Baştan belirtelim; teolojik jeopolitik eksenli bu araştırmanın amacı, kimsenin inancını sorgulamak veya pejoratif çağrışımlara yol açmak değil. Günümüzü anlamak noktasında tarihi perspektiften yaşanılanlara projektör tutmak olduğunu belirteyim. Sonuçta “لَكُمْ دِينُكُمْ وَلِيَ دِينِ  / Lekum dinikum veliyedin

Sabatayizm konusunu Yahudileşme Temayülü kapsamında ele almak pek mümkün değil. Zaten 27 Şubat 1991’de İzmir’de vefat eden Tefsîrde İsrâîliyyat muhtevalı mühim bir telif eser neşreden Doç Dr. Abdullah Aydemir, Yahudilerin İslam toplumuna ve İslam kültürüne dini kaynaklar üzerinden nasıl nüfuz ettiklerini tarihi örnekleriyle ortaya koymuştur. Hz. Peygamber’in çok açık yasağına rağmen, müfessirlerden bazılarının Ehl-i Kitab kaynaklarında buldukları malumatları, doğruluklarını araştırmadan, eserlerine almaları ile başlayan süreç, belki çok sonraki yüzyıllarda Yahudilik ile İslam arasında geçişkenliği kolaylaştırmış olabilir.

Özellikle konumuz olan Sabatayistler, İslam toplumuna intibak ettikleri ve kendilerini gizledikleri için bu nedenle çok zorlanmamıştır. Sabatayistler, mühtedilerden yani sonradan İslam dinini kabul edenlerden farklı olarak kendi içlerinde Kripto-Yahudilik inancını muhafaza ederler. İslami terminolojiye göre görünüşte Müslüman gerçekte Yahudilik dini inancı üzere olduklarından münafık kabul edilirler.

Cumhuriyet öncesi ve Cumhuriyetin ilk yıllarında Avdeti/Dönme olarak adlandırılan Sabatayitlere Selanikliler de denilmiştir. Sabatayistler sadece Osmanlı /İslam dünyasında değil Katolik ve Ortodoks dinini benimseyen topluluklar arasında da yaşadıkları ülkenin baskın inancını benimsemişlerdir. Her dönme/avdeti/mühtedi sabatyist değildir.  Sadece Sebatay Sevi’nin beklenen mesih olduğuna inanan Yahudiler bu kapsamda değerlendirilir.

Sabatayizm, İngilizlerin Yahudilik üzerinden Osmanlı İmparatorluğunu karıştırma harekâtı!..

Geleneksel Yahudilik; Shabbethaı Ẓebı B. Mordecaı/Sabatay Sevi’yi Sahte Mesih ve Kabalist görür. Kendilerinden kabul etmezler. Öyle ki Türkiye’deki Sabatayizm aleyhindeki birçok yayın bizzat İstanbul Hahambaşılığının talimatı ile yaptırılmıştır. Çünkü Sabatay Sevi’yi Mesih kabul edenler, dinden çıkmıştır. Doğu Yahudilerinin yaygın geleneğine uygun olarak, Sabetay, babası gibi Talmudistdi. Sabatay Sevi’nin ailesinin bir kısmı İspanyol göçmeni Sefaradlardandı. 1626’da İzmir Agora'da dünyaya geldi. Zevi'nin anne tarafı Yunanca konuşan, Patraslı Romaniyot Yahudilerdi . Babası Mordecai / Mordekay/Mordehay; Mora'da fakir bir kümes hayvanı satıcısıydı. Aile, daha sonra Mora’dan İzmir'e göç etmişti.

