Donald Trump, başkanlık seçim kampanyası sırasında Kudüs’ü İsrail’in "ebedi başkenti" olarak tanıma ve ABD büyükelçiliğini Tel Aviv’den Kudüs’e taşıma vaadinde bulunduğunda, bu vaat İslam dünyasında büyük bir infiale yol açtı. Kudüs, Müslümanlar için kutsal bir şehir olup, bu şehrin İsrail’in başkenti olarak tanınması, Filistin davasına ve İslam’ın mukaddesatına karşı büyük bir saldırı olarak algılandı. Trump, 2017 yılında başkanlık görevine geldikten sonra bu vaadini yerine getirdi ve ABD büyükelçiliğini Kudüs’e taşıdı. Bu karar, Müslümanların kalbinde derin bir yara açtı. O dönemde, Cakarta’dan Fas’a kadar milyonlarca Müslüman, meydanlara inerek bu karara karşı direniş gösterdi. Ancak bu protestolar, ABD'nin kararında bir değişikliğe yol açmadı.

2020 yılında Trump, "Yüzyılın Anlaşması" adı altında sözde barışçıl bir plan sundu. Bu plan, Filistin topraklarının büyük bir kısmını İsrail’e devreden ve Filistinlilerin haklarını ciddi şekilde kısıtlayan bir tasarıydı. "Yüzyılın Anlaşması" adı altında sunulan bu plan, aslında siyonistlerin "vaadedilmiş topraklar" projesinin bir uzantısı olarak, İsrail’in bölgede genişlemesini ve Filistin topraklarının daha fazla işgal edilmesini amaçlıyordu. Bu plan, Filistinlilerin meşru haklarını ve tarihi varlıklarını göz ardı eden, sadece İsrail’in çıkarlarını gözeten bir tasarıydı.

Bugün, 2024 başkanlık seçimleri için yeniden aday olan Trump, "İsrail haritasına baktığımda bu haritanın küçük olduğunu görüyorum ve bu küçük haritayı nasıl büyütebilirim diye düşünüyorum" şeklinde bir açıklama yaptı. Bu sözler, siyonistlerin uzun süredir dillendirdiği "Büyük İsrail" planının açıkça dile getirilmesidir. Bu tehlikeli söylemler, İslam dünyasında büyük bir tahribat oluşturabilecek sınırları zorlayıcı ve savaşları körükleyici niteliktedir.

Ancak ne yazık ki bu açık tehditlere karşı İslam dünyasından güçlü bir ses yükselmemiştir. Ortadoğu’daki Müslüman ülkeler ve liderler, bu provokatif açıklamalara karşı gerekli tepkiyi vermemiştir. Bu sessizlik, ümmetin geleceği açısından büyük bir tehlike işaretidir. Trump’ın bu tür açıklamaları, İslam dünyasında sınırları değiştirecek büyük çaplı işgallerin ve savaşların habercisi olabilir.

Kudüs ve Mescid-i Aksa Davası: Ümmetin Onur Meselesidir

Kudüs ve Mescid-i Aksa, İslam dünyasının onuru ve mukaddes bir davasıdır. Filistin toprakları, yüzyıllardır Müslümanların himayesinde olan kutsal bir yerdir. Bu toprakların işgal edilerek gasp edilmesi Müslümanların kalbinde derin yaralar açmış ve açmaya devam etmektedir. Trump’ın "İsrail’in haritasını büyütmek" gibi söylemleri, Filistin, Ürdün, Suriye, Irak ve Türkiye topraklarının daha fazla işgal edilmesi ve İslam’ın kutsal değerlerine yönelik bir saldırıdır. Bu durum, ümmetin onurunu zedeleyecek ve Müslümanları zillete düşürecek bir durumdur.

Bu tür bir genişleme girişimi, sadece Filistinlileri değil, bölgedeki diğer Müslüman halkları da derinden etkileyecektir. Filistin'e komşu ülkeler olan Ürdün, Lübnan ve Suriye gibi Müslüman ülkeler, bu gelişmelerden doğrudan etkilenecek ve Ortadoğu’da yeni çatışmaların fitili ateşlenecektir. Müslümanların birliğine yönelik bu saldırılar, ümmetin geleceğini tehdit eden büyük tehlikeler barındırmaktadır.

 İslam Dünyasının Sessizliği ve Tehlikenin Boyutu

Trump’ın açıklamaları ve "Yüzyılın Anlaşması", Ortadoğu’da ve genel olarak İslam dünyasında büyük bir savaşın habercisi olarak görülmelidir. İsrail’in sınırlarının genişletilmesi, Aksa'nın yerine heykelin inşa edildiği, ümmetin içine düştüğü zillet ve utanç bataklığının derinleşmesiyle ümmetin geleceğine yönelik büyük bir saldırıdır. İslam dünyasının güçlü bir duruş sergileyememesi, bu tehlikeyi daha da büyütecektir. Ümmetin liderleri ve alimleri, bu provokatif söylemlere karşı sessiz kalmamalı, İslam’ın mukaddesatını savunma adına güçlü bir tepki ortaya koymalıdır.

Ümmetin geleceği için bu tür tehlikeli söylemlere karşı duyarlı olunması ve İslam dünyasının sesini yükseltmesi elzemdir.

Sonuç: Ümmetin Geleceği İçin Sessiz Kalmamak Gerekir

Trump’ın İsrail’e yönelik bu yeni açıklamaları ve "Yüzyılın Anlaşması" planı, sadece İsrail ve Filistin arasında değil, tüm İslam dünyasında büyük çaplı bir savaşın kıvılcımını ateşleyecektir. Bu tehlike karşısında İslam dünyasının sessiz kalması, gelecekte ağır bedeller ödenmesine yol açabilir.

Ortadoğu’nun kırılgan yapısı, bu tür provokatif söylemlerle daha da sarsılabilir. Müslüman ülkeler ve liderler, bu tehlikeyi görmezden gelirlerse, sınırları yeniden çizecek büyük bir işgalin yaşanması kaçınılmaz olabilir. Dolayısıyla, bu tür açıklamalara karşı ümmetin birliğini ve dirliğini savunmak, İslam dünyası için hayati bir önem taşımaktadır. Sessizliğin bedeli, ümmetin geleceği için çok ağır olabilir.