İnsan doğuştan bilgi ile gelmez. Bilgi yeteneği ile gelir.
Hayatına lüzumlu tüm bilgilerle şuursuz olarak donatılmış dünyaya gelmek, hayvanların
yaratılışında var.
Biz insanız.
Biz öğrenebilen bir canlıyız.
Ama öğretilirse..
Ya da doğru öğretilirse.
İnsana öğretilenin ne olduğu, insanın sergilediği eylemlerden bilinir.
Ağaçtan şüphe eden meyvesine bakar.
Öğrenme kapasitesiyle yaratılan insan,
Öğrenirse kafasında bilgi olur,
Öğrendiği kadar olur.
Bin yıldır Anadolu’dayız.
Ana-babaya sarsılmaz hürmetten komşuluk hukukuna kadar,
Sadaka taşından kayıp eşya taşına kadar,
Misafirperverlikten gözü kara Akıncılığa kadar.
Tüm insani güzellikleri nesillere öğretmişiz.
Ta Osmanlının son dönemi batı taklitçiliği frengi illeti gelene kadar.
Bu son batı taklitçiliği dönemi cumhuriyetle din haline döndü,
Artık çağdaştık,
Özgürdük,
En iyisiydik,
Daha iyisi olamazdı,
En büyük… en büyük… en büyükler dönemiydi.
Ne kadar büyük, lafla olmaz.
Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz.
Biz işe bakalım:

Yıl 1924, devletin dini Din-i İslam’dır ibaresi kaldırıldı.
Yıl 1924, eğitim öğretim birleştirildi, mektep, medrese, darül fünun kapatıldı.
Yıl 1925, dergâhlar kapatıldı, şapka kanunları çıkarıldı.
Yıl 1926, me deni kanun çıkarıldı.
Yıl 1928, laiklik kabul edildi.
Yıl 1928, harf inkılabı yapıldı.
Yıl 1930, kadın hakları kabullenildi.
Yıl 1932, dil inkılabı yapıldı.
Mis gibi çağdaşlık yoluna girdik.
Bu kadar önemli inkılapların yanında modernleşirken kapatılan uçak fabrikalarının,
araba fabrikalarının, uçak bombası fabrikalarının, helikopterlerin, silah imalathanelerinin lafı mı
olur?
Hepsini toplasan bir bira etmez!
Onların ifadesiyle.
Matbaanın geç gelmesi kadar modernlik engeli değil bunlar.
Harf ve dil inkılabına ilaveten eğitimin tekelleşmesi en büyük çağdaşlık alametidir.
Artık köhnemiş mahalle mekteplerinden çıkan kalitesiz insanlar yerine, tevhidi
tedrisatla kaliteli insan yetiştirmenin önü açıldı malum.
Artık tüm yanlışlıklar ve eksiklikler giderildi tevhidi tedrisatla.
Mesela artık vatanı için gözünü kırpmadan hayatını feda edebilecek insan sayısı arttı.
Bakmayın siz o sokak röportajlarındaki devletim için canımı feda etmem diyenlere. Yalan onlar,
onları yetiştiren tevhidi tedrisat okulları öyle gençlik yetiştirir mi? Asla.
Ana babaya hürmet eden, saygılı gençler de arttı tevhidi tedrisatla. İnanmayın aksini
diyenlere.
Hatta komşuluk ilişkileri bile bin yılın zirvesine çıktı. Tersi zırvadır inanmayın.
Esnaf ahlakı İslam’ın kabulünden bu yana öyle yükseldi ki, bu kadarını İslam dini bile
başaramamıştı (!)
Hele medeni kanunun aile sağlamlığına katkısı inanılmaz. Öyle sağlam bir aile
oluşturdu ki, Şeyh Edebali görse bu başarıyı çatlardı kesin.
Ahlaksızlığın önü öyle kesildi ki, cumhuriyet dönemi demek tarihte ahlakın zirvesi
demek. Kanmayın siz ahlak seviyemizin düştüğünü söyleyenlere.