Mordecai, Hollandalı girişimci Yahudi dostları Abraham ve Isaac Pereyra sayesinde çıkarlarını katı bir dürüstlükle koruduğu Hollanda ve İngiliz şirketlerinin bu kasabadaki temsilcisi oldu ve hatırı sayılır bir servet elde etti.  İngiltere’nin Yahudileri ülkeye kabulünden sonra Doğu Yahudileri; Hollanda ve İngiltere’yi daha dikkatle izlemeye çalıştılar. Bilgi akışını ise Yahudi tüccarlar sağlıyordu. Bu konuda; Elıezer Bashan tarafından hazırlananJewish Historical Society of England tarafından yayınlanan, Contacts between Jews in Smyrna and the Levant Company of London in the seven****th and eigh****th centuries/ On yedinci ve on sekizinci yüzyıllarda İzmir'deki Yahudiler ile Londra'daki Levant Şirketi arasındaki bağlantılar başlıklı kitap oldukça önemli bilgiler içermektedir.

On yedinci yüzyılın ilk yarısında Mesih zamanının yaklaştığı ve özellikle Yahudilerin kurtuluşu ve Kudüs'e dönüşleri hakkında bazı abartılı fikirler Hıristiyan yazarlar tarafından ortaya atıldı ve hem Yahudiler hem de Hıristiyanlar tarafından büyük heyecanla konuşuldu.

Sözde kıyamet yılı, Hıristiyan yazarlar tarafından 1666 yılı olarak belirlenmiştir. Bu inanış o kadar yaygındı ki, Manasse b. İsrail, Cromwell'e ve İngiliz Parlamentosu'na yazdığı mektupta, bunu Yahudilerin İngiltere'ye geri kabulü talebi için bir gerekçe olarak kullanmaktan çekinmedi ve şuna dikkat çekti: "Birçok Hıristiyanın ve benim görüşlerim bu konuda hemfikirdir. Ulusumuzu kendi ülkelerine geri döndürme zamanı çok yakındır.”

Bir İngiliz şirketinin temsilcisi olarak İngilizlerle sürekli temas halinde olan Shabbethai'nin babası, bu beklentileri sık sık duymuş olmalı. Kendisi de bunlara inanmaya güçlü bir şekilde meyilliydi, doğal olarak bunları, dindarlığı ve kabalistik bilgeliği yüzünden neredeyse tanrılaştırdığı oğluna iletmiş olmalı. İngiltere Yahudileri, Yahudilerin adaya tekrar yerleşmelerine izin verilmesi ve böylece Mesih'in gelişini hızlandırmak için çalıştılar.

Sabatay Sevi Mesihliğini ilan ettiğinde İngilizlerin İzmir’deki ticari, siyasi ve dini faaliyetleri…

1581 yılı Eylül ayında Osmanlı Padişahı III. Murat ile İngilizlere Kraliçesi Elizabeth arasındaki anlaşma gereğince iki ülke arasındaki deniz ticaretinin tekeli İngiliz Levant Şirketine verilmişti. Bu şirket İstanbul, İzmir ve Halep’te ticari merkezler açmıştı. 16. yüzyılın ikinci yarısında İzmir Limanı’nda Cenova, Fransa ve İngiltere’den gelen gemiler de görülmekteydiler. İzmir’in 17. yüzyılda yaşadığı hızlı dönüşümde Avrupa’ya pamuk ihracatına başlanması önemli bir etkendi. Osmanlı Devleti, 1623’te almış olduğu kararla İzmirli tüccarları pamuk ve pamuk ipliği ihraç etmekte serbest bırakmıştı.

Avrupa, önemli bir pamuk alıcısıydı ve bu karar sonrasında Batı Anadolu’da pamuk tarımı yapılan araziler genişlemişti. İngilizlerin İzmir’de kurmuş oldukları Levant Company’nin faaliyetleri de bu arazilerin genişlemesinde etkiliydi. Bu dönemde kent İngiliz, Fransız ve Hollandalı tüccarların gözdesiydi.

