Yıllardır yazılarımda ve konuşmalarımda İsrail'in terör devleti olmadığını anlatmaya çalışıyorum. Daha açık bir ifadeyle, İsrail'in 1948'de bir devlet kurmadığını ve hiçbir zaman bir devlet olamadığını vurgulamaya çalışıyorum. Öyleyse, İsrail nedir diyecek olursanız işte cevabım:

"İSRAİL BİR TERÖR ÖTGÜTÜDÜR"

Bütün İslam ülkeleri derhal, İsrail'i terör örgütü listesinin en başına yazmalı ve ona göre siyasi ve ekonomik yaptırım uygulamalıdır.

"HAMAS FİLİSTİN'İN KUVAYI MİLLİYE'SİDİR"

Hamas'ı terör örgütü ilan edenler, Milli Mücadele ve İstiklal Savaşı yıllarını bir hatırlasınlar. Türk milleti "Kuvayı Milliye" ile işgalcilere karşı silahlı mücadeleye başlayıp vatanını koruduğu zaman, terör damgası vuruldu mu? Sütçü İmam, Fransız askerine kurşun sıktığında haksız bir saldırı mı yapmıştı? Filistin aslında yüz yıllık bir dram. Filistinli Müslümanlar, 75 yıl önce Büyük Felaket Nekbe ile vatanlarından sürülmüş mağdur ve mazlum bir halk. Filistinlilerin vatanlarına dönmek için ve Gazzeli Müslümanların kendilerini korumak için yaptıkları mücadeleye terör; işgalci İsrail'in insanlık dışı vahşi saldırılarına "kendini savunma hakkı" demek, dünyada hukuk ve adaletin kalmadığını açıkça göstermektedir.
1987 yılındaki birinci intifada ile birlikte kurulan Hamas, Filistin'de İslami bir devlet oluşuncaya kadar silahlı mücadele edeceğini açıklamıştı. Şeyh Ahmed Yasin ve Abdülaziz Rantisi ile arkadaşları tarafından kurulan Hamas, 1991 yılında askeri kuvvetlerini oluşturdu. Şeyh İzzeddin el-Kassam'ın adı verilen tugaylar, 2000'den itibaren roket teknolojisine sahip oldu. Peki, bu askeri kuvvetlere adı verilen Şeyh İzzeddin el-Kassam kimdi?

İzzeddin el-Kassam 1882 yılında Suriye'nin Lazkiye şehrinde doğmuş ve gençlik yıllarında Mısır el-Ezher Üniversitesi'nde öğrenim görmüştü. 1911 yılında İtalyanların Libya'yı işgal etmesi üzerine, Trablusgarp'a gitmek için gönüllülerle birlikte İskenderun'a geldi. Fakat gidemeden geri döndü. Daha sonra Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı ordusuna katıldı. Savaştan sonra bir müddet Suriye'de Fransızlara karşı cihad ettikten sonra 1921'de Filistin'in Hayfa şehrine gitti. Burada etrafına topladığı mücahitlerle, siyonistlerin hamisi olan İngiltere'ye karşı silahlı mücadele başlattı. 20 Kasım 1935 tarihinde 500 kişilik bir İngiliz birliğiyle girdiği çatışmada arkadaşlarıyla birlikte şehid oldu.

İŞTE SİYONİST TERÖR ÖRGÜTLERİ

İsrail'e "terör devleti" diyenler, ne kadar yanıldıklarını şimdi anlamışlardır. Çünkü hiçbir devlet, sivil insanlara hasta, çocuk, kadın, ihtiyar demeden bu şekilde vahşice saldırmaz. İsrail'in tek tanımı olabilir: "Terör örgütü" Filistin'in yakın tarihine baktığımızda bunun isbatı çok kolaydır. Sadece 1948 işgalinden önce kurulan üç terör örgütünün mensuplarına bir göz atmak yeterlidir.

