Bölgede garip şeyler oluyor. Biz 15 Ağustos’ta TBMM’de Abbas’ı alkışlarken, Doha’da başka bir toplantı yapılıyordu, Gazze ile İsrail arasında savaştan ateşkesin sağlanması ve esir takası için. Masada Türkiye de yoktu, İran da Gazze de. Yani Sinvar gelmemişti. Katar ve Mısır, Hamas ile temas için bağlantı noktasıydı. Ve zaten Katar ev sahibi idi. Kimse Ankara, İran, Abbas, Suudi Arabistan ile temas için bir bağlantı gereği de duymadı.

Doha buluşmasında Türkiye’nin olmaması ilginç değil mi? Türkiye BOP sürecinin eş başkanı değil mi idi. En azından gözlemci olması, Gazze ile bağlantı için aracı olamaz mı idik.. Türkiye’nin nihai olarak barış sonrası (!?) kurulacak Filistin devletinin garantörü olacağı bir sürecin başlangıcında olmaması ilginç değil mi?.

İsrail basını Abbas’ın TBMM’de yaptığı konuşmada “Gazze’ye gideceğini” söylerken Milletvekilleri bu sözleri ayakta alkışlıyordu. Abbas İsrail’den izin almadan Gazze’ye gidemez ki! Hem Gazzeliler kabul edecek mi bakalım. “Bugüne kadar neredeydin” diye sormazlar mı adama.

Kemal Öztürk geçen gün Abbas ile ilgili olarak şunları yazdı: “Mahmut Abbas; Devlet Başkanı olarak Ramallah’tan 36 dakika uzaklıktaki Kudüs’e İsrail izin vermediği için gidemiyor. Maaşı İsrail Bankalarından ödenmek zorunda Konutuna gönderilecek bir mektup İsrail tarafından gelmek zorunda “Başkanlık sarayının” elektriği, suyu, gazı İsrail tarafından veriliyor. Yurt dışından gelecek tüm yardımlar İsrail limanı ya da havalimanından geçmek zorunda. Ramallah’tan akrabalarının bulunduğu, doğduğu köye gitmek istese İsrail kontrol noktasından izin alması gerek Filistin devletini, her gün öldürülen vatandaşlarını koruyacak askeri yok. Her gün işgalciler tarafından evi, tarlası, iş yeri elinden alınan vatandaşları için bir şey yapamıyor. 88 yaşında Gazze’ye ve Kudüs’e gitmek istediğini söylediğinde durumu buydu. Filistinlilerin böyle bir devlete razı olması isteniyor”.  Abbas Filistin’in başına ABD ve İngiltere’nin rızası alınarak İsrail’in kontrolündeki bir siyasi kayyumdan başkası değil. Size alkışlattıkları adam bu. Sizi Garantör olarak, siyasi Kayyum olarak atamak istedikleri, çözüm diye dayattıkları başkenti doğu Kudüs değil, Kudüs’ün doğusundaki bir yer olan Kukla bir Filistin devleti üzerinden Gazze’yi tasfiye planı söz konusu.

Bakın, bu adamın rolü, Filistin hareketi içindeki İslami kanadın tasfiyesidir. Abbas 31.10.2000’de Şarku’l- Evsat’a verdiği demeçte şöyle diyordu: “Filistinliler açısından savaş, seçenek dışıdır, mevcut tek seçenek barış için diyalogdur.” Abbas, her zaman direnişe karşı sertlik yanlısı bir tutum izledi. Hatta HAMAS’a ve diğer direniş yanlısı gruplara karşı onları “yok edicilik (Terör) yanlıları” diye tanımlıyordu..  Onları (HAMAS ve diğer İslami direniş gruplarını kastederek) “barışa da uluslararası meşruiyete de inanmayan bu çevrelerin Filistin halkı içerisinde hiçbir yerinin olmadığını” söylüyordu.  O, her zaman Dini hassasiyeti yüksek çevrelere karşı Şahin, İsrail’e ve batılılara karşı Güvercin oldu! Abbas aslında tek parti dönemi CHP’sinin laikçi zihniyetinin Filistin’deki uzantısından başka biri değildir. Abbas başbakan olarak ilk göreve getirildiğinde Yediot Ahronot Reuters’ten aktardığı haberinde şöyle diyordu: “Ebu Mazen hükümetinin asli görevi, Filistinli cihat gruplarına karşı çıkmak olacak. O, İsrail’in güvenliğine karşı eylemler yapan Hamas ve İslamî Cihat gibi grupları engellemek üzere o göreve getirildi..” (TBMM’de Abbas’ı alkışlayanlar, bugün ne düşünüyorlar aceba).

Bu zatın adı “Mahmud Abbas Mirza”. Tam adı “Tam ismi “Mahmud Rıza Abbas Mirza”. Kod adı “Ebu Mazen”. Filistin kaynakları onun “Sünni bir Müslüman” olduğunu söylese de Filistinli solcu bir yazar olan Abdülkadir Yasin Mahmud Abbas’ın bir Bahai olduğunu söylüyor. Adındaki Mirza ve Rıza isimlerinin İran kökenli bir aileye mensup olmasından kaynaklandığını ve İran’dan göçe zorlanan Bahai bir aileden geldiğini ileri sürüyor.

