Derin Gerçekler

Türkiye’nin TEO POLİTİĞİ deyince neyi anlamamız gerekiyor?

Evet, Türkiye JeoPolitik ve JeoStratejik açıdan çok önemli bir ülke. Bu sadece bugün ortaya çıkan bir durum değil. Bu Hz. Adem’den beri böyle, Hz. Nuh’dan beri, Hz. İbrahim’den beri bu böyle. Bundan sonra da, “Ahir Zaman” ya da “Tarih’in sonuna giden yolda da aynı durum sözkonusu. Tarih burada başladı ve burada son bulacak!

İçinde bulunduğumuz coğrafya, aynı zamanda bir Vahiy coğrafyasıdır. Bu coğrafya Arz-ı Mev’ud coğrafyasıdır. Ama itiraf edelim ki, bu coğrafyanın tarihini de bilmiyoruz, değerini de. Sadece Türkler değil, Arap’ı, Kürt’ü, Gürcü’sü, Arnavut’un, Boşnak’ı, Ermeni’si, Süryani’si de öyle. Say sayabildiğin kadar. Burası Ademoğullarının / insanlığın ilk yurdudur. Onun için herkes biraz buralıdır.

Hani derler ya, “Ol mahiler ki, derya içre yaşarlar da deryayı bilmezler”. Bu de bu coğrafyada yaşıyoruz da bu coğrafyanın kadri kıymetini bilmiyoruz. Bilmediğimizi de bilmiyoruz, öğrenmek te istemiyoruz, birbirimizle uğraşıp duruyoruz. Biraz da “cehaletin bu kadarı tabi ki, ancak eğitimle mümkündür!”

Geçmişi anlatmayacağım, gelecekten söz edeceğim. Konu çok uzun olduğu için bazı anahtar kelimelerle hatırlatmalarda bulunacağım. Mehdi, Mesih, Dabbetül Arz, Deccal, Yecüc-Mecüc/Gog-Magog, Melheme-i Kübra/Armagedon.. Bunları bizimle ne ilgisi var diyenler, bir zaman ayırıp Kur’an-ı Kerim’e ve Kıyametle ilgili hadislere bir bakabilirlerse iyi ederler. Hristiyan dünyasının bu konudaki bakışı öğrenmek istiyorlarsa Yuhanna Vahyi’ne bir baksalar iyi ederler. Hristiyan dünyası ve Yahudiler “Edok’un kitabı”na bakarlar. Geleceğin tarihinin platosu, merkezinde bugünkü Anadolu olmak üzere, Kafkaslar, Hazarın iki yakası ve Basra körfezinden Mezepotam’ya bölgesine ek olarak Nil ile Fırat arası, Ege denizi ve Karadeniz bölgesi.. Ege bölgesindeki 7 Kilise’nin hikayesini de Yuhanna vahyinden okumak gerek.

Sonuçta. Ne Urfa’nın, ne Diyarbekir’in, Mardin’in, Hatay’ın, Maraş’ın, Antep’in, Gavur dağı ve gavur gölünün / Amik ovasının Saman dağı dedikleri “Simon Dağı’nın, Halebin, Şam’ın, El Bab’ın, Haran’nın, İskenderun’un, Mersin’in, Tarsus’un, Klikya bölgesinin, Konya’nın, Ankara’nın, Kayseri’nin, İstanbul’un İznik’in, Trilye’nin bize anlattıklarının farkında da değiliz. O zaman da buralar doğusu, batısı, Kuzeyi ve güneyi ile sadece bir toprak parçası, bir coğrafya gibi geliyor.

Aslında Mekke, Medine’den başlayıp, Kerbela, Babil’i, Sina’sı, Persi, Hind-i Çin’i, Mısır’ı ile bir uygarlıklar coğrafyasının merkezinde yer alıp, tarihi ucuz polemiklere kurban eden bir anlayışla, magazinleştirerek, övgü ve sövgü kitabına dönüştürüp, kahramanlık ve ihanet hikayelerine konu edip içini boşalttık. Anadolu’daki bu zenginliklerin hangisini sayacaksın ki, say say bitmez.

Bugün hala insanımız, ne HAZARA’ları bilir, ne KARAY’ları, ne “NUHİ YASALAR”ı bilir, ne GÖK OĞUZLAR/GAGAVUZ”ı. KAF DAĞI çoğu kişi için bir masal ülkesidir. KAFKASYAdan başlayıp Basra’ya uzanan, Türkiye’nin doğu bölgesini içine alan koridorun YECÜC-MECÜC koridoru olduğunu da bilmez. KIYAMET SAVAŞI’nın platosunun AMANOSLAR, İSKENDERUN, HATAY; ANTEP, MARAŞ arasındaki AMİK OVASI denilen bölge olduğunu da bilmez çoğu kimse.

Bu bölgede yaşayanların başına gelecek savaşın sonucu hakkında kimin ne kadar bilgisi var. Ya da depremde yıkılan yerlerin imarında bu uyarılar dikkate alındı mı dersiniz.

