Derin Gerçekler

Graham Fuller doğru bir tespit yapmış. “Bunları iktidara orak eder ve servetle tanışmalarını sağlarsak bunlar servet ve iktidarı elde etmek içi n bizimle uğraşmayı bırakır, bizim desteğimizi alarak, hedeflere ulaşmak için birbirleri ile rekabet eder, çatışırlar”. The Cemaat, RP, AK Parti iktidarında bunu denediler ve başarılı da oldular. Artık Müslümanlar onların dostu, müttefiği, iş ortağı, stratejik ortaklar. Öyle olunca kendi algılarını değiştirdiler ve şimdi de insanların algıları ile oynamaya çalışıyorlar. İnandıkları gibi yaşamayı bırakıp, yaşadıkları gibi bir din üretmek için kendilerine yeni şeyhler üretip, ayetleri Te’vil etmeye başladılar. NAS’ı bırakıp, kendilerine göre yeni yollar tutmaya başladılar.

Yoksulken ve iktidar bizde değilken, sadece daha cesur değil, daha cömerttik de. Daha çok okuyorduk, daha çok çalışıyorduk.

Evet, aklımız ve imanımız o zaman gücümüzden ve servetimizden fazla idi ve özlemimiz asrı saadet ve cennete idi. Ama dünya nimetlerini tadınca ve servet ve gücümüz, aklımız ve imanımızın önüne geçince, artık rotamızı tayin eder o servet ve iktidar gücü oldu. Bunları elde etmek, korumak ve geliştirmek için Aklımız ve imanımızı, vicdanımızı uyuşturmayı seçtik. Din BİREYsel planda vicdanlara, toplumsal planda Mabed’lere hapsedildi. Güzel, yerden ısıtmalı camilerimiz, Sesigüzel hafızlarımız, mevlid hanlarımız vardı. Sultani teraviler kılmaya başladık. Din, tarih ve gelenekle de zenginleştirilerek ritüellere, seramonilere ikonalara indirgendi. Artık Çile’nin yerini haz, fedakarlığın, yardımlaşmanın yerini rekabet aldı. Artık “kam almak, keyif çatma zamanı idi dünyada”. Kahkaha atmak Hüzün’den daha değerli idi. Ve “itibardan tasarruf olmazdı nitekim. İsraf sofralarımızın süsü olacaktı.. “Halil İbrahim sofrası” diye bir de kutsayacaktık yaptığımız işi. Harun’u misal gösterip Karun gibi yaşayanları eleştirenler bile gün geldi, o sofraya oturdular. Hz. Ömer’i örnek gösterenler gün geldi Yezid’lerle birlik oldular.

Meğer aramızdakilerin bazılarının iktidar ve servet sahiplerine öfkeleri kıskançlıklarındanmış. Onların koltuklarına oturup, onların yediklerini yiyince ahlakları da değişti, huyları da. Onlara benzeyiverdiler ve rakiplerine karşı daha da acımasız oldular, eleştiriler ve sahip oldukları imkanlar konusunda onlara ortak olmak isteyenlere karşı.

Haram para ile saadet olmuyor. Sonuçta onlar şehvetlerine yeniliyorlar. Haramın peşinde ruhaniyetten uzaklaşınca akılları ve vicdanlarını uyuşturmak için ya adrenalin bağımlısı oluyorlar, ya da alkol ve uyuşturucu. Yoksa onları akılları ve vicdanları rahat bırakmaz. Hele cehennem korkusunu onlara hatırlatacak hiçbir şey olmamalı. Bu anlamda kendilerini teselli edecek, hocalara, şeyhlere ihtiyacı var ki, Şeytanlar onların bu ihtiyaçlarını karşılamak için birileri hazırlamak konusunda acelecidirler ve böylelerini bulmak onlar için hiç de zor olmuyor.. Her zaman Ebu Cehiller, Ebu Leheb’ler, Firavun’lar, Nemrut’lar, Belam’lar, Karun’lar, Şeddat’lar vardır ve olacaktır.

Hep böyle oluyor zaten, at buluyoruz meydan yok, meydana buluyoruz at yok. Paramız olalım, iktidar olalım, bak nasıl olurmuş diye bir ömür mücadele ediyorsunuz, sonunda altı ay bir güz gittikten sonra dönüp arkanıza baktığınızda bir arpa boyu yol almamışsınız.

Hakime hanım, nikahlı kocası ile, o nikahın altındayken bir başkası ile imam nikahı ile evleniyor. Çocuğu da var ve hep beraber aynı evde kalıyorlar. Dahası kadın 3. Kişilerle de dışarıda benzer ilişkileri var. Kadın TBMM ye gidiyor, Adalet Bakanlığına gidiyor, bir takım görüşmeler yapıyor, bir dava ile ilgili karar için söz alıp dönüp geliyor.

