Sayın Metin Külünk’ten bazı sözlere kesinlikle katılıyorum deyip kopyalarak başlamak istiyorum yazıma. 

Gladyonun Atatürkçüleri,
Gladyonun şeriatçıları,  
Gladyonun sağcıları,
Gladyonun solcuları,
Velhasıl sahte kimlikli bütün unsurlar renk değiştirmiş halde hareket etmeye yeniden başladı.
...

İşte tam da bu.  Yine bir el uzandı ve ortalığı  kendisine göre düzeltme çabasına girdi.

Kaos ve gergin bir toplumsal yapı. 

Ne zaman bir olumlu  hava yakalansa hemen orada birileri bir şeyler yapmak için hep harekete geçmedi mi? 

Filistin halkının  çektiği acılara tüm dünya halkları  ortak tepkiler ile ortak olmaya çalışmış, Türkiye Cumhuriyeti devleti en üst pencereden siyonist katillere terörist demiş ve halk bunu bir bütün olarak desteklemekten geri durmamış...

Bu kadar muazzam bir ortam yüzyılda bir oluşur. 

O bir gizli el dediğimiz  kirli senaristler için  buna sesiz kalmak demek büyük Siyon hayalinden vaz geçmek demek olur ki buna asla izin vermezler. 

Önce Süper Kupa maçı  ile başlayan  süreç.  Çok basit gibi gelebilir  ancak Türkiye gibi bir ülkede her hareket önemlidir. 

 *Sayın Doğu Perinçek bu  konu hakkında  ne demişti?* 

Her ülkenin egemenliği var. Her ülkenin hukuku var. Suudi Arabistan’da maç yapmayı kabul ettiğinize göre, o ülkenin egemenliğine ve hukukuna saygı göstereceksiniz. ABD ve İsrail’in dolduruşuna gelmeyeceksiniz.

ABD emperyalizmine, Avrupa emperyalizmine, İsrail siyonizmine karşı Atatürkçü mevziide olmayanlar, Araplara karşı birden Atatürkçü kesildiler.

 *Şimdi  Sayın Ahmet Çakar ne demiş bir de ona bakalım:* 

Şimdi beyler benden daha Atatürkçünüz yok.

Ancak bir de gerçekler var futbolun kuralları var.

Maçlarda giyinilecek formalarla alakalı FIFA’nın kuralları net.

En az 15 gün önceden hangi takımın ne giyeceği bildirilmek zorunda.

Maçta ne giyinilip ne giyinilmeyeceğine Suud-i Arabistan değil FIFA karar veriyor.

Son gün “ben bunu değil şunu giyineceğim” diyemezsin FIFA bunu kabul etmez.

Maçtan önce Atatürk neden bu arkadaşların aklına gelmemiş?

En önemli kural: Oyun sırasında kural değiştirilmez.
...

İktidar ile aynı dünya görüşüne sahip bir yazar ya da parti başkanı ne demişti  kısmını yazmıyorum çünkü nereye çekileceğini bilmek çok zor değil.

Evet birileri  yeniden 28 Şubatların  hayalini kurmaya başlamış olsa gerek. Oyunlar tasarlanmış, oyuncular  sahnede ve her biri kendisine ait bölümü çok iyi oynuyor.

Araplar hep Türkiye düşmanıydı. Onlar bizi arkadan vurdu...

Sayısız hikaye ile oluşan bir algı vardı zaten. Bunu yeniden  gündem etmek çok zor olmasa gerek.  Filistin halkının yaşadığı mezalime sesiz kalmak insan olmaktan vaz geçmek ile eşdeğer bir durum iken  bu konuyu  Türkçülük- Arapçılık üzerinden sulandırmak aşağılık bir yapının işi olsa gerekti.  Evet Gladyo denen o aşağılık yapı yine sahnede.  

Galata Köprüsü bir meydan okumaydı hem içerideki  hem de dışarıdaki teröristlere ve baronlarına.  Ama hiç sesiz kalabilir mi o gizli el.

Ege Akersoy isimli duygu kontrol yaşı oturmamış  kişi ile ilgili bilgi vermeden önce  tüm adli mercileri  Hilafet diye bağıran aslında hilafet düşmanı birilerini sorguya davet ediyorum.

Evet bu bir ihbardır!

Ali Kalkancılar, Fadime Şahinler...vb isimlere ve sebep olduklarına şahit olmuş biri olarak  savcılar  göreve diyorum.

En azından toplumsal manada içimiz rahatlamış olur.

Şimdi Ege Akersoy  ile ilgili herkes gibi benim de canımı sıkan  merak içerikli bir soru ile başlamak istiyorum.

Gerçekten işi olduğu için mi sokaktaydı?

Neden o saate dışarıda  ve neden o caddede ? 

Adı geçen şahıs yürüyüşe destek için  orada değilse   neden o zaman ? Resmi tatil sebebiyle her yer kapalı. O saatte bu çocuk orada ne yapıyor ? En önemli konu bu. 

Sabahın 8’inde Filistin’e Destek Mitingi ’ne gitmeyenler dışında bütün Türkiye , resmi tatil ve yılbaşı olması dolayısıyla uyurken bu genç çocuğun Galata Köprüsü’nde ne işi var ? 

Şunu anlatıyorum: Provokasyon amacıyla sabahın köründe Galata Köprüsü’ne geldiği çok aşikâr. Çünkü polisler daha Dolmabahçe’den stadının  oradan yolu kapatmışlardı...

Dedim ya geçmiş o kadar çok travmaya şahit kıldı ki ben gibileri, her şeye:

Neden ? 
Niçin?
Nasıl?
Ne zaman?

Gibi sorular ile yaklaşmak bir davranış oldu. Haklı  gerekçelere dayalı ve varlığı mutlu eden bir davranış. 

 *Tarih Nedir?* 

Ülkeleri, ulusları, toplumları, kuruluşları etkileyen eylemlerden doğan olayları zaman ve yer göstererek anlatan, bu olaylar arasındaki nedensel bağları, bunların daha önceki ve sonraki olaylarla bağlantılarını, karşılıklı etkilenmeleri, her ulusun kurduğu uygarlıkları, ulusların kendi iç sorunlarını vb. İnceleyen bilim.

Tarih tanımını neden mi yazdım? Geçmişi hatırlamak için, darbeleri, işgal girişimlerini, batık bankaları, ikna odalarını...

Model belli; toplumun masum insanlarının inanmışlıkları üzerinden Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne operasyon çekmek, 

Sosyolojik savaş açmak, 

Dışa bağımlı  bir Türkiye için bu oyunlar.

Terörü yeniden egemen kılmak ve Türkiye’yi zayıf duruma düşürmek için bu oyunlar...

Bu ve benzeri hareketler ile aynı zamanda  terör devleti  İsrail’in bölge hakimiyetinin önündeki engelleri kaldırmak ve  siyon ideali için ortam oluşturmak...

Kamplaştırmak, yönetim ile halk arasındaki bağlantıyı koparmak ve esareti kader gibi göstermek...

O halde hep beraber çok dikkatli olmalıyız!

Türkiye hepimizin.


Bu ülkede ortak değerlerle varız, böylece var olacağız.

Tarihimizi bileceğiz.

İlkelerimizi bileceğiz.

Neye sahip çıkacağımızı, neye karşı duracağımızı bileceğiz. 

Unutmayalım!!

Başka Türkiye yok.