Hayır, asla, böyle bir durum yok. Olamaz da. Ama AK Parti ve Erdoğan’dan uzaklaşıyor. Önümüzdeki günler ve önümüzdeki birkaç ay bu açıdan çok önemli. Erdoğan’ın hükümeti üzerindeki kontrolü zayıflıyor, parti tabanında ciddi bir dağılma söz konusu. İsrail’in Türkiye’den beklentileri ise çok yüksek. Bu gidişle Ankara’nın bu beklentilere cevap vermesi imkânsız gibi.

Erdoğan’ın BOP misyonu ve vizyonu bu süreçte büyük bir yara aldı. Son Abbas buluşması da gösterdi ki, Erdoğan’ın Türkiye’yi başkenti doğu Kudüs olan (!?) Filistin’in garantörü olma projesi artık gerçekçi bir proje değil. HABAT konusunda da ciddi bir tıkanıklık söz konusu. KKTC üzerinden Türkiye’de Hahambaşılığın ele geçirip, Karay ve Hazara devletlerini hayata geçirme adına, Türk, Arap, Rus, Ermeni, Kürt, Fars Yahudilerini bir araya getirme, Dini ve siyasi açıdan Türkiye merkezli bir konsey tarafından hayata geçirilmesi beklenen 2 yeni Yahudi devletinin kuruluş senaryosu da daha bugünden tıkanmış gözüküyor.

Öyle anlaşılıyor ki, İsrail Gazze / Kudüs ve Filistin devleti sorununu çözdükten sonra Nil ile Fırat arasını, Doğu Akdeniz’den Hazar denizine kadar uzanan bölgeyi, Basra Körfezi ve Kızıldeniz’i içine alan çok geniş bir coğrafi bölgenin kontrolünü ele geçirerek “Büyük İsrail” için yola çıkmaya hazırlanıyordu. Tabi bunun için önce Mescid-i Aksa’nın yıkılması, yerine Süleyman mabedinin inşası gerekiyordu. Sonra süreç içinde, kıyamete doğru Meşiah gelecek, kurtarılacak olanlar bu bölgede toplanacaklar.

Yani, İsrail Türkiye ve Arab yarımadasını içinde alan, genişletilmiş Arz-ı Mev’ud coğrafyası olarak Büyük İsrail’in içinde yer alacağı coğrafi havzanın büyüklüğü 4 Milyon  km2yi buluyor. İsrail aslında Türkiye’nin ve arada kalan ülkelerle birlikte Arap yarımadasının tamamını istiyor.  Hazara ve Karaylarla bu alan, Hazar denizini dışarıda tutarsanız 9. Milyon km2’ye yaklaşıyor. Türkiye 783562,  Suriye 185.180, Irak 437.072, Lübnan 10452, İsrail. 22.145, Arab yarımadası 3 milyon km2 gibi.

İsrail’in Türkiye’den istediği bu senaryoda birlikte hareket etmek, Onları İslam dünyasına karşı korumamız. Askeri tehditlere karşı, Kore’de NATO’da olduğu gibi bu projede de, ucuz asker deposu olarak yer almamız. AB kapısında 3 çeyrek asırdır “uysal koyun” olarak bekletilmemizin sebebi bu.  NATO’daki tek Müslüman ülke olarak aslında bizden beklenen bu. Dahası, BOP eş başkanı olmamızın sebebi bu.

Eğer bu misyonu, bu görevi kabul etmeyecekseniz, dün size “üstün cesaret madalyası” verenler, bugün isminizin üzerini çizerler.

Dün, AK Partililer Ahmet Şık’a yumruk atarken, PYD “5000 subay”ı ile Büyük Kürdistanı kurmak için yemin ediyordu. İsrail’den Ankara’ya gönderilen PKK mesajının anlamı şimdi daha iyi anlaşılıyor.

Önümüzdeki günler tehlikeli gelişmelere gebe. Türkiye’de çok farklı gruplar, KAOS sonrası için hazırlanıyor ve hepsi de bir KAOS’tan sonra kurulacak düzende masada olmak istiyor. Bunun yerli ve yabancı uzantıları var. Yerli zannedilen birileri de şimdiden dış destek arayışında. Birileri de “Bizi çardak altına süpürüp Domuzlara yem etme” der gibi, sadakat yemini ederek eski efendilerinden himmet ve himaye bekliyor sanki.

Ülke KAOSa doğru sürüklenirken, birileri KAOS’u KAOS’un mimarları yöneteceği için, kendileri de kendilerine hizmet edecek bir KAOS’un peşinde gözüküyor.

Böyle bir “KAOS’un efendisi” Şeytan olacaktır. Böyle bir şey, aynı ülkenin çocuklarının kanları ve gözyaşları üzerine kendilerine servet ve iktidar üretmek anlamında bir şey olacaktır. Bulanık suda balık. Avlamak isteyenler, Toz duman için kendilerini ve çaldıkları malları gizlemek için ortalığı tozutanlar, ya da insanları kendi can derdine düşürüp başka şeylerle ilgilenmelerinin önüne geçmek için birileri korku ve panik üretecek gibi gözüküyor.