1920'de kurulan HAGANAH terör örgütünün üyeleri bakın kimlermiş? İzak Rabin, Ariel Şaron, Moşe Dayan. 1933'te kurulan IRGUN terör örgütünün üyeleri: Menahem Begin, David Raziel, Avraham Tehomi. 1940'ta kurulan LEHİ (Stern) terör örgütünün üyeleri: İzak Şamir, İsrail Eldad, Avraham Stern. Bu isimler bize hiç de yabancı gelmiyor. Bu teröristler, İsrail'de bakan, başbakan ve cumhurbaşkanı oldular. Böyle bir yapıya devlet demek mümkün mü?
14 Mayıs 1948 tarihinde David Ben Gurion Tel Aviv'de Theodor Herzl'in portresi altında İsrail'in bağımsızlığını ilan etti. 15 Mayıs'tan itibaren Haganah ve diğer terör örgütlerinin militanları İsrail Silahlı Kuvvetlerine katıldı ve 35 bin asker kılığındaki teröristle bütün Filistin şehir ve köylerini işgale başladılar. Kudüs, Yafa, Lud, Remle, Hayfa, Akka, Safed ve Taberiye'den sürgün edilen binlerce insan perişan bir halde Gazze'ye, Lübnan'a ve Batı Şeria'ya gitmeye çalıştı. Katliamdan kurtulan yüzlerce Filistinli bu defa yollarda hastalık, açlık ve susuzluktan öldü. Mülteci Kamplarına ulaşanları ise sıkıntılı, zorlu ve sefaletle dolu bir hayat bekliyordu. İşte Filistinlilerin NEKBE dediği felaketin başlangıcı böyle olmuştu. 

Filistinliler evlerinden kısa bir zaman için ayrıldıklarını düşünerek, anahtarlarını yanlarına almışlardı. Bu yüzden anahtar Nekbe'nin sembolü oldu. Evlerinin anahtarlarını saklamaya devam eden Filistinliler "avdetül-kübra" adını verdikleri büyük dönüş gününü beklemektedirler.

SINIRLARI VE ANAYASASI OLMAYAN DEVLET OLUR MU?

Üzerinde yaşadığı toprağı korumak isteyen her devlet kendine bir sınır çizer. İsrail bir devlet ise sınırları acaba neresi? 1948 sınırları mı, 1967 sınırları mı, yoksa başka bilmediğimiz sınırlar mı var? Evet kendilerini ütopik arzı mev'ud hayaline kaptıran siyonistler, Nil'den Fırat'a kadar geniş toprakların bir gün kendilerinin olacağını zannederek sınır çizmiyorlar. Sadece sınırları değil anayasası olmayan bir devlet düşünülebilir mi? Evet, çünkü İsrail hâlâ bir devlet değil, 1948 öncesinde kurulan terör örgütlerinin bir devamıdır.
Anayasa ve uluslararası kararlar ancak hukuka ve insan haklarına saygılı olan devletler için geçerlidir. Çeşitli ülkelerden Filistin'e gelmeleri, o topraklarda yüzyıllarca yaşayan insanları tehdit ve terörle sürgüne zorlamaları, bu konuda hiçbir kanun ve uluslararası karar tanımamaları işgalci siyonistlerin haydut ve terörist olduğunu zaten isbat eder. Fakat bir de BM'nin Filistin konusundaki önemli kararlarına bakalım. 

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER KARARLARI

* 27 Kasım 1947 tarih ve 181 sayılı karar: İngiliz manda yönetiminin Filistin'i terk edeceğini açıklaması üzerine alınan bu kararda, Filistin toprakları üzerinde birisi Arap, diğeri Yahudi olmak üzere iki ayrı devletin kurulması, Kudüs'ün silahlardan arındırılarak uluslararası bir statüye sahip olması öngörülmüştü.
* 11 Aralık 1948 tarih ve 194 sayılı karar: Bu kararın en önemli yanı yurtlarından sürülen Filistinlilerin evlerine geri dönüş hakkının verilmesi ve yine Kudüs'ün uluslararası bir statüye kavuşturulması idi.
* 9 Aralık 1949 tarih ve 303 sayılı karar: Daha önce alınan 194 sayılı kararın benzeri konuları ihtiva etmekteydi.
* 4 Temmuz 1967 tarih ve 2253 sayılı karar: İsrail'in işgal ettiği Batı Şeria, Doğu Kudüs, Gazze, Sina Yarımadası ve Golan Tepelerinden çekilmesi ve Kudüs'ün statüsünün değiştirilmesinden vaz geçilmesi ifade ediliyordu.
* 19 Aralık 1983 tarih ve 38/180 sayılı karar: BM Genel Kurulu bu kararında İsrail'in "barışsever" bir üye olmadığını belirterek, Kudüs dahil 1967'den beri işgal ettiği topraklardan çekilmesi çağrısı yaptı. Bunun "Ortadoğu'da kapsayıcı ve adil bir barışın sağlanması için ön şart olduğu" belirtildi.

