Türkiye'nin gündemine 'Elmalı Davası' olarak giren cinsel istismar suçlamalarının yer aldığı olayın hukukî süreci henüz tamamlanmadığı için, davaya yönelik bir yorumda bulunmak yerine bir sosyal bilimci olarak sorunun geneline hitap etmek ve perde arkasındaki gerçek sebeplerini araştıran bir yolculuk yapmak istiyorum.

Bugün Türkiye’de maalesef ahlâkî bozulmaların ve aile değerlerinin erozyona uğramanın bir sonucu olarak hemen her çeşit cinsel sapmalar meydana gelebilmektedir. Bugün çocuklarımız, sadece yabancıların cinsel tehdidi altında değil bazen de en yakın akrabaların cinsel istismarına uğrayabilmektedir. Baba ile kız arasında olacağı gibi cebir, tehdit ve hile olmaksızın, 18 yaşını doldurmuş, üstsoy ve altsoy hısımı, kardeşi, amcası, dayısı, halası, teyzesi veya yeğeni ile cinsel ilişkiler de meydana gelebilmektedir. Bir başka ifadeyle cinsel istismarların en iğrenç olanı ensest vakıalardır.

Ensest, genellikle aralarında yakın akrabalık ilişkisi olanlar arasında cinsel ilişkilerin görülmesi olarak tanımlanmaktadır. Ensest ilişkilerinin her çeşidini yasaklayan Kur’ân-ı Kerîm, kendileriyle evlenilmesi haram olan kadınları bir liste halinde açıkça belirlemiştir (Nisa: 23). Bu çerçevede örneğin bir Müslüman erkek, kendi yeğeniyle, halasıyla veya teyzesiyle hiçbir şekilde cinsel ilişkiye giremez/evlenemez.

İslâm hukuk sisteminde bu tür cinsel ilişkiler, haram/yasak olduğu için, bu çirkin fiilleri yapan kişilere İslâm ceza hukukuna göre değişik yaptırımlar uygulanmaktadır. Ne var ki Müslüman bir ülke/toplum olmamıza karşılık Türk hukuk sistemi, her nedense bu gibi ahlâk dışı cinsel eylemleri cezalandıran ciddi ve caydırıcı bir yapıya sahip değildir. Mesela yeğeniyle cinsel ilişkiye girmek bildiğim kadarıyla TCK’ya göre halen bir suç değildir. Savcılar, böyle durumlarda çoğu zaman magazinsel haberlerin toplumsal tepkilerinden yola çıkarak, “kamu alanında hayâsızca hareketlerde bulunmak” suçundan ancak soruşturma açabilmektedir.

Toplum tarafından ayıp/günah olarak görülen sapkın cinsel fiiller, her nedense kanunen halen suç sayılmamaktadır. Bunun sebebi meseleye iyi niyetli olarak yaklaşacak olursak, belki de böyle ayıp fiillerin insanlar tarafından işlenemeyeceği inancına bağlı olarak kanunî müeyyidelerin düşünülmemiş olmasıdır. Büyük bir ihtimalle bundan dolayı yetişkin yakın akraba olan kişiler arasında yaşanan gönüllü cinsel ilişkiler, Türk Ceza Kanununda yer almamaktadır. Ne var ki kanunlar, bugün toplum tarafından ayıplanan eylemleri ceza kapsamında değerlendirmediğinde, yarın bu ve buna benzer çirkin eylemlerin önüne geçemeyecektir. Çünkü modern ve kırılgan çağımızda toplumsal değişim ile birlikte bugün ayıp/günah olarak addedilen bazı fiiller yarın “normal” olarak görülmeye başlanır. Bu ihtimal, çağdaş/laik/modern bir toplumda daha büyüktür. Kaldı ki bir yandan da T.C. Devleti, bu gibi konulara daha “toleranslı” bakan AB’ye tam üye olmak için, çaba göstermektedir.

Burada sosyolojik olarak hükümet politikalarıyla toplumsal değişim arasında karmaşık bir ilişki ve dönüşüm yaşanmaktadır. Mesela hükümet, içki reklamlarını kanunca yasaklarken, kapitalist bankaların faiz reklamlarına her yerde izin vermektedir. Halbuki ikisi de dinimizce haramdır. Toplumun ekseriyeti içki reklamlarının yasaklanmasından genelde memnun iken aynı toplum, faiz reklamlarından her nedense rahatsızlık duymamaktadır. Buna benzer daha birçok örnek vermek mümkün. Bu çarpık durum, toplumun haram/helal konularında aynı hassasiyeti veya aynı tepkiyi göstermediğinin bir delilidir.

Ensest konusunda ise çok şükür sağcısı da solcusu da, dindarı/muhafazakârı da Atatürkçüsü/Laikçisi de aynı tepkisel duyarlılığı gösterebilmektedir. Akıl ve vicdanın fıtrî yaratılış fonksiyonlarına aykırı binlerce eylemin yapıldığı memleketimizde dinen haram kabul edilen ensest ve bununla mücadele konusunda ortak bir yol bulunması halinde diğer bütün toplumsal sorunların çözümü de kolaylaşacaktır.