İzmir’in ticaret merkezi olarak yükselişinin ardında, Doğu Akdeniz ticaretinde egemen olan Fransa ve Venedik ile rekabete girişen İngilizlerin tutunma çabaları vardı. Ticaret yapan unsurların çoğalması hem rekabeti artırdı hem de talep olunan ürünlerin çeşitlenmesine neden oldu. Geleneksel ürün olan baharatın yanında yünlüler, pamuklular ve kuru meyveler gibi mallar da görüldü. İzmir, verimli iç bölgelerde üretilen malların dış satım limanı konumuna gelmesinden dolayı, bu ürünleri arayan tüccarların yeni yerleşim yeri olma özelliğini kazandı. Uzakdoğu ipeklerinin de doğrudan İzmir’e gelmeye başlamasıyla gerek ekonomi, gerekse nüfus açısından girdiği büyüme sürecini devam ettirdi.

1620 yılında İngiliz Konsolosluğu açıldığında İzmir’de İngiliz tüccarlarının ticari faaliyetleri çoktan başlamıştı. Daha sonra, 18. Osmanlı Padişahı İbrahim'in dönemindeki 1645 yılında başlayıp 1669 yılına dek süren Türk ile Venedik savaşının sonucu İzmir, Levant'taki ticaretin merkezi oldu.

Savaş sırasında Osmanlı İmparatorluğu donanmasını güçlendirmek için Felemenk ve İngilizlerden 10 burton -briton- İngiliz kalyonu kiralanmıştı. Hollanda ise Seksen Yıl Savaşları (1568-1648) boyunca Katolik İspanyol yönetimine karşıydı. Amsterdam, Avrupa'daki Yahudilerin önemli bir merkeziydi. Tefecilik Hıristiyan ekonomisinin etik standartlarıyla çeliştiğinden, birçok Hıristiyan 16. yüzyılda bunu bir günah olarak görüyordu. Elizabeth’in tahta çıkmasının ardından İngiltere; iç dinsel çalkantılar ve dış siyasi krizler yaşarken, denizaşırı ticaretini yoğunlaştırdıkça, borç verme ve ticaretteki nedeniyle Yahudilerin geri kabulünü denizaşırı ticarette yeni bir atılım olarak görmeye başladı. Yahudiler ise bu durumu beklenen Mesih’in işareti saydılar.

Yahudi tüccarların Avrupa'nın çeşitli ticaret çevrelerindeki dağınık akrabaları bulunmaktaydı. Kabalist Yahudi geleneğine göre, Mesih’in yeryüzünde bin yıllık bir krallık kurması için gelmesinden önce, dünyanın her köşesine dağılmaları gerekiyor. Bu nedenle, büyük coğrafi keşiflerden önce bile dünyadaki her ticaret bölgesine yayılmışlardı ve İbranice onların iletişim ve temas için dil garantisi haline gelmişti. Elverişli koşullara bağlı olarak 16. yüzyılda ulusötesi ticaret ortaya çıkınca Yahudiler bu durumdan yararlanarak Avrupa ticaret pazarında durdurulamaz bir güç oldular.

Hıristiyanlığa geçenleri kabul etmeyi her zaman reddeden Hollanda bile 1565'te politikasını değiştirmeye başladı ve 17. yüzyılın başlarında Amsterdam'da dört yüzden fazla kayıtlı haneden oluşan bir Yahudi cemaatine göz yumdu. Bu Sefaradlar kısa sürede Hollanda'nın dış ticaretinin çoğunu ve Hollanda Doğu Hindistan Şirketi'nin hisselerinin yüzde 25'ini kontrol etti.

O dönemde bu Yahudi yanlısı” eğilimden etkilenen, denizin karşı tarafında Batı Avrupa ülkeleriyle karşı karşıya gelen İngiltere de Yahudilere karşı benzeri görülmemiş bir “dostluk” göstermişti. Henry VIII'in hükümdarlığı sırasında, İngiltere'de zaten birkaç İbrani bilgini ortaya çıkmıştı. 1570'li yıllarda Elizabeth'in hükümdarlığı döneminde İngiliz halkının Yahudilerin eski tarihine ilgisi artmaya devam etti. 16. yüzyılda İngiliz hükümeti (özellikle Elizabeth dönemi hükümeti), denizaşırı pazarları açmak ve coğrafi keşiflerin meyvelerini paylaşmak amacıyla denizaşırı ticaretle uğraşan tüccar gruplarına imtiyazlar ve tekeller verdi.