Bütün bu kararlar uluslararası hukuku hiçe sayan İsrail tarafından dünyanın gözleri önünde defalarca çiğnendi ve çiğnenmeye devam ediyor.

NİLİ GERİ DÖNDÜ

İşgalci terörist İsrail'in Gazze'deki esirlerin yerlerini öğrenmek ve Hamas'a ait istihbarat sağlamak için bir örgüt kurduğu ve adını NİLİ koyduğu haberlerde yer aldı. Bu haber bana 108 yıl önce kurulan Yahudi istihbarat örgütünü hatırlattı. Birinci Dünya Savaşı'nda Filistin'de yaşayan ve Osmanlı tebaası olan Yahudi gençlerinin, özellikle genç kızların kurduğu NİLİ istihbarat örgütü, askeri ve stratejik gizli bilgileri İngiliz karargahına bildirmişti. Savaşın gidişatını ve sonucunu etkileyen bu ihanet örgütü, Teşkilatı Mahsusa tarafından takip edilerek çökertilmişti. Ancak onlar İngilizlerin Gazze'yi, Kudüs'ü ve Filistin'i kolayca işgal edecek bütün bilgi ve belgeleri çoktan General Allenby'ye ulaştırmışlardı.
Tarihin hiçbir döneminde devlet kuramamış Yahudilerin başarılı oldukları iki eylem biçimi vardır. Birincisi ihanet, ikincisi terör. Yirminci Yüzyılın başından itibaren özellikle Birinci Dünya Savaşı'nda, asırlarca barış içinde topraklarında yaşadıkları Osmanlı'ya ihanet edenler; 1917 işgalinden sonra terör örgütleri kurarak emellerine ulaşmaya çalışmışlardı. 1948'de kurduklarını iddia ettikleri devlet, aslında bu silahlı çetelerin birleşmesinden meydana gelmiş daha büyük bir terör örgütüydü.

NİLİ örgütünün hikayesi, bugün bile inanılması güç, akıl almaz olaylarla dolu bir ibret dersidir. 400 yıl idaremiz ve himayemiz altında olan Kudüs, Gazze ve Filistin'in elimizden çıkmasına sebep olan en birinci amildir. 1915 yılında Filistin’de kurulan NİLİ örgütünün asıl gayesi, Osmanlı Devleti aleyhinde askeri istihbarat sağlayarak, İngilizlerin Kudüs, Filistin ve Suriye'yi işgal etmelerini kolaylaştırmak ve kendileri için bağımsız bir devlet hakkını elde etmekti. Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden Filistin’e gelen Yahudi göçmenlerin amatörce kurdukları bu örgütün, Kudüs ve Filistin’in kaderi üzerinde bu kadar etkili olacağını hiç kimse tahmin edemezdi.

1882 yılında Romanya'dan göç ederek Filistin'de Hayfa şehri yakınlarındaki Zihron Yaakov kolonisine yerleşen Yahudi Aronson ailesinin altı çocuğu vardı. En büyük oğulları olan Aaron, meşhur Yahudi zengini Baron Rothschild'in maddi desteğiyle Fransa'da okuyarak botanik mühendisi oldu. Filistin'e dönünce 1909'da Amerikalılarla beraber Atlit köyünde bir Tarım Araştırma Laboratuarı kurdu.

İşte bu Tarım laboratuarı, Aronson kardeşler ile arkadaşlarının beraberce kurdukları NİLİ örgütünün gizli karargahı olmuştu. Başta Aaron Aronson olmak üzere erkek kardeşleri Zvi, Samuel ve Aleks, kız kardeşleri Sarah ve Rivka ile Rus Yahudilerinden Avsalom Feinberg ve Naaman Belkind tarafından kuruldu. NİLİ adı Tevrat’tan alınan Netzach Israel Lo Ishakare (İsrail’in Sonsuzluğu Yalan Olmayacak) kelimelerinin baş harflerinden meydana gelmişti

GENERAL ALLENBY NİLİ ÖRGÜTÜYLE KOL KOLA

1917 yazında İngiliz Seferi Kuvvetler Komutanlığına tayin edilen General Allenby Kahire’ye gelince örgütün yıldızı parladı. Aaron ile görüşen ve NİLİ örgütünün elde ettiği istihbaratın Kudüs ve Filistin taarruzu için ne kadar önemli olduğunu kavrayan Allenby, Aaron ve arkadaşlarına tam güvenini bildirdi. NİLİ örgütünün 1917 yılında Haziran ile Ekim ayları arasında Filistin’de yaptığı istihbarat, İngilizlerin kazanacakları zaferin en önemli sebebiydi.
Cepheye yeni gelen General Allenby işi şansa bırakmak istemiyordu. Bir taraftan askerî ve lojistik yığınak yaparken öte yandan istihbarata çok önem veriyordu. Bu yüzden NİLİ’nin casusluk faaliyetlerinden faydalandı. Böylece Osmanlı askerî birliklerinin mevcutları, silah ve cephane durumları, topçu bataryalarının bulundukları yerler tesbit edilerek İngilizlere ulaştırılmaya başlandı.