Abbas’ın Bahailiğinde ısrarcı olanlar “Mirza” adı, Bahailiğin kurucusunun ismi, Abbas ise Bahailiğin Filistin’deki en etkin isimlerinden olan, 1921’de ölen “Abbas Efendi”den alındığını söylüyorlar. İran’dan gelen Bahailerin bölgede kendileri için kutsal gördükleri, Hayfa ve Abbas’ın da doğum yeri olan Safed’de yerleşmişler. 1935 doğumlu Mahmud Abbas böyle bir sosyal çevrede büyümüş. Abbas kendini Sünni bir Müslüman olarak tanımlasa da dini pratiği törenlerle sınırlı. Din o ve ailesi için “kültürel bir aidiyet”i ifade ediyor. Yoksa Bahai pratiklerine de bir katılım göstermiyor.

Abbas ilginç biri. El-Fetih’in kurucularından birçoğuna karşı MOSSAD suikastlar düzenlese de o hiçbir zaman MOSSAD’ın hedefinde olmadı.. Abbas 1976’da Arafat’ın bilgisi dahilinde Siyonistlerle arka kapı siyasetindeki kilit isimdi. “Oslo süreci”nde de ABD ve CIA ile yakın temas içinde oldu. Ayrıca, Rusya ile restleşmese de hiçbir zaman İngiltere ve AB ile bağını kopartmadı. Aile fertleri hakkında çokça şaibeler olan biri. Filistinliler onu, dün Şimon Peres’in cenazesinde döktüğü gözyaşları ile hatırlıyor,, bundan sonra  Haniye’nin cenazesine katılmayışı ile de hatırlayacaklar. Bugün bir seçim olsa, seçimi kazanma ihtimali hemen hemen yok gibi. Bakalım Ankara Sinvar’ı ya da onun temsilcisini ne zaman davet edecek?

Abbas, İsrail yönetimi içindeki solcu, liberal, diyalog yanlıları ile de her zaman temas için de oldu. 1976’dan itibaren İsrail devleti ile gizli temaslarını “Oslo Yolunda” adlı kitabında anlatır. Bu durumu şöyle izah eder: “FKÖ’nün İsraillilerle gizli bir ilişki kurmaya karar verdiği 1976’daki Filistin Ulusal Meclisi toplantısından sonra ben İsrailli solcularla ve barış yanlılarıyla temaslar kurdum.”

Şunu da buraya not edelim: 12.3.2003’te dönemin İsrail Adalet Bakanı Yossi Belin “Yediot Ahronot gazetesinde Abbas için şöyle diyordu: “Onun (Abbas’ın) başbakan olarak atanması bizim için bir fırsat yaratmaktadır. Bu, ulusalcı ve laik bir grubun liderliğindeki Filistin’le tarihi bir barış için son fırsattır. Bu fırsatın kaçırılması bizi İslamcı gruplarla karşı karşıya getirecektir ki bu da bizim açımızdan zorlu şartların oluşmasına sebep olacaktır.” Şimdi, size kim kimi alkışlattı düşünün bakalım. Bu komplo size karşı kim niçin kurdu!

Abbas hiçbir zaman Filistinli İslami gruplara yakın durmadı. İntifadaya karşı hep karşı bir tutum ve bu çevreleri “en iyi fırsatları boş yere heba etmek olarak” nitelendirdi.  Abbas hala 1995’teki “Yossi Belin-Ebu Mazen” anlaşmasında duruyor. Bu anlaşmanın 1. Maddesi: “-Kudüs kenti yerine, Kudüs’ün yakınlarındaki Ebudeys bölgesi Filistin’in başkenti olacak”.  Türkiye’yi garantörü yapmak istedikleri ihanet planında “Başkenti Doğu Kudüs olan Filistin” devleti yalanındaki “Doğu Kudüs” dedikleri yer, “Kudüs’ün doğusundaki bir yer”. Bu plan Dindar Müslümanların (İhvan ve HAMAS+ Kassam kastediliyor) faaliyetlerini önlemek için gerekli tedbirler alınacak. Yahudi yerleşim merkezleri mevcut durumuyla kalacak. Filistin diasporasındaki “Filistinli mültecilerin dönüşü planı” geçersiz kılınacak. Filistin’deki ders kitaplarından İsrail’ ile ilgili olumsuz ifadeler çıkarılacak”. Abbas’ı alkışlayanlar, Abbas’ın bu açık planına da destek vermiş oldular.

Abbas ilk günden itibaren İntifadaya karşı çıkan biri. El-Kudsu’l- Arabi gazetesi Yazı İşleri Müdürü Abdülbari Atvan, 27.11.2002 Abbas’ın HAMAS ve KASSAM’a karşı tavrını şöyle özetlemektedir: “Ebu Mazen, intifadanın ilk gününden beri intifadaya karşıdır. Özellikle de intifadanın askeri bölümüne karşı”. Abbas intifada konusunda şimdiye kadar olumlu hiçbir şey söylemedi. O onları sürekli olarak kınadı..  31.10.2000’de Şarku’l-Evsat’a verdiği demecinde Abbas şöyle demektedir: “Filistinliler açısından savaş, seçenek dışıdır, mevcut tek seçenek vardır, o da barış için diyalogdur.” Abbas özür dileyecekti, ama o Özür dilemedi, özür dileteceklerini söyleyenler onu alkışladı. O Heniyye ile birlikte orada olmamak için gelmedi. Ama o Heniye’nin cenaze törenine bile katılmadı. Sinvar’la da asla bir arada olmak istemeyecektir. O Sinvar yerine Dahlan’la, Kushner ile birlikte olmayı tercih edecektir. Yani Abbas HAMAS’a destek için değil, Oranın “Tek Filistin” sloganı ile orasının hakiminin kendisi olduğunu göstermek için oraya gitmek için İsrail yönetiminden izin isteyecektir. (Alkışlar) Bu alkış Abbas’ı alkışlayanlardı!

devam edecek...