Mevcut maceracı şirketlerin yanı sıra Rusya Şirketi, Levant Şirketi, Doğu Hindistan Şirketi vb. kuruldu. Bu şirketler, yerel dış ticaret işini devletin korumasında tekeline alarak büyük miktarda kâr elde ediyorlardı. Bu dönemde İngiliz işadamları (özellikle Londra'dakiler) de büyük miktarda servet biriktirdi. Hıristiyan benzerleri gibi, Mesih beklentisi içindeki Yahudiler de İngiliz topraklarına dönüşü, Mesih'in gelişine hazırlık olarak görebilirlerdi. Ama Mesih'in İngiltere’deki Yahudilerden çıkması, çıkarlarını tehlikeye sokabilirdi.

1607'de, Türkler tarafından yakalanıp hapsedildikten sonra İngiltere'ye dönen genç korsan ve maceracı Sir Thomas Sherley, I. James'e bir proje önerdi. İlk kez 1582 yılında ticari bilinen Yahudilik fiili, Yahudi geleneklerini veya dini törenlerini takip etmek gelir anlamına gelir. Bu olgunun gözlenemediği değer bir örnek, Eski Ahit yasalarının Hıristiyanlara uygulanabilirliğini vurgulayan, Yahudi beslenme kurallarının uygulayan ve Cumartesi günü Şabat'ı kutlayan Somerset doğumlu papaz John Traske'ydi. 1649'da İngiltere Kralı I. Charles'ın başı halka açık bir şekilde kesildi ve bir celladın baltasının darbesiyle kanı döküldü. Aralarındaki önde gelen Yahudileştiricilerin de içinde bulunduğu sahte Mesihler, peygamberler ve peygamberler sokaklara çıkıp dünyanın sonunu ve 'birçok başka harika şeyleri' ilan ederken, kralın katli kıyametin aniden ateşini körükledi.

İzmirli Mesih Ortaya çıkıyor!..

Katolik Kilisesinin ve İspanya Krallığının Müslümanlarla birlikte Yahudilere karşı gerçekleştirdiği Engizisyon terörü, sürekli ölüm korkusu yaşayan, malları mülkleri yağmalanan Avrupa Yahudi toplumları arasında kendilerini huzura kavuşturacak, intikamlarını alacak ve Sion/Kudüs’e götürecek bir Mesih’in zuhuru beklentisini tetikliyordu. İlahi işaret ve İlahi yol gösterici inancı Sebatay Sevi’den önce de vardı.

Sebatay Sevi/Levi’nin zuhurundan önce 16. yüzyılın ilk yarısında 1490 civarında Habor/ Hayber’de doğduğunu söyleyen Portekiz, İspanya, Mısır, İstanbul, Kudüs ile Venedik'te yaşayan David a Reuveni ve 1532’de 32 yaşında  ölen Portekizli bir Yahudi mistik ve mesih davacı Şelomo Molho  Mesih olduklarını ilan etmişlerdi. Kabalacıların Mesih kavramına ilgi göstermesi, 1492’deki İspanya sürgününe bağlanabilir. Yahudi gizemciler, İspanya’da bulundukları 15. yüzyılın ortasından itibaren de Zohar’ın Mesihçi unsuruna ağırlık vermişler. Safedli kabalistler sayesinde Mesihçilik fikri adeta bir patlama yaşamıştı. Safedli kabalistlerin Mesih kavramına giren Sion’a dönüş ideali, itikadın siyasallaşmasına neden olmuştur.

