Muhterem Okuyucularım;

Son dönemlerde 12 Eylül darbe anayasasının değiştirilmesi, daha doğrusu yepyeni bir anayasanın hazırlanması konusunda tartışmalar gündemdedir. Bu bağlamda aylar öncesinden CHP’den daha Atatürkçü olduğunu sık sık hatırlatan MHP yetkililerinin hazırladıkları yeni anayasa taslağı, Cumhur ittifakı ortağı olan Ak Parti yetkililerine sunuldu. Şimdi ise Ak Parti’nin anayasa taslağını merakla beklerken, Resul Tosun gibi iyi niyetli bazı eski Ak Parti milletvekillerinden “anayasadan laiklik ilkesi çıkartılabilir” anlamına gelen düşüncelere yönelik tepki, Atatürkçü CHP veya MHP’den değil de bizzat AK Parti’den geldi.

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, bakın ne diyor: “Laiklik prensibinin Anayasa'da korunması gerektiğini düşünüyoruz. Hiçbir şekilde laikliğin anayasadan çıkmasını AK Parti olarak istemiyoruz. Türkiye'nin bu konudaki tecrübesi, Cumhuriyet'in ideali kadınların kamusal alana çıkmasıdır.”

https://www.habervakti.com/ak-parti-1?preview=true

Politikacıları anlamakta bazen zorlanıyorum. Doğru mu anladım? Laiklik olmasa, kadınlar kamusal alana çıkamaz mı? Peki, İran İslam Cumhuriyetinde kadınlar kamusal alanda görev alamıyor mu? Veya anayasalarında laiklik kavramı geçmeyen demokratik Batı ülkelerinde yaşayan kadınlar, evlerine mi mahkûm?

Bu resmi açıklamalardan sonra siz laikliğin yerine demokrasi ilkesini ön plânda tutarak, tıpkı bir Cumhuriyet olan Almanya’da veya bütün parlamenter monarşilerde (İngiltere, Belçika, Hollanda, İspanya vb.) olduğu gibi laiklik(çilik) olmadan da fevkalade özgürlüklerin, insan haklarının ve adaletin olabileceğini artık savunamaz hale geliyorsunuz. Özellikle Türkiye’de yaşayan bir vatandaş iseniz. Neden mi? Bakınız Ömer Çelik, demokrasi ve hukuk varken, laiklik ilkesini gereksiz görenleri hangi bağlamda ele alıyor!

“FETÖ'nün hedef aldığı şeylerden biri aynı zaman da laiklikti. O gece demokrasi korunduğu gibi Türkiye, demokratik laik olma prensibi de korunmuştur.”

Gördünüz mü? Bu tuhaf açıklamaya “akıl tutulması” desek çok mu yanılmış oluruz? Yani, CHP ve Kemalizm’in ilkelerinden biri olan laiklik uygulamalarının anayasadan çıkartılması ile ilgili bir talebin, FETÖ ve melun darbe teşebbüsü ile ne gibi bir ilgisi olabilir ki? Demokrasi korunmuş olduğu veya korunduğu için, laiklik de korunmuş veya korunurmuş. Yani, demokrasi ile laiklik, sanki birbirinden mutlak anlamda ayrılmaz bir bütün. Laikliğin Anayasa'dan çıkartılmasını söylemek, neden ağır bir ifade olsun ki? Bunun FETÖ ile ne ilişkisi olsun ki?

Aslında Ömer Çelik’in laiklik konusunda neden bu kadar hassas davranıp aynı gönül dünyasını temsil eden arkadaşlarının “laiklik olsa da olur, olmasa da olur” görüşlerine tepki gösterdiği ortadadır. Çünkü ittifak ortağı MHP’nin lideri, kendi anayasa taslağını basına tanıtırken, şöyle demişti: “Türkiye Cumhuriyeti’nin temel ilkeleri ve kurucu felsefesi çağın eğilim ve yönelimleri ne olursa olsun kıskançlıkla muhafaza edilmelidir.”

Bahçeli, bu bağlamda 1982 anayasasının ilk 5 maddesinin aynen korunmasını savunmuştur. Peki, çağın eğilim ve yönelimleri ne olursa olsun “kıskançlıkla” mutlaka korunması gereken bu 5 madde ne diyor? “Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir” (m. 1) dedikten sonra niteliklerini şu şekilde açıklıyor: “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.” (m.2). Üçüncü madde ise devletin bütünlüğü, resmî dili, bayrağı, millî marşı ve başkenti ile ilgilidir.

Ama “değiştirilemeyecek hükümler” içeren 4. madde önemli: Buna göre “Anayasanın 1 inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile 2 nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3 üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.” 2. maddede “Atatürk milliyetçiliği”nden ve “başlangıçta belirtilen temel ilkeler”den bahsedilmektedir. İşte temel ilkelerin başında laiklik gelmektedir.

MHP’nin anayasa teklifinde eskiden de olduğu gibi Atatürk milliyetçiliğinin başka bir adı olan Atatürkçülük/Kemalizm ideolojisi ve bunun bir umdesi olan laiklik de koruma altına alınmıştır. Geçmişte kavram olarak zaten bize ait olmayan laiklik ilkesine dayandırılarak, bu ülkede Müslümanlara ne kadar zulüm uygulandığını hatırlayacak olursak anayasada laikliğin, özellikle açık bir tanımı yapılmaksızın halen koruması gerektiğini savunmak, dinî özgürlüklerin teminatını tehlikeye sokan bir durumdur. Kaldı ki demokratik hukuk devletinin varlığı, kendi başına yani laikliğe ihtiyaç duymaksızın da dinî özgürlüklerin teminatıdır. Nitekim birçok Avrupa ülkesinin anayasasında laiklik kavramı hiç geçmemektedir.

Peki, bunun ötesinde AK Parti, neden laiklik ilkesine halen sımsıkı sarılma ihtiyacı duymaktadır? Vereceğim cevaptan özellikle “Ak Parti, Türkiye’ye Şeriat getirmek istiyor” gibi endişeler yaşayan Atatürkçüler/Kemalistler sevinecektir.

Şöyle ki laiklikten vazgeçmek demek, kısmen de olsa Atatürkçülük/Kemalizm ideolojisinden uzaklaşmak demektir. AK Parti, laik bir anayasadan yana olduğuna göre son 20 yılda Kemalist sisteme bir zarar gelmediği gibi gelecek 20 yıl için de bütün siyasî partileri ve toplumu Kemalist inkılaplara bağlayan anlayış da aynen devam edecektir. Yeni anayasanın içeriği şimdiden belli oldu: ESKİ HAMAM, ESKİ TAS.