Bu durumda, suikastlar, kasetler, dosyalar, terör, darbe girişimi, faili meçhuller, yangınlar, patlamalar, pandemi, din, kehanet temelli uydurma söylentiler, kurgulanmış Mehdi, Mesih senaryoları, artırılmış sanal gerçeklik senaryoları ile gökten Mesihi bile indirebilirler. Savaş dahil her şey mümkün. CHP genel başkanının başına ne geldi de ayağını sürükleyerek yürüyor, onu da bugünlerde öğreniriz herhalde . Ama bundan sonra korkarım buna benzer daha çok haber duyacağız. Bakalım bu olay CHP’deki dengeleri nasıl etkileyecek.

G V G Rcbg Wk A Au B

Blomberg'in G20 ülkelerinin sosyopolitik risk analizine göre Türkiye, G-20 ülkeleri arasında bir yıl içinde “sivil iç çatışma riski“ en yüksek ülke! 2. Sırada Rusya var, 3. Sırada ABD. ABD’nin risk seviyesi Türkiye’nin yarısı kadar. ABD’yi Brezilya ve Çin takip ediyor. 2. beş ülke şöyle: Hindistan, Suudi Arabistan, İngiltere, Meksika Fransa.. Bu bilginin kehanete dayalı bir bilgi değil, projelendirilmiş bir eylem programı olduğunu düşünüyorum.

Dostumuz, müttefikimiz, Stratejik ortağımız, BOP eş başkanımız ABD Irak ve Suriye’de desteklediği, PKK ve PYD unsurlarında silahlı direniş grublarının son EĞİT DONAT programı çerçevesinde ortak bir komuta merkezine bağlı olarak hareket etmeleri ve birden fazla cephede operasyon yapabilmeleri için yeni bir hiyerarşik yapı oluşturdukları bilgisi geliyor. 5000 kadar paramiliter gerillanın düzenli ordu kurallarına göre yeniden yapılandırıldıkları ve Özgür Kürdistan için düzenlenen törende “subay” rütbesi verilen yemin töreni ile göreve başladıkları füze, radar, top, zırhlı araç kullanımı ve yeni verilen silahlar konusunda yoğun bir şekilde eğitime tabi tutuldukları bilgisi geliyor.

G20 Ülkeleri İç çatışma Global Risk Analizi / Türkiye’nin riski %50

Zaten iç çatışma olmasa da, İstanbul sözleşmesi ile Ailelerin %70’nin içine fitne sokuldu. Gençler evlenmiyor. Uyuşturucu, Alkol patladı. Fuhuş da öyle. Evlilik çok azaldı. Evliliklerde mutluluk katsayısı çok düşük. Ayrıca çocuk sayında büyük düşüş var. Nüfusumuz hızla azalıyor. İntiharlarda, öfke patlaması sonucu işlenen cinayetlerde artış var. Ve bir de CoVID sonrası ölümler devam ediyor, bir salgın olmasa da insanlar stres, ekonomik sorunlar, sağlıksız beslenme, Chemistrail, RF, 5G gibi çevresel faktörlerle kalp Kanser gibi sebeplerle ölmeye devam ediyorlar.

Türkiye’deki muhtemel iç çatışma siyasi ve iktisadi krizle başlasa da, özellikle Güneyden gelecek tehdidin arkasında İsrail, ABD, İngiltere ve NATO olacaktır. Buna İsrail’in ihtiyacı var. Olay “Kürt koridoru”, “Şii Koridoru” gibi gösterilse de temelde “Arz-ı Mev’ud koridoru” var.  Bu koridor İsrail için Gazze’yi, Mısır sınırından kuşatan Philadelphia Koridoru’ndan daha önemlidir.

PYD’nin merkezinde yer aldığı yapı sadece Kürtlerden oluşmuyor. Orada Ermeniler, Süryaniler, Ezdiler, Halkın Mücahidleri, Nuseyri, Dürzi, Arami, Asuri, Fars, Arap, Ermeni, Türk, Kürd yahudileri de var. Konu biraz da dün F.G. zamanında “İslam and Democrasy” tartışmaları ile başlayıp, “İbrahim Anlaşması” çerçevesinde “Dinlerarası diyalog”a dönüştürüldü, ardından “Arap Baharı”, aynı istikametti bir BOP projesi idi aslında. BÇG Radikal İslam’a karşı Sopa, “The Cemaat” “ılımlı  İslam’a havuç politikası idi aslında. Globalistler tarafından, daha önce Lokalizm, Glokalizm ile yumuşatılan batıdaki “Hristiyan Demokratlar” benzetilerek “Muhafazakar Demokrat” diye tanımlanan AK Parti BOP’la bu sürecin siyasi ayağı olarak kullanılmak istendi. 15 Temmuz’daki kırılmadan sonra “BAE-İsrail Barış Anlaşması” “İbrahim Anlaşması” olarak öne çıkartıldı., 13 Ağustos 2020'de BAE  ile İsrail arasında yapılan bu anlaşma sonrasında “Dahlan Projeksiyonu” gündeme taşındı.

Bu konuya yarın da devam edelim. Selam ve dua ile