Vitali Hakko, 1913’te İstanbul’un o zamanlar yoksul bir semti olan Yedikule’de doğan Yahudi asıllı bir iş adamı. İsminin ilk harfini, soyadının ilk harfinin yerine geçirerek kurduğu Vakko firmasını, ülkenin en büyük giyim mağazası hâline getirinceye kadar epeyce çabalar. Kendi tabiriyle sıfırdan değil, sıfırın bile altından işe koyulan Vitali’nin bu palazlanmasının altında 1934’teki Şapka İnkılabı yatar.  

Şapka İnkılabı’nın ilan edildiği sıralarda bir tuhafiyecide tezgahtarlık yapan Vitali, ülke gündeminin gidişatını sağlam bir ön görüyle takip etmektedir. Her tarafı dökülen savaş yorgunu memlekete dikiş tutturmaya çalışanların halkı muassır medeniyetler seviyesine çıkarmaya gardıropları yenilemekten başladıklarının farkındadır. Ayağına çarığı zor bulan Anadolu garibanının kafası, ne olursa olsun o şapkaya geçirilecektir. Neticede ülke, şapkasız başın omuzlara ağırlık olduğu zamanlardan geçiyordur. Bu vizyon muvacehesinde, şapka işinde iyi ekmek olduğunu anlayan tezgahtar Vitali’ye küçük bir sermaye lazımdı. Şapka üretecek ve kendi kurduğu minik dükkanında satacaktı. Sermaye için Ablasını ve eniştesini ikna etmek zor olmaz. Hazırlık işleri yaver gidince Sultanhamam’da Şen Şapka isimli küçük dükkanını açmaya muvaffak olur.

 Şapka Giyilmesi Hakkında Kanun öylesine sert uygulanıyordu ki herkes satın almaya şapka arar duruma gelir. Şen Şapka’nın ürettiği üç beş tane şapka talebi karşılayamaz olur. Bay Vitali, işin çözümünü hemen bulur. Eski püskü olduğuna bakmadan İtalya’dan gemi  dolusu ikinci el şapkaları ülkeye ithal eder. Şen Şapka dükkanında çok yüksek fiyatlarla sattığı bu şapkalarla Vitali, çok kısa sürede paraya para demez; gerçekten de şen olur. İşin trajikomik tarafı İtalya’dan gelen paspal şapkaların çoğu kadın şapkasıdır. Şapka denen nesneye pek de âşîna olmayan vatandaş, kadın ve erkek şapkasını ayırt edemiyordur.  Erkeklerin çoğu cicili biçili kadın şapkalarıyla ortalıkta gezer olmuştur. Memleket bu hâlde Şen Şapka’nın serpûşlarıyla tam bir sirk alanına dönmüştür. Şen Şapka, şapka piyasasını öyle bir tekeline almıştır ki, Mustafa Kemal’in kız kardeşi Makbule Hanım bile Şen Şapka’dan bir düzine şapka satın alanlardan olmuştur.

Vitali Hakko, verdiği bir ropörtajda Vakko’nun öyküsünü uzun uzun anlatırken, satır aralarında Şen Şapka’nın serencamından bizzat kendisi şöyle bahseder:

Şapka reformuyla çarşafın ve fesin atılmasıyla ilk aklıma gelen şey, şapka yapmak oldu. Kapalıçarşı’da bir dükkân açmıştık. Şapkaları gece hazırlar, gündüz satardık. Cumartesi günleri kuyruk olurdu. Öyle kuyruk olurdu ki, izdihamı önlemek için polis çağırırdık. Şapkaların çoğu bayan şapkasıydı ama millet alıyordu. … Biz Vakko olarak varoluşumuzu Batılılaşma süreci içinde yer alan kıyafet devrimlerine borçluyuz.

Vitali, modası geçkin on binlerce şapkayı tekelleşmenin sağladığı imkânla fahiş fiyatlarla sattıktan sonra epeyce zenginleşir. Zenginleşir ama bunun hep böyle sürmeyeceğini, şapka piyasasının zamanla doyuma ulaşacağının ayırımındadır. Bu arada zaman geçmiş, ülke muhafazakarlığa doğru eksen kaydırmıştır. Zaten bu arada kadınlar çoktan beridir peçeyi,  çarşafı atmış, yerine eşarp kullanmaya başlamıştır. Ticari ön sezileri sayesinde fırsatı ganimet bilen Vitali, bu sefer de Müslüman kadınlara eşarp satarak köşeyi dönecektir.

Eşarp sattığı ilk mağazasını Vakko ismiyle 1962’de açar. Beyoğlu’ndaki çok katlı bu ihtişamlı mağazanın açılışını yapmadan önce Taksim Belediye Gazinosu’nda bir defile  düzenler. Müslüman kadınlara eşarp satmak için açılan mağazanın defilesi, Cumhuriyet’in ilk moda defilesi olarak ülke tarihine geçer. Vitali’nin ürettiği ve kadınların hoşuna gidebilecek Bursa ipeğinden, cafcaflı, modern desenli eşarp modelleri, kısa sürede tüm piyasayı kaplar. Herkesin başında artık bu eşarplardan vardır. Zaten Vitali’ye göre “o simsiyah başörtüleri kadınları çok kötü gösteriyordu.”