Camilerin satıldığı, ahır yapıldığı, genelev yapıldığı söylentidir. İnanmayın. Tarihimizin
en faziletli dönemi yaşanırken bunlar mümkün mü?
Halil Kut Paşa, Kara Fatma, Seyit Onbaşı gibi milli kahramanlarımızın perişan edildiği
yalanına inanmayın. Hiç öyle şey olur mu? Kahramanına sahip çıkmamak alçaklığını gösterecek
kadar alçak olabilir mi devletimiz, hem de tarihin en yüksek fazilet örneği olan devrimizde.
İnanmayın.
“Çocuğum anasız büyür fakat vatansız büyümez” diyen kadınların eksiklikleri
tamamlandı inkılaplarla. Artık kadınlar daha vatansever, daha fedakâr, daha milli Nene
Hatundan. Öyle yetiştirdik biz.
Siz inanmayın Şalcı Bacı’nın şapka kanununa muhalefetten dolayı asıldığına. Kesin
yalandır o. Kadınları layık oldukları yüksek seviyeler çıkartmak için konulan kanunlar hiç onları
asar mı? Olmaz. Kesin tarihi kayıtlarda bir yanlış vardır.
İnanmayın 1981 yılına kadar inkılap tarihi ders kitaplarında Çanakkale’den
bahsedilmediği efsanesine.
Malum tarih Mondros ile başlar. Ötesine gerek var mı?
O tarihten sonra öyle kaliteli bir nesil yetiştirilmiştir ki, Yavuz’un askerleri solda sıfır
kalır.
Aldırmayın siz KADEŞ gençliğinin yaptıklarının insanımızdaki bozulma seviyesini
gösterdiğini söyleyenlere.
Cumhuriyet döneminin ahlaklı insan yetiştirmek için yaptıklarını unutmayalım.
Tek tek hatırlıyorsunuz muhakkak faziletli gençlik yetiştirmek için çıkan kanunları,
uygulamaları.
Sayın desem, herkes sayar şimdi…
Neler yapılmadı faziletli gençlik yetiştirmek için.
Tarihimizi ezbere bilir gençlik.
Hele Çanakkale’yi.
Gerçi Çanakkale yoktu ama.
Ama Çanakkale gibi tarihin en büyük savaşlarından birisinin sadece normal tarih
kitaplarının kenarında köşesinde bir parça yer almasının mutlaka makul bir nedeni vardır.
Mutlaka vardır.
1981 den sonra kafamıza kafamıza çakılan Çanakkale savaşlarının önceden niçin
yazılmadığının mutlaka vatanseverlikle ilgili bir açıklaması vardır.

Çanakkale’de Anzak ve Avusturyalı asker ölülerinin mezarları yapılıyken, bizim
askerlerin kemiklerinin toprak üzerinde yığılı olmasının ve Türk vatandaşlarının bu bölgeye
girmesinin yasak olmasının da mutlaka makul bir nedeni vardır.
Hatta tüm Çanakkale savaş mühimmatının İzmirli bir Yahudi’ye hurda olarak
satılmasının da bir makul nedeni vardır.
Hatta üç beş milliyetçi genç Çanakkale’yi ziyarete başlayıp anıt yaptırmak isteyince
onları tehdit eden Recep Peker denen başbakanın bunu söylemesinin de bir makul nedeni vardır.
Ve hatta İzmir’den hurdalıktan Çanakkale’deki toplardan birini bulup Çanakkale’ye
getirmek zorunda kalmalarının da.
Ve hatta Seyit onbaşının olmayan o topun yine seyit onbaşının olmadığı tabyaya
konulmasının da.
Sonuçta tevhidi tedrisat gibi son beş bin yılın en mantıklı kanunun yetiştirdiği insanlar
bunlar.
Ahlak ve fazilette eşsiz insanların yetiştirildiğini inkâr mı edeceğiz. Haşa!
Varsa bir iyilik o tüm eğitimi istisnasız müfredattan öğretmen yetiştiren okullarına
kadar düzenleyen tevhidi tedrisattandır.
Ya kötülükler?
Onlar yobaz Müslümanlığımızdan kaynaklanıyor tabii ki, başka ne olabilir?
Bakmayın siz beş nesildir her şey elinizdeydi diyenlere. Sonuçta bu en faziletli dönemi
başarısızlığa uğratanlar Müslümanlardır.
Heykeli sevmezler, açık saçıklığı sevmezler, şapkayı sevmezler, operayı baleyi
sevmezler, kız erkek arkadaşlığını sevmezler, içkiyi kumarı sevmezler. Sevmezler de sevmezler.
O kadar heykel yapıldığı halde sanattan anlamayan yobaz değil de nedir?
Düşünsenize operayı baleyi bile sevmiyorlar, şu geri kalmış kafaya bakar mısın?
Ellerine bir fırsat geçse hemen uçak araba yapıyor görgüsüzler…
İthal etmek varken.
Hem de modern Avrupa’dan.
Ellerine fırsat geçtiğinde dünyadaki tüm mazlumlara yardıma koşuyorlar.
Yuh olsun.
O parayla ne güzel balık rakı yapılırdı.
İngiliz elçisiyle.
Olsun,

Tevhidi tedrisat iyidir.
Her hâlükârda iyidir.
Herkes bunun iyi bir şey olduğunu bilir.
Malum ayinesi iştir kişinin.
Yukarıdaki dediğimiz gibi,
Sayın bakalım tevhidi tedrisatın faydasını desem,
Gençlik yetiştirmedeki faydasını desem,
İnsan kalitesinde ecdadı nasıl solladığını desem,
İnsanlara birbirini sevmeyi nasıl da öğretti desem,
Aile bağlarını ne kadar sağlamlaştırdığını desem,
Hemen saymaya başlanabilir,
Mesela
Bir;……
Hadi,