Rabi İzak Luria ve öğrencileri, Tora’ya yeni anlamlar kazandırdıkları gibi, Sabetay Sevi hareketini hazırlayacak ‘Kurtarıcı Maşiah’ fikrini getirdiler. Bu dönemde Doğu Avrupa ve Rusya’da yaşanan olumsuzluklardan Yahudiler sorumlu tutularak kitleler halinde öldürülmüş, sağ kalanlar ise yaşadıkları topraktan kovulmuşlar ve tedirginlik içinde yaşıyorlardı. Aynı dönemde Osmanlı topraklarında da siyasal çalkantılar vardı. Osmanlı orduları yenilgiler alıyor, iç isyanlar ve kargaşa bir bunalım ortamı yaratıyordu. Bir İngiliz şirketinin temsilcisi olarak İngilizlerle sürekli temas halinde olan Shabbethai'nin babası, bu beklentileri sık sık duymuş olmalı ve kendisi de bunlara inanmaya güçlü bir şekilde meyilliydi, doğal olarak bunları, yüzünden neredeyse tanrılaştırdığı oğluna iletmiş olmalı. 17. yüzyılın ortalarında, Sabetay Sevi’ye olan inanç, Yahudi dünyasında orman yangını gibi yayıldı, tüm toplulukları kasıp kavurdu ve Yahudi tarihinde benzeri görülmemiş bir inanç krizi yarattı.

Sebatayın doğduğu ev İzmir…

17. Yüzyılda 1 Ağustos 1626’da Sabatay Sevi’nin doğduğu ev, İzmir’de İkiçeşmelik Caddesi’nde bulunuyor. İzmirli Yahudi din adamı Sabatay Sevi'nin evi olduğu kabul edilen  tarihi bina, 1949'da ev sahibi Yahudi ailenin İsrail'e göç etmesinin ardından zamanla yıprandı. 1980'lerden itibaren, evin görüntüleri çeşitli dergi ve belgesellerde yer almaya başladı. 2005'te ev, kültür varlığı olarak tescillendi. 2016'da CHP'li İzmir Büyükşehir Belediyesi, 1,1 milyon lira bedelle evi restore ettirdi.

Talmud’dan ziyade Yahudi mistisizmi ile ilgilenen Sabetay Sevi, kapsamlı bir Talmud eğitimi aldı ve genç yaşlarında dini elitin bir üyesi olan haham olarak atandı. Küçüklüğünden itibaren  başlayarak Kabala okudu ve mistik geleneğin sırlarıyla ilgilenen bir grup takipçiyi kendi saflarına çekti. Yahudiler arasında popüler olan bir hesaplamaya göre; 1648 yılı, İsrail'in Mesih tarafından kurtarıldığı yıl olacaktı.

O beklenen Mesih'in rolünü üstlenmeye karar verdi. 1648’de, Sabetay Sevi, kendisini mesih ilan etti. Başlarında öğretmeni Joseph Escapa'nın bulunduğu hahamlar heyeti, Sabetay'ı yakından izliyordu; Mesih iddiaları aşırıya kaçtığında onu ve takipçilerini yasakladılar. Memleketinden sürmesi sonucu ve 1650 yılların büyük kısmını Yunanistan ve Türkiye’yi gezerek geçirdi. Selanik ve İstanbul’daki Yahudi cemaatlerinden de ihraç edilen Sabetay’ın Mesih kariyerindeki dönüm noktası, 1665’te Gazzeli Nathan’la buluşmasından sonra  geldi. Nathan, 1665’te Mesih’in geldiğini kamuoyuna duyurdu. Çoğu hahamın muhalefetine rağmen, yaklaşan kurtuluşun yolunu hazırlamak üzere kitlesel bir pişmanlık, oruç ve münzevi eylemler hareketi başlattılar.

Eylül 1665’te, temel bir kozmik değişimin gerçekleştiğini ve bir yıl içinde Sevi’nin İsrail’in kayıp kabilelerini geri getireceğini ve dirilen Musa’nın kızı Rebecca ile evleneceğini duyurdu.  Sabetay, Kudüs'ten İzmir'e giderken Halep'teki geniş Asyalı topluluk tarafından coşkuyla karşılandı; 1665 sonbaharında ulaştığı İzmir'de en büyük saygı ona gösterildi. Shabbethai artık topluluğun tek yöneticisi haline geldi. Mesela İzmir'in eski hahamı Aaron Lapapa'yı görevden aldı ve yerine Hayyim Benveniste'yi atadı.

