İslam metafiziğine dair eserleri İbn Sînâ, Muhyiddin İbnü’l-Arabî, Sadreddin Konevî, en-Nablûsî, Kâşânî gibi aslî isimlerden, el-Afîfî, el-Hakîm, Schimmel gibi modern zamandaki isimlere kadar, tercüme yoluyla günümüz düşüncesine kazandırarak, tasavvuf alanında neredeyse tek başına yeni bir kütüphanenin oluşmasını sağlayan Ekrem Demirli, son olarak Abdülkerim Kuşeyrî’nin (v. 1072) Letâifü’l-İşârât’ını da tercüme ederek, önemli eksiklerden birini daha giderdi.

Kendisinin tasavvuf konusundaki telif çalışmalarını ise ayrıca zikretmememiz ve onlarla düşünce hayatımızda neden olduğu hareketliliği de takdir ve teşekkürle vurgulamamız gerekir.

İlahî Kelâm’ın Sırları alt başlığıyla, Fikriyat Yayınları’nın ilk kitabı olarak okurlarıyla buluşturulan Letâifü’l-İşârât, ilk tercüme değil ama Demirli’nin eliyle eksiksiz olarak gerçekleşmesi bakımından kuşkusuz en güvenilir tercümedir. Nitekim, kendisi de önsözünde, tercüme süreci ve tarzıyla ilgili şu bilgileri vermektedir:

“Elinizdeki tercümenin başlama tarihi oldukça eskilere gider. Tasavvuf alanındaki akademik araştırmalarımda İbnü’l-Arabî ve Konevî üzerinde odaklansam bile Gazalî öncesi tasavvuf üzerinde araştırmalarımı bir düzene koymak üzere ilk yöneldiğim metinlerden birisi tefsirdi. Kuşeyri’nin tefsirini tercüme ederek sonraki araştırmalarım için zemin belirlemek istemiştim. ancak araya giren başka eserler, özellikle beklediğimden daha yoğun bir mesai gerektiren Fütûhât-ı Mekkiyye, tefsirin tercümesini gerektirdi. Tefsirin ilk iki cildi 2006 civarında tamamlanmıştı. O iki cildi tekrar gözden geçirerek yayına hazırladık. Kalan ciltleri ise daha sonra tamamladık. (...)

Kuşeyri’nin metni dikkat gerektiren bir metindir. Bazı yerlerde metin akıcı bir üsluba sahip olsa bile, zaman zaman güçleşir ve dikkatli bir gözden dahi kaçabilecek şekilde incelir. Bu konularda mümkün mertebe dikkatli olmaya çalışarak anlaşılır bir çeviri yapmak istedik. Metinlerdeki şiirler bazen eksik bazen anlaşılması güç şiirlerdi. Onları zayiatsız tercüme etmek için dikkat ettik. Bu bir tefsir tercümesidir; bu nedenle ayetlere meal verirken muhtelif meallerden –başta Elmalılı Hamdi Yazır’ın, Bekir Sadak Hoca’nın mealleri olmak üzere- olabildiğince istifade ettiğimi belirtmeliyim.”

Kuşeyrî’nin, bizde daha çok Kuşeyrî Risalesi adıyla yayımlanan er-Risâle’siyle bilindiği malumdur. Sûfîlik inanç ve ahlakına dair -ilk değilse de- en sistematik ilk çalışma olması bakımından tarikat ehlinin ve tasavvuf araştırmacılarının temel başvuru kitabı haline gelen er-Risâle’de, konunun kendiliğinden itikat ve amel yönünden geniş bir yelpazeye oturması nedeniyle, oradaki tartışmalı durumlar pek öne çıkarılmaz ya da mezkur genişliğe havale edilerek yumuşatılmak suretiyle geçilir. Ancak konu Kur’ân tefsiri olunca sonuç aynı olmamakla birlikte, bilakis itikadî anlayışlar, daha açık bir söyleyişle Eş‘arî anlayışa mahsus farklılıklar daha çok göze batmaktadır.

Her ne kadar Demirli yine önsözünde tasavvufun teşekkül devrinde Kur’an, Sünnet ve Fıkıh merkezli üç ilkeyi belirleyerek ilgili farklılıkların bu üç esasta eritildiğini ima etmiş olsa da, bu, Letâifü’l-İşârât’ın İşârî tefsir olarak, aynı zamanda Eş‘arî bir tefsir olduğunu söylemeye ve dolayısıyla orada zikredilen Allah’ın ve Peygamberinin sıfatları, yaratma, emr, amel, kesp, irade, teşbih vb. hususlardaki farklılıkların, özellikle Mâturîdî dünya için işaretlenmesine yeterli gelmemektedir.

Eş‘arîliğin Ehl-i Sünnet’e dahil olması öyle birkaç gün içinde, rahatlıkla gerçekleşmemiş; bu uğurda nice başlar uçuşmuş, nice ulema ve mutasavvıf büyük mağduriyetler yaşamıştır. Öte yandan, “Eş‘arîliğe gönülden bağlı olan Kuşeyrî” İmam Eş‘arî’nin “hadis ehlinden olduğuna ve Ehl-i sünnet akîdesine bağlı bulunduğuna dair” verdiği bir fetva ile hem Ehl-i Sünnet camiayı hem de zamanın iktidarını karşısına biridir. Gerçi Mâturîdî olduğunu söyleyen bizler de birçok hususta gizli birer Eş‘arî olarak davrandığımızı fark etmeyerek, ayrılıklar esasında uyumlu durumdayız, ama bu, itikattaki temel farklılıkların asla ortadan kalktığına yorulamaz. Dolayısıyla bu Eş‘arî tefsir, onun sadece uzmanları tarafından okunmayacağından, geniş bir okur kitlesine hitap edeceğinden hareketle Eş‘arîlik hakkında genel bir bilgilendirme metnini zorunlu kılmaktadır.

Ancak son tahlilde, başta İbnü’l-Arabî olmak üzere, büyüklerimiz tarafından “Allah’ın adamları”ndan biri olarak nitelenen Kuşeyrî’nin tefsirine dikkatlerimizi yöneltmemiz; onun ilminden istifade etmemiz, görevimizdir.