibi denizleri, nehirleri ve içindeki balık cinsinden olan ve olmayan tüm canlıları biz insanlar için yaratmıştır. Bütün su ürünlerini avlamayı ve yemeyi bize helâ kılmıştır Okuyalım:

“Hem sizin gibi yerleşik hayat sürenlerin, hem de göçebe hayatı yaşayan gezginlerin ve yolcuların faydalanması için, denizde ve dere, ırmak, göl gibi temiz sularda avlanmak ve dalgaların kıyıya sürükledikleri dâhil olmak üzere her çeşit deniz ürününü yemek, size —hac sırasında ihramlıyken bile— helâl kılınmıştır.
Ancak ihramda olduğunuz sürece, kara avı yapmanız size yasaklanmıştır. O hâlde, hepinizin eninde sonunda huzurunda toplanacağı Allah’tan gelen prensiplere sımsıkı sarılarak kötülüğün her çeşidinden titizlikle sakının!” (Maide 96)

BALIKÇILIKTA GERİLİK İSLAM’DA GERİLİKTİR
Bizim vazifemiz bizim için yaratılan ve bize helal kılınan varlıklardan yararlanmaktır. Bunu için gerekli çalışmaları yapmamız yani gelişmiş avlanma teknikleri, tekneleri, araçları edinmek, soğuk hava depolarını kurmak, dağıtım ağlarını  oluşturmak ve hatta milletimizi doyurup ihracat imkânlarını hazırlamaktır.

Bütün bu vazifeler üç tarafı denizlerle çevrili ülkemiz Müslümanları  için farz-ı kifayeyi aşan bir görevdir.

Türkiye Müslümanlarının İslam’ın istediği Müslümanlar olmayışının bir belgesi de balıkçılıktaki geriliğimizdir.

Oysaki biz Müslümanlar için denizlerden yararlanmak gibi yararlandırmak da görevimizdir. Zekâta konu malların bir kısmı da su ürünleridir. Bir ülkede zenginlerin yararlandığı nimetlerden fakirler de faydalandırılmalıdır.

Daha açık bir ifadeyle hem yararlanmak ve hem de yararlandırarak şükretmekle yükümlüyüz. Rabbimiz, deniz ürünleri için de şükretmekle yükümlü olduğumuzu Kur’ân’da (Maide 96) bildirmektedir.

“Deniz ürünlerinden taze ve lezzetli et yiyebilmeniz ve takındığınız inci, mercan, deniz kabuğu, sedef gibi süs eşyaları çıkarabilmeniz için denizi emrinize boyun eğdiren de O’dur.
Gemilerin suları yara yara denizde akıp gittiğini görürsünüz. Allah doğayı belli yasalara bağlı kıldı ve size varlık kanunlarını keşfetme, araç yapma, kullanma gibi yetenekler bağışladı ki, O’nun yeryüzüne serpiştirdiği lütuf ve bereketlerini arayasınız ve bunca nimetlerinden dolayı kendisine kulluk edip şükredesiniz.” (Nahl 14)

Hulâsa su ürünlerine muhtacız.  Gerekenleri yapmalı, faydalanmalı yani yemeli ve yedirmeliyiz. Yalnız balıkçılar değil cümlemiz vira bismillah demeliyiz.