Geçtiğimiz ay Lâmiî Çelebi’nin ‘Münâzara-i Bahâr u Şitâ’sıyla, Sezai Karakoç’un Leylâ ile Mecnun mesnevisinin sebeb-i teliflerinden hareketle, yazma ve yazarlık anlayışındaki bozulmanın boyutlarına işaret etmek, daha açık bir söyleyişle azgınlığı kanıksanmış sekülerleşmeye dikkat çekmek için yazdığım 5 yazının mürekkebi kurumadan, Ketebe’nin Ağustos kitapları arasından çıkan Sebeb-i Telif – Osmanlı Literatüründe Açık ve Örtük Yazma Nedenleri’nin elime ulaşmasına sevindim.
Zira bu tevafuk, mevcut kültürel ortamda yer alan akademisyen, sivil, sanatçı, edebiyatçı ve şairin… zikrettiğim sekülerleşme karşısındaki duyarsızlığına gösterdiğim duygusal tepkinin, akademik yönden izahı demekti.

Editörlüğünü Müstakim Arıcı ile Sami Arslan’ın yaptığı Sebeb-i Telif, FSMÜ Vakfı’nın Yazma Eserler Araştırma ve Uygulama Merkezi’nce başlatılan Osmanlı yazma eserlerine mahsus genel bir çalışmanın, 2022’de sebeb-i telif özelinde TTK, İSAM, FSM DUAM ortaklığında bir sempozyuma taşınıp, burada sunulan tebliğlerin bir kısmının makale olarak hazırlanmasıyla vücut bulmuş.
İhsan Fazlıoğlu, Baki Tezcan, Abdülkadir Özcan, Mehmet Emin Güleçyüz, Fatih Bayram, Fatma Sinem Eryılmaz, Tatjana Paić-Vukić, Burcu Gürkan Kıcır, Mustafa Celil Altuntaş, Müstakim Arıcı, Tuba Hacer Korkmaz, Mustafa Altuğ Yayla ve Zehra Bilgin’in makalelerinden oluşan kitapta, ilk yani İhsan Fazlıoğlu imzalı metin aynı zamanda bir mukaddime görevi üstlenmiş.

Metninde Sebeb-i telif ve neden kavramının anlamını açıklığa kavuşturmak gerektiğini belirten Fazlıoğlu bunu şöyle temellendirmiş:
“Klasik felsefe-bilim geleneğimizde, hemen hepsi bir tür neden anlamına gelen hikmet, illet ve sebeb gibi terimler kullanılırdı. Hikmet, en genel anlamıyla ilahi neden; illet, özsel/metafiziksel neden; sebeb ise zahiri/fiziksel neden anlamına gelirdi. Ancak bugün neden ile gerekçe arasındaki ayrımı da dikkate almak zorundayız. ‘Neden’, cause anlamında daha çok maddi/fiziksel ve şimdide vuku bulan bir olgu ve olayın o hâliyle vuku bulmasını mümkün kılan hatta belirleyen geçmişten gelen tüm nedenler zincirini kapsar. ‘Gerekçe’ ise reason anlamında bir olgu ve olayı gerçekleştiren failin amacını içeren ve geleceğe yönelik bir atılımı imler.
Tam burada failin yani insanın (müellif, mütercim, müstensih vb.) maksadını, garazını, kısaca amacını içerir. Bu nedenle sebeb-i telifte kullanılan sebeb, daha çok failin eser telif ederken akli önceliğe sahip kastının, telif bittiğinde de tam gerçekleşen maksadının bir ifadesidir. Bundan dolayı neden kavramını tüm bunları kuşatan bir çatı-kavram olarak kullanıyor ve aynı zamanda maksadı da içerdiğini düşünüyoruz. Çünkü maksad, yalnızca telifin köklendiği, kaynaklandığı bir eylemin uzantısının son ucu değil, ama aynı zamanda bizatihi eserin örgütlenmesini, tertibini de belirleyen bir etkinliğe sahiptir.”

Fazlıoğlu’nun bu temellendirmede edebiyat ortamında daha yaygın kullanılan saik / güdülenme / motivasyon kelimesine neden itibar etmediğini anlayamamış olmakla birlikte, onun 46 maddede özetlediği “İslam Medeniyeti’ndeki Eserlere İlişkin Muhtelif Sebeb-i Telifler”in sonraki yazılarda büyük oranda izlendiğini görüyoruz.
Böylece Fazlıoğlu’nun yazısı aynı zamanda bir omurga işlevini yüklenmiş ve izleyen 12 yazı –editörlerinin marifetiyle– 12 dal olarak ona bağlanıp, değerli bir bütünü oluşturmuş.

Yine de yazıların akademik olması ve dolayısıyla nesnellik adına bilimsel bir kuruluk taşıması –kimileri buna akademik terbiye diyor– kendi adıma duygusal tepki olarak nitelediğim sekülerleşme olgusuna a priori bir uzaklığı beraberinde getiriyor. Gerçi benzer bir tepki yine Fazlıoğlu’nun metninde kimi imalarla kendini belli ediyorsa da bu imalar sonraki yazılarda tam yer bulmuyor, onlarda usul ve esas yönünden şeklî kayıtlar daha baskın duruyor.

Bunlara rağmen, yitik kültürümüzden sebeb-i telifi tartışmaya açarak onu yeniden hayata katmak için önce akademik çalışmaların yapılması gerektiği malumdur. Zira, akademisyen ilgili verileri toplar, –akademiyle resmi bağı olmamak anlamında– siviller ise sonucu üretir. Diğer bir söyleyişle malzeme akademiden gelirken, bu malzemeden üretebilecek sonuçları hayata katmak da sivillere düşer. Veri ve sonucun bunlardan sadece birinde toplanması ise mevcut bilimsel ve kültürel vaziyetimize göre şimdilik mümkün değildir.
Bu manada da Sebeb-i Telif’e makaleleriyle katkıda bulunanlara, onu yayıma hazırlayanlara ve hassaten Ketebe Yayın Yönetmeni Furkan Çalışkan, Dizi Editörü Yusuf Genç ile Ketebe Kitap Kültürü Yayın Projesi Genel Koordinatörü Berat Açıl’a teşekkür ediyorum.