Derin Gerçekler

Trump suikasti (!?), Netenyahu’nun ABD kongresinde konuşması, Paris Olimpiyatı, İsrail'in Lübnan'a saldırması. Artık Harari’yi, DSÖ’yü, WEF’i, İklim anlaşmasını konuşmuyoruz. Çin denizindeki gerilimde gündemimizde değil, Rusya’nın Kuzey Kore ile Stratejik işbirliği de. Ukrayna da nerede ise unutuluverdi. Lübnan krizi Yemeni de, Suriye’yi de ikinci plana itti. Hem Lübnan Hizbullahı, hem Yemen Husi’leri sözkonusu olunca İran da ön plana çıktı. İran Suriye’de fiilen var ve Suriye hem İsrail’le, hem de Lübnan’la komşu.

Erdoğan’ın Rize’deki kendi parti teşkilatında konuşurken, “Biz çok güçlü olmalıyız ki bu İsrail, Filistin’e bunları yapamasın. Biz nasıl Karabağ’a girdiysek, nasıl Libya’ya girdiysek bunun benzerini aynen onlara da yaparız. Yapmamak için hiçbir şey yok. Sadece biz güçlü olmalıyız ki bu adımları atalım”  şeklinde parti teşkilartında, hemşehrisi partililerle konuşurken sarfettiği sözler bir anda dikkatleri Türkiye’nin üzerine çekti.

Türkiye geldiği nokta itibarı ile hassas dengeler üzerinde ayakta durmaya çalışan bir ülke. Bir takım Siyonistler için Türkiye teolojik olarak, tarihi olarak, gelecek tasavvuru itibarı ile 1. İsrail.

İsrail 1948 de kuruldu. Türkiye Cumhuriyeti 1923 de kuruldu.  Yani Arada 25 yıl var. İsrail aslında İstanbul/Ankara ve Londra’da kuruldu, Filistin’de ilan edildi. Bugünkü İsrail, 2. Ve 3. İsrail’i, Karay ve Hazara devleti olarak İstanbul üzerinden kurmaya çalışıyor. Habat bunun için burada. Rothchildler onun İçin adamlarını Lefkoşe, İstanbul, Bakü, Kırım ve Bağdat’ta konumlandırıyor.

Tevrat’ta Nuh kıssasında anlatıları bir yere not edelim. Eğer İsrail’le ebedi barış anlaşması (!?) imzalamadınızsa, Kudüs’ten ve Gazze’den bir adım sonra hedefte Arz-ı Mev’uda coğrafyası var. Yani güçlenecek zamanınız yok. Bu iş Gazze, Lübnan savaşındaki gibi İHA'lar SİHA'larla olmayacak. O 5G ve Akıllı otomobil, akıllı şehirlerle, akılı evler, akıllı telefonlar, akıllı evlerle, aslında siber orduların işgal yollarını inşa ettiğinizin farkında bile değilsiniz herhalde.

Eğer güçlenmekten kastınız silah kapasiteniz ise, bu savaş o bildik silahlarla olmayacak Türkiye’ye karşı. Zaten beynimiz, kalbimiz mideniz ve damarlarımız işgal edildi. ABD, Batı, İsrail konuya TEOPOLİTİK bakarken, Ankara Hz. Ömer’in Kudüs beyannamesini bile teleffuz etmiyor, nedense..

Geçtiğimiz günlerde ilginç gelişmeler olmuştu biliyorsunuz. Pekin sürece dahil oldu ve Pakistan üzerinden başta FKÖ ve Hamas olmak üzere tüm Filistinli örgütleri toplamıştı. Biz Abbas’ı çağırmışız o gelmemiş. Halbuki 7 Ekim öncesi FKÖ ve Hamas Ankara’da idi. Bugün artık Türkiye’nin kuracakları Filistin’in garantörü olması mümkün değil. Netenyahu TEK KUDÜS’den söz ediyor, “Bölünmüş bir Kudüs’ü kabul etmeyeceklerini” açıkladı ABD’de. “Başkenti Doğu Kudüs olan Laik Filistin devleti” yattı. Kudüs’ün banliyösünde bir “şerit” verirler mi bilmem.

Netenyahu ABD’ye gitmeden Abudabi’de ABD, İsrail dışişleri ve İstihbarat örgütleri, BEA, koalisyona katılan diğer Arap ülkeleri ve Dahlan ekibi ile Blackwater’ciler katılıp bir yön eylem planı yaptılar. Bu arada BAE (Şarjah hariç o tatili 3 güne çıkarttı) hafta tatilini Cumartesi-Pazar yaptı. İşbirlikçi Arab rejimleri de Kemalistleşti. Burada BAE üniformalı askerlerin Gazze’de barış gücü olarak yeralması ve güvenliğin sağlanması , terör (!?) faaliyetlerine izin verilmemesi için silahların toplanması ve Gazze’nin yeniden imar planları yapıldı (!?) Gazze planı da en az kukla bir Filistin devleti senaryosu kadar tehlikeli bir senaryo.

