Mutasavvıf-mütefekkir Filibeli Ahmed Hilmi, "Amak-ı Hayal" kitabının "Aynalı Baba ile Görüşme" faslında, dini hüvviyetini yalnızca Ramazan ayında hatırlayan insanları şu şekilde anlatıyor:

"Arkadaşlarımı boş ve çapkın diye nitelendirdiğimden dolayı, onların insanların en rezilleri oldukları sanılmasın. Aksine, onlar iyi eğitim görmüş, vicdanlı ve namuslu gençlerdi. Ancak eğlenceye düşkün, rahatlık ve zevk perisine bağlıydılar. Bunun nedeni ise arkadaşlarımın manevi durumlarıydı. Çünkü arkadaşlarım umursamazlık yoluna girmişlerdi. Bunların bir kısmı, eğitimlerini aldıkları bilim ile uğraşarak felsefe denilen var oluş sorunu ile uğraşmazdı. Bazıları ise din duygusundan âdeta soyulmuş, din ve felsefeye efsane artığı bir olgu şeklinde bakıyordu. Garip bir fikir! Ben onlara hayran olurdum. Gerçekten garip bir fikir! Bir kısmı ise Ramazan kandillerini gördüğü zaman Müslüman olduğunu hatırlayan Müslümanlardandı. Kandiller yandı mı ellerine tespihlerini alır, dinlememek ve hiçbir şey anlamamak şartı ile camileri dolaşarak Kuran-ı Kerim ve vaaz dinlerlerdi. İkindi, vakti kalkmak şartı ile oruç bile tutarlardı. Oruç tuttuğu halde namaz kılmaya lüzum görmeyenleri de vardı. Uzun bir namaz olan teravihe hiçbiri yanaşmazdı. Ramazan bitti mi, bunların din duygusu da “elveda” der, giderdi. Mevsim elbisesi giyme şeklinde olan bu çeşit dindarlığa ben her sene hayret ederdim."