Ensest İle Mücadele Haram İçkileri Yasaklamak İle Başlar

Ensest olaylarının başlıca sebeplerini ortaya tek tek koyduğumuzda yine mücadele yöntemi noktasında tartışmaların başlayacağı muhakkaktır. Çünkü haram/çirkin bir fiili yasaklamak ve cezalandırmak kadar onun önünü kesmek de bir o kadar önemlidir. Ensest davranışı, sürekli olarak alkol tüketimi ile artan fiziksel yakınlıkla yakın ilişkilidir. Bu durum, ister fakir, ister zengin olsun her kesim için geçerlidir. Bu bağlamda ensest vakıalarına sebebiyet veren iki örnek vermek istiyorum:

  • Gelir ve eğitim durumu zayıf, anti-sosyal (psikopat) özellikler taşıyan bazı (kayın/üvey)babalar, alkolün etkisiyle kendi nefsanî denetimini yitirebilir ve uyanan şehvanî dürtülerle kız evlatlarına/gelinlerine ensest davranışı sergileyebilir.
  • Sosyo-ekonomik düzeyi yüksek yetişkin kişilerin modern yaşam tarzının bir parçası olarak en yakın akrabalarıyla birlikte yarı çıplak olarak plajlarda birlikte eğlenip denize girmeleri ve alkol kullanarak, fiziken yakınlaşmaları sonucunda cinsel arzuların uyanması sonucunda gönüllü ensest olayların yaşanması mümkün olabilmektedir.

Görüldüğü üzere ensest ilişkilerine başvuranların ekseriyetinin bu fiili alkolün etkisi ile yaptığını hatırlatırsam ensest ile mücadelede hangi yönteme müracaat edilmesi gerektiği hususunda bir yol göstermiş olmaktayım. Yani ensest ile mücadele etmek istiyorsak ilk önce Peygamberimizin (sav) de buyurduğu üzere her kötülüğün, altını çizerek söylüyorum ensest dâhil her kötülüğün başı olan alkollü içkilerin yasaklanması ile işe başlamamız lazım. Biliyorum, nefsanî/şehvanî özgürlüklere ve her türlü keyif verici içkilerin tüketimine izin verildiği materyalist/modern dünyada alkolle mücadele, birçok çağdaş insanın tepkisine yol açacaktır.

Ama aynı sosyal kesimin çirkin buldukları ensest ilişkilerinden de rahatsız olduğunu biliyorum. İşte burada imanın güzelliği ve etkinliği ortaya çıkmaktadır. İmanlı bir insan, Allah’ın nehyettiği ensest ilişkiyi ne kadar kerih/çirkin görüyorsa içkiyi de aynı ölçüde değerlendirir ve dolayısıyla içkiden uzak kalarak, başka kötülüklere zemin hazırlamamış olur. Modern insan da Allah’ın bütün emrettiklerinin akla uygun ve güzel, nehyettiklerinin ise yine akla uygun fakat çirkin olduğunu görebilse, buna inanıp gereğini yapsa, hem kendisi, hem de toplumsal bozulmaların önüne geçmek adına hayırlı bir iş yapmış olur.

Velhâsıl-ı Kelâm

Türkiye’de manevî yönden çürümüş Batı toplumlarını taklit etme hastalığına bağlı olarak alkol tüketimi arttıkça, ensest olaylarının önünün kesilmesi de mümkün olmayacaktır. Alkol alma isteğine engel olamayan ve periyodik olarak artan oranda alkol kullanan insanların sayısı arttıkça toplumda her çeşit kötü olayların yaşanması da devam edecektir. Alkolizm ile toplumsal bozulmalar/cinsel sapkınlıklar arasında doğal bir ilişki ağı vardır. Bu Batı toplumlarında da görülen evrensel olduğu kadar kaçınılmaz bir doğal kanundur. Alkol tüketmekle, tıpkı gayri-Müslimler gibi çağdaş/ilerici olacağını düşünenler, acayip bir şekilde aldanmaktadır. Peygamberimiz (sav) ahlâken bozulmuş toplumları taklit etmenin sakıncalarını bizleri çok çarpıcı bir ensest örneğiyle uyarmaktadır:

“İsrail oğullarının başına ne geldi ise, hepsi karış karış ümmetimin başına da gelecektir. Hatta onlardan birisi alenî olarak annesiyle zina etse, ümmetimden de bunu yapacak olacak…” (Tirmizî; İmân: 18).

Geliniz, biz kendimiz olalım, yani Müslümanlar olarak yeniden manevî değerlerimize dönüp Kur’ân ve Sünnet ekseninde tertemiz bir hayatın şerefli üyesi olalım, küçük büyük demeden, hiçbir ayırım yapmadan bütün haram olan eylemlerden uzak durup huzurlu ve sağlıklı bir toplum oluşturalım. İlk adımımızı da alkollü içkileri terk etmekle başlayalım. Ne dersiniz?