Ateizmin düştüğü bataklıkta sarıldığı son yılan evrim masalı…

Bilimselliğin ölçütü olan “aynı şartlar altında tekrarlandığında aynı sonuçların alınmasıyla ortaya konulan değişmezlik yargısı” kuralına uygunluk açısından yaya kalmış bir iddia.

Su, iki hidrojen bir oksijenden oluşur” önermesinin bilimselliğini ispatlamak için, iki birim hidrojenle bir birim oksijen bir araya getirilir ve bir kıvılcımla su damlası ortaya çıkar. Biz de deriz; “İki hidrojen ile bir oksijenin birleşmesi sonucu su oluşur” önermesi bilimseldir.

Var mı itirazı olan?

Yok.

Bizim de yok.

Ama keşke aklını kiraya vermiş ateizm açısından mesele bu kadar kolay anlaşılabilir olsaydı!..

Hiçbir ateist bilimselliğin tanımını yapmaz, yapar gibi görünürse de ortaya bir sonuç vermez.

Neden?

Çünkü “bilimsellik” kavramı “değişmezlik” kavramı ile birlikte bulunur. “Bilimsellik”, o alanda “değişmezlik” kavramının ifadesidir.

Fizik bilimi demek, fizikte değişmezler var demektir.

Kimya bilimi demek, kimya alanında değişmezler var demektir.

Elektrik bilimi demek, elektrikte değişmezler var demektir.

Değişmezliğe “kanun” denilir.

Kanunun ifadesine “formül” denilir.

Formül değişmezliğin matematik diline dökülmüş halidir.

Çünkü “değişmezlik” ancak” matematikle ifade edilir.

O yüzden Arapçada “mühendis”, geometrici yani bizim dilimizde matematikçi demektir.

Kimya mühendisi, kimyayı matematikle ifade eden yani değişmezleriyle bilen ve ifade eden demektir.

Elektronik mühendisi, elektroniği matematikle ifade eden yani değişmezleriyle bilen ve ifade eden demektir.

Değişmezlik” ifade edilmeksizin bilim olmaz.

Şimdi;

Ateizm denilen “kaf dağının ardındaki anka kuşundan” daha saçma olan bu iddianın bilimsellik tanımına bakalım.

Biz demeyelim.

Onlar söylesinler.

Evrimin değişmezleri nelerdir?

Matematik ifadeleri nelerdir?

Biz de sizin dediğiniz şartlarda iddianızı deneyelim ve aynı sonucu herkesle beraber biz de alalım ki evrim bilimsel olsun.

Hadi bakalım, söyleyin.

Ha gayret..

Ne oldu?

Münasip bir yerine profesör etiketi yapıştırılmış ruhsuz evrimciler!

Cevabınızı bekliyoruz.

Ha gayret…

Gıkınızı bile çıkaramazsınız masalcı güruh..

Kaldı ki,

Diyorsunuz ya, Allah diye bir varlığın olmasına gerek yok canlının olması için,

Evrim iddiasının iddiası budur zaten,

Öyleyse var olan her şey atomlarda potansiyel olarak bulunuyor demektir.

Şu atomlardan düşüncenin nasıl oluştuğunun formülünü yazar mısınız?

Hani diyorsunuz ya, biz bilimce konuşuruz, Müslümanlar sadece inanır.

Hadi iddianızı ispatlayın, eşyadaki amacın varlığından, gayenin varlığından bir yaratıcının varlığını şart koşan şu Müslümanlara ne kadar bilimden uzak düştüklerini ispatlayın!..

Müslümanların iddiası olan; “ancak ve ancak, aklı düşünen, gözü gören, kulağı işiten, hayatı ise hayat sahibi olan yaratabilir” diyorlar ya,

Siz de atomlar yeterlidir diyorsunuz ya,

Atomlar iradeli akıllı ve canlı olmadıklarına göre,

Gaye ve amaç takip edemeyeceklerine göre,

Ancak rastgelelikle ve ya zorunlulukla iş yapabilirler.

Rastgelelelik de amaç olmayacağına göre,

Böbreği yapmak için önce kandaki zararlı bileşikleri faydalı bileşikleri tanımak ve ayırmak gerekmiyor mu?

Bu ilim atomun neresinde?

Böbreğin idrar süzdüğü aynı kandan sütü süzen süt bezlerinin yapılabilmesi için yine kandaki bileşikleri tanımak gerekmiyor mu?

“Tanımak” fiili atomun neresinde?

Geriye zorunluluk kalıyor.

Zorunluluğun ifadesine fenler diyoruz.

Fenler de kanun ve onun ifadesi formülle ifade edilirler.

Ha gayret..

Kanun ve formülle iddianızı ispat edin ki iddianız bilimsel olsun,

Hadi,

Hadi…

Bunları da geçtik.

Allah sizin inancınıza göre yoksa, ölümden sonra dirilme de zaten olamaz.

Yani fikirlerinizin özeti şu “yok olacağız yok”.

“Herkes yok olacak”

“Her şey bitecek”,

“Herkes unutulacak”,

“Unutanlar da unutulacak”….

Çırpınmanız bunun için mi?

Bilimsellik palavranız bunun için mi?

Neyin davasını güdüyorsunuz?

Yok olacağını bile bile nedir bu “herkes yok olacağını bilsin, sakın ha ödün vermeyin” çabası,

Ya da aptallığı.

İslam dünyasında bir tabir vardır;

“Şeytana maskara olmak”

Yani şeytanın kafana soktuğu aptallığı şeytandan daha çok savunmak…

Yok olacağına inanan bu güruh,

Milli eğitim bakanlığının müfredata ilave edeceği yaratılış görüşüne itiraz edip vücudunun iki tarafından ses çıkacak kadar bağırıyor.

Niye?

Sana ne?

Sen yok olmayacak mısın?

Sana ne?

Ölümle biten bir hayat masalına inanıp, tüm canlıları tesadüfen olacak kadar basite alan sen değil misin?

Sana ne müfredattan?

Sen zaten yok olacaksın.

Git kanlı göz yaşınla çocuğundan, eşinden, anne babandan ebediyen ayrılacağın için ağla..

Sana ne müfredattan?

Şeytanın gönüllü aptal kölesi olmak zorunda mısın?

Niye tüm insanlara da “yok olacaksınız ha, sakın yok olacağınızı unutmayın” demenin âlemi ne?

Sana ne?

Şeytanın maskarası…