NİLİ casusları son zamanlarda istihbarat bilgilerini İngilizlere ulaştırmakta çok sıkıntı çekiyorlardı. Bu yüzden eski bir haberleşme yolu olan posta güvercinlerini kullanmaya karar verdiler. Sarah Aaronson Atlit’teki Laboratuar’da sakladığı posta güvercinlerini kullanarak mesajlarını İngiliz karargahına göndermeye başladı. Ama bu metot uzun süre devam edemedi. 1917 Ekim ayı başında Atlit’ten havalanan bir posta güvercini Cesarea’daki Osmanlı Karakolu İsthbarat Müdürünün eline geçti. Teşkilatı Mahsusa hafiyeleri, güvercinin ayağına bağlı olan şifreli yazılmış İbranice mesajı çözdüler. Sıkı bir takip sonunda bir iki gün içinde güvercinlerin nereden havalandıkları tesbit edildi.

KİLİT İSİM SARAH ARONSON

Sarah Aronson 9 Ekim’de Hayfa Kaymakamı Hasan Bey tarafından bir gece baskını ile Atlit’te kıskıvrak yakalandı. Evinde yapılan bütün aramalara rağmen hiç bir belge bulunamadı. Sarah kendini yakalayanlara karşı çok soğukkanlı davranıyor, suçsuzluğunu isbat etmeye çalışıyordu. Kendisinin Şam’a götürülüp sorgulanacağını tahmin ediyordu. Sarah, hazırlanmak için izin isteyerek içeri odaya geçti. Oradan banyoya girerek bu gibi zor durumlarda kullanmak üzere sakladığı tabancayı şakağına dayayıp tetiğe bastı. Silah sesine koşanlar, 27 yaşındaki genç kadının cansız bedeniyle karşılaştı. Sarah, bütün sırlarıyla birlikte dünyayı terk etmişti.

Sonradan bulunan intihar notunda ise şunlar yazılıydı:

“Artık acı çekme gücüm olmadığı için ve düşmanlarımın kanlı elleriyle işkenceye maruz kalmamak için böylesinin daha iyi olacağına inanıyorum. Biz kahraman olarak öldük ve hiçbir şeyi itiraf etmedik. Halkımın refahı için özlem duyarak çalıştım ve halkım esenlik içindeyse canımız feda olsun.”

7 KASIM'DA GAZZE İŞGAL EDİLDİ

Gazze’den 50 kilometre doğuda çöl bölgesinde bulunan Bi’rüssebi’ye yapılacak taarruz için çok gerekli olan su kaynakları ve vahaların haritasını çıkaran Aaron, Allenby’nin zaferine en büyük katkıyı yaptı. Bunun üzerine 31 Ekim 1917’de İngilizler, tahmin edilenin aksine Gazze yerine Bi’rüssebi cephesine saldırarak Osmanlı savunmasını yardılar. 3. Kolordu komutanı olan Miralay İsmet'in (İnönü) beceriksizliği yüzünden bu cephe dağıldı. Bu defa karadan ve denizden çok şiddetli topçu ateşiyle Gazze vurulmaya başlandı. Sadece bir hafta sonra 7 Kasım'da İngilizler Gazze'yi işgal ettiler. Bu işgal Kudüs yolunun açıldığının en büyük habercisiydi.

Böylece 9 Aralık 1917’de Kudüs’ü ele geçirmeleri mümkün olabildi. Bu yüzden General Allenby savaştan sonra yazdığı hatıratında NİLİ örgütüne özellikle teşekkür etmişti. 1948’de İsrail kurulduktan sonra NİLİ örgütü üyeleri kahraman ilan edildi. Kendilerinden arta kalan bütün doküman ve resimler toplanarak Zihron Yaakov’daki Aronson Evi NİLİ müzesi yapıldı.