Mesih coşkusu Diaspora topluluklarına yayılmaya başladı. Tövbe, aşırı çilecilik, fiziksel acı ve oruç uygulamaları, mest edici sevinç dönemleriyle dönüşümlü olarak bu coşkuyu yaşattı. Gazzeli Nathan’ın yazdığı Mesih duaları yayınlandı.

Yahudilerin bir kısmı, Kutsal Topraklara yakın bir zamanda gitmek için göç planları yapmaya başladı. Sabetaycılık, Yahudi dünyasının her yerindeki toplulukları etkiledi ve büyük bir ivme kazandı. Yahudi dünyasında, inananlar ve muhalifleri arasında derin bir bölünme oluştu. Sadece Yahudilerin değil Hıristiyanların da hikâyesini her yere yaymasıyla popülaritesi inanılmaz bir hızla arttı. Şöhreti tüm ülkelere yayıldı.

İtalya, Almanya ve Hollanda'da Mesih hareketinin hararetle ilan edildiği merkezler vardı; Hamburg ve Amsterdam Yahudileri ise İzmir'deki olağanüstü olaylara dair güvenilir Hıristiyanlardan bilgi aldılar. Hatta Sabetay'ın taraftarları, muhtemelen onun rızasıyla, ritüel ibadetleri büyük ölçüde ortadan kaldırmayı bile planladılar, çünkü bir geleneğe göre, Mesih zamanında bunların çoğu zorunlu niteliklerini kaybedecekti.

1666 yılının başında Sabetay ya şehir yetkilileri tarafından buna mecbur bırakıldığı için ya da kehanetinin gerçekleşmesi için Türk başkentinde bir mucizenin gerçekleşmesi arzusu ve umudu nedeniyle İstanbul’a gitmek üzere İzmir'i terk etti. Sabetay padişahın tacını kendi başına koyacağını söylüyordu. Ancak iskeleye varır varmaz sadrazam Köprülüzade Fazıl Ahmed Paşa’nın emriyle tutuklandı zincire vurularak hapse atıldı.

Sabatay Sevi, bilhassa Yahudi cemaati içerisinde büyük bir kargaşa çıkardığı için Osmanlı otoritesi tarafından yakalanıp tutuklanmıştı. Sabetay, İstanbul’da iki ay tutuklu kaldıktan sonra Abydos kalesindeki devlet hapishanesine getirildi. Burada kendisine çok hoşgörülü davranıldı, hatta bazı arkadaşlarının ona eşlik etmesine izin verilmişti. Kendisine sağlanan ayrıcalıklar nedeniyle Sabetay'ın Abydos kalesinde kral ihtişamını sergilemesini sağladı; bu hikâyeler abartılarak Avrupa, Asya ve Afrika'daki Yahudiler arasında yayıldı. Avrupa'nın bazı yerlerinde Yahudiler, evlerinin çatısını açmaya ve göçe hazırlanmaya başladı. Neredeyse tüm sinagoglarda Sabetay'ın baş harfleri "S. Ẓ." yazıyordu. Avrupa karışmıştı.

İsyan kışkırtmakla suçlandı ve padişahın huzuruna çıkarıldı. Bunun üzerine Sabetay, Abydos'tan Edirne'ye götürüldü; burada padişahın eski bir Yahudi olan doktoru, Sabetay'a hayatını kurtarmanın tek yolu olarak İslam'ı benimsemesini tavsiye etti. Sabbethai, durumunun tehlikesini fark etti Kendisine irtidat ya da ölüm seçeneği sunulduğunda, İslam’a geçmeyi seçti ve doktorun tavsiyesine uydu.