Batının gerçek yüzü, Biden ,Trump, Demokrat, Cumhuriyetçi çevrelerin gerçek yüzünü bu süreçte yeniden gördük. Epstein ahlaksızlığı, bir Mabedin bodrum katındaki tünellerde işlenen cinayetleri gördük, 11 Eylül’ün bize anlatıldığı gibi olmadığını da öğrendik bu arada..

Paris olimpiyatında Satanistler, dine, ahlaka, namusa, iffete meydan okudular açıkça. Nuh kavminin helak sebebi olan ahlaksızlıkların sergilendiği törende biz de vardık. Çekiliyoruz diyemedik, hem de güya İsrail’i boykot yaparmış gibi gözükürken “Milli” takımın formasını Kemalist devrimlerin sembolü Şapka ile ünlenen bir Yahudi firmaya yaptırdık, o da “milli” takıma İsrail bayrağındaki Nil ve Fırat’ı temsil eden renk ve çizgilerden oluşan bir kıyafet giydirdi bizimkilere.

Erdoğan’ın Rize konuşması, iletişim danışmanlarının gündem değiştirmek için bir algı operasyonu olabilir mi? Böyle bir açıklama yapılacaksa, TBMM de özel bir oturup yapar, yarısı halka verilen bir mesaj olur, bir diğer yarısı kapalı oturum olur. Ardından MGK’yı toplarsın, onun ardandan, muhalefet liderlerini davet edersin, Dışişleri bakanı, MSB ve MİT bilgi verir.  Ardından yazılı ve/veya sözlü bir açıklama yapılır, ülkemizdeki yabancı üslerdeki yabancı personel ülkelerine gönderilir.

Yoksa o NATO/ABD üslerindeki askeri ve sivil personellerin hepsi aynı zamanda İsrail vatandaşı ya da en az onlar kadar Siyonist olduğunun farkına vardığımızda çok geç olabilir.

Daha İsrail’le ilişkilerimizi kesmek şöyle dursun, alt seviyeye bile indiremedik. Bugün Abbas ve Heniye’nin TBMM’de konuşmasından daha önemli bir konu bu. Abbas’ın konuşması toplumun dindar kesimi, Heniye’nin konuşması laikçi kesim için sorun olabilir. Onlar Netenyahu uslubu ile konuşursa batı aleyhinize ayağa kalkar, pasif kalırsa Müslümanların tepkisini çekerler. Bu Amerikan Kongresine bir misilleme ise, mesajın da ona göre olması gerek. Gelenlerin sadece iktidarla değil muhalefetle de görüşmesi gerek. Bunun ABD’ye tepki değil, davet edilecek kişilerin istişare için çağrılması ve özel bir oturumda konuşmalar hatta genel kurulda değil, mesela bir karma komisyon kurulup orda olması daha samimi olmaz mı idi? Hatta daha sonra bir de Diyaneti ziyaret etseler ve konunun dini boyutunu da DİB açıklasaydı. Ve olay Cuma’ya denk getirilse, Ankara Hacı Bayram'da ya da İstanbul’da Ayasofya’da bir Cuma namazında halkın katılımı ile bir kararlık gösterisi gerçekleştirilseydi.

Evet, Gazze için askeri müdahele sözkonusu ise, bu konuda diğer İslam ülkeleri ile temas gerekmez mi? Bu konuda İslam Konferansı, Arap Birliği ile en azından bir istişare toplantısı yapmak gerekmez midi idi. Yani Pekin-AbuDabi sonrası biz de bir şey yapıyor olmak için değil, daha farklı bir insiyatif üslenebilirdik. Kimlik kartındaki GENDER dururken, LGBT ile mücadele sözü vermek gibi bir durum sözkonusu olduğunda işin ciddiyeti ve inandırıcılığı kalmıyor.

Sahi şimdi bizim bir stratejik ortağımız  olan Rusya Kuzey Kore’nin de stratejik ortağı, diğer ortağımız olan ABD Güney Kore’nin stratejik ortağı, nasıl olacak bu iş. Kosova’ya, Afganistan’a, Somali’ye giderken yanımızda ABD vardı. NATO vardı. İsrail konusunda bugün onlar karşımızda. Onlardan aldığınız silahları teknik olarak da hukuki olarak da onların izin vermediği bir ülkeye karşı yani İsrail’e karşı kullanamazsınız. Peki ne olacak şimdi.