Ben bu konuda ayrıntıya girmeyeceğimi söyledim. Sadece anahtar kelimeleri yazıyorum.

Bugüne dönecek olursak, Sırbistan Cumhurbaşkanı Vucic 8 Haziran 2024’de “NATO ile Rusya arasında tam kapsamlı bir savaşın başlamasına aylar kaldı!! Tüm işaretler Avrupa'da büyük bir savaşa işaret ediyor!” “Büyük bir felakete doğru ilerliyoruz ve trenin istasyondan kalkmış olduğunu ve artık durdurulamayacağını düşünüyorum. Batı'da kimse artık barıştan bahsetmiyor, sadece daha fazla savaş. Batı kazanabileceğini ve Rusya'yı ortadan kaldırabileceğini düşünüyor. Batı'nın yanıldığını düşünüyorum. Artık her iki taraf da bunun kendileri için varoluşsal bir mesele olduğunu düşünüyor, bu yüzden savaş ve her şey, her şey tehlikede. Avrupa'da liderler büyük kahramanlar gibi davranıyorlar ama dürüst değiller ve vatandaşlarına savaş çıkarsa büyük bir bedel ödeyeceklerini söylemiyorlar!”

Evet, Yapay zeka, Nesneler arası iletişim, Trans Hümanizm, NeuraLink, kripto para, 5G, İKLİM yalanı üzerinden birbiri ile ilişkili olarak kurgulanan KARBON AYAK İZİ ve SIFIR ATIK maskesi takarak DSÖ, FAO’yu da yanlarına alarak, “ıslah ediciler” olduklarını söyleyen bozguncular “SİBER TEK DÜNYA DEVLETİ” için son hamlelerini yapıyorlar. HABAT, AGARTHA, EPSTEİN, LGBTQI+ da bu karanlık, kanlı ve kirli planının yan kolları. Globalistlerin “YENİ DÜNYA DÜZENİ”nde, din, ahlak, gelenek, biyolojik insan yok. Cinsiyetinden soyutlandırılmış, GENDER diye tanımlanan NESNELERARASI İLETİŞİM’in NESNEsi olan BİREY bir GENOM‘dan söz ediyorlar.

Aslında bu süreçte Papalık din dışı bir alana savruldu. Siyonist Yahudiler ve Siyonist Hristiyanlar , Katolik, Evengelik, ya da Anglikan kilisesi olsun, Pedefolik, Satanist bir kimlik kazandılar. Bunlar daha çok Teolojik kehanetler ve astrolojik yorumları, mitoloji ile birleştirerek kendileri için yeni bir rota çiziyorlar. Yıllarca insanları, demokrasi ile, Cumhuriyetle, laiklikle aldatanlar, şimdi siber diktatörlükten, mülkiyetsiz bir toplumdan söz ediyorlar.

VE GELİNEN NOKTADA BUGÜN, İÇERİDE DURUM!

Gelinen noktada her şey birbirine karıştı.. İsrail savaş kabinesi dağıldı ve bundan sonra ne olacağı belli değil.. Rusya ve ABD arasında gerilim giderek artıyor. BRICS+ bütün dengeleri altüst edecek gibi. G7 tam bir fiyasko idi. GlobalReset çetesinin evdeki hesapları çarşıya uymadı. ABD kendi içinde 3 e bölünde, 3. Yolcular Siyonist Cumhuriyetçilere de, Siyonist Demokratlara da ateş püskürüyor. Dolar ve Euronun ne olacağı belli değil, özellikle BRİCS’ın rezerv para olarak Dolar ve Euro kullanmama, borsalarında da bu dövizlerle işlem yapmama kararından sonra. İngiltere’de de durum hiç de ,iç açıcı değil. Charles ile Biden giderek daha çok birbirine benziyor. AB zaten giderek ekonomi, siyaset, toplum olarak hızlı bir çözülme sürecinde. Rusya ile NATO arasında Ukrayna konusunda gerilim artıyor. Türkiye’nin dört bir yanında ciddi bir belirsizlik ve tedirginlik var. İç politikada da, ne ekonomide istikrar var, ne siyaset de, ne de yumuşamada. Hepsi baskılanmış durumda, giderek artan baskı patlama riskini giderek artıyor.

Türkiye, bölge ve dünya barışını daha da zora sokmamak ve kendi riskini de daha fazla büyütmeden artık yolunu tayin etmek zorunda. Algı operasyonları, aktif denge dedikleri mavi boncuk politikası ile daha fazla yol almaları mümkün değil. Belirsizlik ve giderek artan tedirginlik gelecek günlerin geçen günleri aratacağı  endişesine sebep oluyor ki, her geçen gün bu risk daha da artıyor.

Artık daha geç olmadan Türkiye’nin bir karar vermesi gerek. Herkesin gönlünü alalım derken, herkes’den hızla uzaklaştığımız bir sürece girdik. Yarın geç olabilir. Çok geç olmadan bir kaar verilmesi ve karar vericilerin verdikleri kararın sonucuna katlanmaları gerekir.

Selam ve dua ile.