Padişah IV. Mehmet, meşhur vaiz Vanî Efendi ve sadrazam Köprülü Fazıl Ahmet Paşa’nın müdahaleleri ile Müslümanlığı seçti. Padişahın huzuruna çıkarıldığında Yahudi kıyafetini çıkardı ve başına Türk sarığı taktı; böylece onun İslam'a geçişi gerçekleşti. Sultan çok memnun oldu. Sabetay'ı kendisine "Efendi" unvanını vererek ve yüksek maaşla kapıcı olarak atayarak ödüllendirdi. 

Sabetay Sevi’ye "Aziz Mehmed Efendi" adı verildi ve kraliyet emekli maaşı ile 1676’ya kadar, gizlice Yahudi olarak yaşadı. Sarah ve Sabetay'ın bazı takipçileri de İslam'a geçti. İslam’ı kabulünü tamamlamak için Sabetay'a, Müslüman bir eş alması emredildi ve o da bu emre uydu. Dönüşümünden birkaç gün sonra İzmir'e yazma cüretini gösterdi: "Tanrı beni İsmaili yaptı; emretti ve yapıldı. Yeniden doğuşumun dokuzuncu günü." Bu dinden dönme Yahudi dünyasını şok etti. Liderler ve takipçileri buna inanmayı reddetti. O dönemde kabalistlerin merkezi olan Selanik'i seçmeye karar verdi ve sonrası zaten malum.

Müslümanlığı seçerek hayatını kurtaran Sabatay Sevi, kısa süre içerisinde kendisine inanan küçük bir kitleyi de Müslümanlaştırdı. Onun takipçileri, uzun bir süreçten sonra ağırlıklı olarak Selanik merkezli bir yaşam sürmeye başladılar ve adeta bu bölgede kökleştiler. Zaman içinde üç alt guruba (Yakubi, Karakaş ve Kapancı) ayrılan cemaat dışarıda İslâmî yaşam tarzına, özel hayatlarında ise post-mesiyanik Yahudi inancına bağlı olarak hayatlarını sürdürmüşlerdi. Cemaat mensuplarının özel hayatları, başkaları tarafından zaman zaman merak ve dedikodu konusu olmuş ama hiç bir zaman tam anlamıyla öğrenilememişti. 1 Ocak 1924 tarihinde Sabatay kökenli bir kimliğe sahip tüccar Karakaş-zâde Rüştü’nün M. Kemal Paşa’ya yazdığı açık mektupta, "Selanikliler" diye bilinen Dönme cemaati hakkında bir takım ifşaat ve şikâyetlerde bulunmuştur.

Birçoğu ikinci bir gelişi öngörmeye devam etti ve sahte mesihlere olan inanç on sekizinci yüzyıl boyunca devam etti. İmanlıların büyük çoğunluğunda tiksinti ve pişmanlık oluştu ve tüm kanıtları, hatta sahte mesihten söz edilenleri bile silmek için aktif bir çaba vardı. Toplumsal kayıtlardan sayfalar çıkarıldı ve belgeler imha edildi.

Mektupları, öldüğü sırada hala mesih görevine inandığını ortaya koyuyor. Sabetaycılığın uzun vadeli etkisi geniş kapsamlıydı. İlk ve en doğrudan etkisi, 18. yüzyılın sonlarında Polonya’da doğan Hasidik hareket olan Yahudi mistisizmin yeni bir versiyonu idi. Erken Hasidizm’in sessiz, içten ruhsal tonu, Sabetaycıların mesihçi aşırılıklarına karşı bilinçli bir tepkiydi, Hasidik Yahudilerin rebbe veya tzaddik’e olan koşulsuz inancı, Sabetay Sevi ve takipçileri arasındaki dinamiğin emsaliydi. 20. yüzyılın sonlarında, bazı Chabad-Lubavitch Hasidic Yahudileri arasında mesihî coşkunun yeniden canlanması bu ilişkinin sonucuydu.