Bakın şu ana kadar dünyada tam anlamı ile bir siber savaş yaşanmadı. Hem test edildi, mevzi olarak kullanıldı. MicroChiple üretilmiş hiçbir sistem güvenli değil. Siber savaş, tüm iletişim ağları üzerinden sisteme sızabilir.

Hem NATO’da olacaksınız, hem AB’ye girmek isteyeceksiniz, hem BOP eş bakanı olacaksınız, hem de İsrail’e operasyon yapacaksınız. Bu olmaz. Olamaz. Abbas Ankara’ya gelip TBMM’de konuşacak, sonra dönüp İsrailin kontrolündeki bölgeye inecek. Bugünkü Meclis bilgilendirilmeden, her iki kişinin de doğrudan konuşmaları beklenen faydayı sağlamak yerine, konu daha da karmaşık hale gelebilir.

Bakın her gün yeni bir haberle uyanıyoruz.
Mesela, UCM'nin tutuklama emri çıkarması halinde İngiltere, Netanyahu'yu savaş suçlarından tutuklayacak. İngiltere Netenyahu'ya gözdağı veriyor. Netenyahu tutuklanırsa hükümet düşer.. Yeni hükümet kurulana kadar da çatışma ertelenebilir. Süreç İngiltere’nin kontrolüne girebilir. Bu da yeni bir durum demek. Bu arada İsrail artık vahşette sınır tanımıyor. İsrail Kuvvetleri, Gazze'de SOYKIRIM uygulayan taburları, Filistinli mahkumlara toplu tecavüz etmeye devam etme hakkı talep eden "İsrail" içindeki RAPE yanlısı haydutlarla başa çıkmak için yeniden yönlendiriyor. Evet Tek kelimeyle SİYONİZM budur.

Alın size bir haber daha: Emmy, Grammy, Oscar ve Tony ödüllerinin sahibi bir komedyen  Whoopi Goldberg Bilgisayar oyunları şirketi Blizzard Entertainment ekibinden “Cehennemin Anahtarı” ödülünü aldı. Epstein’in öncülü Harvey Weinstein’in  arkadaşına bu ödül yakışmış. Bu adam Epsteincilik oynamaya 1980’lerin sonunda başlamış. Bu anahtar yeraltına hapsedilmiş cinlerin kapısını açacak onlara göre ve kötülük yeryüzüne yayılacak. Goldberg’ bu ödülü Şeytanların annesi “Şeytanın dostlarının koruyucu sığınağının banisi” olarak Şeytan adına Goldberg’i takdis ediyor. Bunlar için herşey bir oyun her şey mizah konusu, tıpkı Paris Olimpiyatlarının başlangıcındaki Şeytani açılış gibi.

Peki yapmayacağınız, önceden yapmanız gereken adımları atmadan bunu yapamazsınız. Evet “Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük bir nefretle karşılanır“. Başkaları ile ilgili bir söz söyleyecekseniz, o sözün o başkaları tarafından nasıl anlaşılacağını, nasıl istismar edileceği hesaba katmanız gerekir. Yoksa Tosya’ya pirince giderken evdeki bulgurdan olursunuz. Bir sözle bir fayda umulurken, ortaya çıkan sonucu 40 akıllı, 40 günde çözemez. O zaman niçin “Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük bir nefretle karşılanır”, bunu bilmiyor musunuz?

Peki ne olacak şimdi. Bazan günü kurtarmak için acele ile alınan kararlar, gayedeki hikmeti yokeder.

Şu algı yönetiminden vazgeçseniz. TUİK ve Döviz fiyatları üzerinden algı oluşturmak için piyasayı baskılıyorsunuz ya, yarın onun toplumda nelere malolduğunu, işin siyaset, ekonomi ve toplum hayatında sebeb olduğu tahribatı gördüğünüzde pişman olacaksınız ama iş işten geçmiş olacak. Selam ve dua ile…

Not: AK Parti‘de Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda Olimpiyatları’nı açılışında sahnelenen ahlaksızlık tehdidinin boyutlarının insan fıtratını bozan, aileyi ifsat eden, nesil emniyetini tehdit eden sapkınlığa alet edildiğini söylüyor ama, içeride bu sonuca sebeb olan süreçlerin önlenmesi konusunda nedense beklenen adımlar hep ertleniyor. Sahi UN WOMAN, TransHumanizm, ToplumsalCinsiyet kimliği GENDER’i kimliğimize yazdıranlar  kim? İstanbul Sözleşmesi, Lanzarote niçin hala yürürlükte?