Allah bizi mallarımız, canlarımız ve sevdiklerimizle kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek imtihan edecek. Olmayan malımızı dava uğruna harcamak kolay geliyordu ama o paraya, mala sahip olunca ondan vazgeçmenin o kadar kolay olmadığını anladık. O koltuk da öyle, o koltukta kalmak için meğer ne bedeller ödenebiliyormuş. Bazıları zenginken cömert sanıyorsunuz, sahip olduklarını kaybedince o şey gözlerinde çok değerli hale geliyor. Onun için bir insanı iki halde görmek gerekiyor.

İktidar olmadan  ne kadar cesurduk, gece gündüz nasıl koşuyorduk. İktidara sahip olunca ReelPolitik putu aklımızı çeldi. Gazze konusunda İslam ülkeleri olarak halimiz ortada. Hani halk arasında “Bekara karı boşamak kolay” diye bir söz vardı. Hani dereler ya, “her devrim önce kendi evlatlarını yer” diye, başörtüsü mücadelesi veren kişilerden biri yönetici olurda, bir dün birlikte mücadele ettikleri bir arkadaşı bir şikayet ve taleple arkadaşına geldiğinde o dostlukların eskisi kadar canlı olmadığını görmek için fazla beklemesi gerekmiyor. İnsanlar makam, ya da kazanç için değerlerini harcamaktan genellikle uzak durmuyorlar.

Herhalde birileri öteki servet ve iktidar sahiplerini kıskandıkları için demek ki öyle öfkeli tepkiler veriyorlarmış. Sonuçta geldikleri noktada onları ötekileri kıskandırabiliyorlar. Para ve kadınla tanışanlar, daha çabuk sarhoş alıyorlar. Bir de herhalde şuur altları onları rahat bırakmıyor olsa gerekir.

Son günlerde haberlere yansıyan olaylara bakıyor musunuz. Adana’dan bir hakime hanımın ilişkiler. Bu işler olurken nasıl kimse bunun farkına varmamış.

Kamu görevlilerinde psikotrop ilaç kullanımında patlama yaşanıyor. Ve arkası arkasına gelen intihar haberleri.

Ahlaksızlıkta artık sınır tanımıyor birileri. Fuhuş, kumar, uyuşturucu almış başına gidiyor. Kimin eli kimin cebinde belli değil. Liberali, milliyetçisi, sağcısı, solcusu, Atatürkçüsü, tarikatçısı yok artık bu işin. Bunlar asla bir araya gelmez dediğiniz insanlar bir arada soyuyorlar milleri. Her gün bir utanç verisi hadiseye şahit oluyorsunuz. Din, tarih, siyaset her şey magazin konusu, alay konusu oldu. İlahiyatçıları Şeriata karşı Laikliği savunur hale geldiler. DİB’nın tartışılmadığı gün yok. Köprüye LGBT’yi de geçtik Pedofili bayrağı asıyorlar DEM’li siyasetçiler. Kızını taciz eden Avukat baba mı istersiniz, öğrencisine sarkıntılın eden Dekan mı!

Batı toplumunda İslamlaşma çığ gibi artarken, İslam ülkelerinde irtidat çığ gibi büyüyor.

Bunlar olurken iktidarda CHP olsa sokağa dökülecek insanlar bugün oy verdikleri parti iktidarda olunca, daha beteri gelir korkusu ile seslerini çıkartmıyorlar. Aslında oyun böyle kurgulanmış. Ölümü gösterip hastalığa razı ediyorlar.

Ama artık bıçak kemiğe dayandı. Aileler dağılıyor. Sadece boşanma değil sorun, çocuklar ailelerinden kopuyor. Aynı evde bulunsalar bile, farklı dünyalarda yaşıyorlar. Tek dert boşanma değil. Evlilik durma noktasına geldi. Çocuk doğurma oranı da dibe vurdu. Devam eden evliliklerde de mutluluk katsayısı çok düşük. Ya da herkes bir yol tutmuş gidiyor. Gençler evlenmek yerine, birlikte takılıyorlar, zaten kısa süre sonra da, herkes kendi yoluna gidiyor.

İnsanların aklı ile vicdanları savaşıyor. İnsanlar insanlarla kavga ediyor, Akraba, komşu, iş arkadaşı, ortak fark etmiyor. Mahkemeler ve cezaevleri tam kapasite çalışıyor. İnsanlar, dini, mezhebi, etnik, ideolojik, politik, felsefi ve vicdani kanaat farklılıkları sebebi ille birbirine düşman hale gelmiş/getirilmiş. İnsanlar tabiata düşman adeta.

Bu gidiş hayra alamet değil. Böyle giderse, zaten bizim savaşa girmemiz gerek yok. Bizim düşmana ihtiyacımız yok. Biz bizim hakkımızdan geliriz.

Bir an önce bu yoldan geri dönmeliyiz. Biz dün, evet iktidarda değildik. Belki en azından bir takım tuzu kurular için söyleyecek olursak, bu kadar zengin de değildik, ama başımız dikti ve daha cesurduk.

Şimdi, hep başkalarını suçlamak yerine,  nerede yanlış yaptık diye oturup düşünmemiz gerek. Unutmamak gerekir ki, Şeytanın varlığı günah işlememizin bahanesi olamaz.

Selam ve dua ile.