Netice itibariyle, Şapka Devrimi ve muhafazakar yurdum kadınının dini-kültürel giyim kuşam aksesuarı olan eşarp, bir Yahudiyi zengin etmiş, Vakko isimli moda ve giyim endüstrisini ortaya çıkarmıştı. Bu arada, 10 Aralık 2007’de hayatını kaybeden Vitali Hakko, Neve Şalom Sinagogu’nda düzenlenen törenle Arnavutköy Musevi Mezarlığı’na defn edilir.

***

 Yahudilerin, dünyanın her tarafına yayılmış etkin lobicilik faaliyetleri sayesinde  birbirleriyle nasıl bir dayanışma içinde oldukları herkesin malumu. İsrail terör devletinin Gazze’deki soykırımı başladıktan sonra, Yahudilere ait malların boykot edilmesi daha bir ciddiye alındı. Fakat bir Yahudi markası olan Vakko’nun da boykot listesinde olup olmadığı konusunda internette çelişkili bilgiler dolaşıyor. Bu bir yana işin ilginç yanı, kısa bir araştırmadan sonra, firmanın Müslüman dindarlardan ziyade bizzat Yahudiler tarafından boykot edildiği yönündeki bilgilere rastlanıyor olması. Meğer Vakko, ürettiği “haram ceket”ten dolayı Yahudilerce sert bir boykota maruz kalmış.

Firma, İtalya'da ürettirdiği, yüzde 55 keten, yüzde 40 yün ve yüzde 5 ipek karışımı kumaştan oluşan bir ceket modelini 2013 yaz kreasyonunda vitrinlere çıkarmış. İnançları gereği karışım kumaşlar giymeyen dindar Yahudiler; yün-keten, pamuk-keten gibi karışım kumaşları haram kabul ediyorlarmış. Tevrat’a göre, çobanlık yapan Hevel, çiftçilik yapan kardeşi Kayin’i öldürmüş. Yün, hayvandan elde edildiği için çoban olan Hevel’i, keten ise pamuktan üretildiği için çiftçi olan Kayin’i sembolize ediyormuş. Bundan ötürü, tarihteki ilk cinayeti hatırlattığı için keten ve yün karışımı giyecekler Yahudilerce haram sayılmış. Bu inanca sahip Yahudiler, “bir Yahudi olan Vakko, nasıl olur da böyle haram bir ceketi üretip satar” diyerek sosyal medya üzerinden Vakko’nun sahibi Cem Hakko'ya giydirip mallarını boykot etmişler. Yahudilere ait malların yine Yahudilerden boykot yemesi normal şartlarda pek görülmüş bir şey değil. Bu vakayı “ters boykot” olarak tanımlamak yeridir.

Vakko’nun sattığı mallara boykot listelerinde kesin bir kararlılıkla yer verilmesi için Paris Olimpiyatlarındaki kıyafet rezaleti tek başına bile yeterli iken, bir anda “arşiv unutmaz” kâbilinden bir şey daha geldi insanların aklına. Vakko Holding'in Yönetim Kurulu Başkanı ve aynı zamanda Vitali Hakko’nun oğlu Cem Hakko’nun söylediği iddia edilen ve hâlâ kulaklarda çınlayan 2007’deki o sözler. Alem Dergisi’nin düzenlediği gecede içkiyi fazla kaçırmış olmanın sebep olduğu bilinç boşalmasıyla sarf ettiği öne sürülen o sözler:

22 Temmuz'dan sonra neler olacağını göreceksiniz. Bizi azınlık görenler bu ülkedeki patronların kim olduğunu öğrenecekler. Cem Uzan dahi üç sene önce elimi öperdi, şimdi bizden oy istiyor. Amerika ne derse o olur. Biz bu ülkenin Musevi vatandaşları olarak patronuz, siz ise işçisiniz. Vakko olarak da hepinizi biz giydiriyoruz, bayıla bayıla, övüne övüne Vakko'dan giyiniyorsunuz. Çukurova Grubu'na da reklam veriyoruz. Bu gece de benim paramla oluyor. Sinirlendirmeyin beni, keserim reklamları!

Bu skandal sözler, o sıralar Anadolu Ajansı mahreçli haberlerde boy boy yer almış, büyük tepkilere yol açmıştı. Yapılan şikâyetlerden sonra Ankara ve İstanbul başsavcılıklarınca 301. Madde üzerinden soruşturma başlatılmıştı. Soruşturmaların biri takipsizlik, diğeri de yetkisizlikle sonuçlanmıştı. Fakat yine de kamu vicdanı, bu sözlerin gerçekten de söylendiğine inanırken, öte yandan Vakko, lüks hazır giyim ve moda sektöründe faaliyet gösteren bir Türk markası olarak tanıtılmaya devam edecekti.  

[email protected] 
X: @mustafaoztuurrk