Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde (UCM) Filistinli mağdurları savunan Fransız avukat Gilles Devers, Anadolu Ajansının (AA) İsrail'in savaş suçlarını kanıtlayan fotoğrafları için "mükemmel belgeler" değerlendirmesinde bulunarak, AA fotoğraflarını UCM'ye sunacakları İsrail'in suçlarına dair şikayet dilekçesine eklemekten memnuniyet duyacağını belirtti.

İsrail’in Gazze’de işlediği savaş suçları ve soykırıma karşı dünya genelinde 500 kişilik avukat ordusunu bir araya getirerek UCM’de Filistinli mağdurları temsil eden ünlü Fransız avukat Devers, yıllardır bu alanda çalışıyor. Lyon Üniversitesi Hukuk Fakültesinde ders veren ve akademik çalışmalar yapan Devers, “Hukuk, Etik ve İhtimam” dergisinin 10 yıldır editörlüğünü de yürütüyor. Devers, 30 yıldır sağlık ve sosyal alanlarda faaliyetler gerçekleştiriyor ve Fransa ve Filistin dahil farklı ülkelerde azınlıkları ve mağdurları savunuyor.

Devers, AA muhabirine, UCM'deki mevcut Filistin soruşturmasına İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarının ve soykırım suçu işlediğinin dahil edilmesi için yüzlerce avukatın imzasıyla sundukları şikayet dilekçesi ile AA foto muhabirlerinin İsrail ordusunun Gazze'de beyaz fosfor kullandığını kanıtlayan fotoğraflarını değerlendirdi.

UCM'de savaş suçu, insanlığa karşı suç ve soykırım suçunun ayrı başlıklarla ele alındığını ifade eden Devers, İsrail'in Gazze'de soykırım suçu işlediğine ilişkin sundukları dilekçede yaklaşık 80 hukuki dipnot bulunduğunu, her bir cümle için metne bir içtihat notu eklediklerini söyledi.

Devers, bir toplumun varlığının tehlikeye sokulması, en temel ihtiyaçlara erişiminin kesilmesi durumunda bir olayın soykırım olarak değerlendirileceğini aktararak, "İçtihat şunu diyor: Su, elektriği kesildiğinde, gıda kısıtlanıp kıtlığa yol açtığında, sağlık hizmetine erişim olmadığında, hastaneler saldırıya uğradığında, sivillere ait evler bombalandığında ve (insanlar) zorla göçe zorlandığında soykırım suçu işlenmiş oluyor." dedi.

Filistinlilerin maruz kaldığı askeri saldırıların Arakanlı Müslümanların yaşadığı durumun da ötesinde olduğuna dikkati çeken Devers, buna ek olarak İsrailli yetkililerin Filistin halkına yönelik aşağılayıcı ifadelerinin de olduğunu anımsattı.

Devers, Gazze'deki durumun Srebrenitsa'da 1995'te yaşananlardan daha ağır olduğunun altını çizerek "Srebrenitsa'da soykırım olarak kabul edilen olayda 8 bin 600 kişinin öldürüldüğünü hatırlıyoruz, bu yüzden, bu (Gazze'deki) durum daha ağır." diye konuştu.

UCM savcısının Filistin'de yerinde soruşturma yürütemeyeceğini ve bu meselenin karmaşık olduğunu savunanların olduğunu aktaran Devers, buna katılmadığını dile getirdi.

Devers, şunları kaydetti:

"(İsrailli) Bakan 'elektriği keselim' dedi, ertesi gün elektrik kesildi. Bakan 'petrol teslimatını durduralım' dedi, ertesi gün petrol yoktu. Su konusunda, 'su vermeyeceğiz' dedi, su verilmiyor. Hastaneler saldırıya uğruyor, böylece devam ediyor."

Devers, ellerinde medyanın sunduğu belgeler ve bölgeden kendilerine ulaşan tanıklıkların yanı sıra Gazze'deki olayların failinin kendini gizlememesi dahil çok sayıda kanıt olduğuna işaret ederek, "Kanıt düzeyimiz oldukça yüksek ve bu nedenle (İsrail Başbakanı Binyamin) Netanyahu aleyhine tutuklama kararı istiyoruz." şeklinde konuştu.

"BUNLAR MÜKEMMEL BELGELER"
AA'nın, İsrail ordusunun Gazze'ye saldırılarında fosfor bombaları kullanarak savaş suçu işlediğini kanıtlayan fotoğraflarını değerlendiren Devers, söz konusu fotoğraflar için “Bunlar mükemmel belgeler." dedi.

Devers, AA’nın bir fotoğrafındaki beyaz dumanı göstererek, "Teknik olarak zaten biliyoruz ki bu beyaz duman fosforun izidir. Bu gerçekten karakteristik bir durum, diğer fotoğraflarınız da bunu gösteriyor." diye konuştu.

Beyaz fosforun tüm GPS bağlantılarını ve yer tespit cihazlarını bozduğunu anlatan Fransız avukat, AA fotoğraflarında da görüldüğü gibi Gazze'ye düşen fosfor bombalarının İsrail tarafından fırlatıldığına işaret etti.

Devers, beyaz fosforun insan vücudunda derin yanıklara sebebiyet verdiğinin altını çizerek, bu bağlamda beyaz fosforun, kullanımı yasaklanmış silahlar kapsamında olduğunu anımsattı.

Filistin meselesinde yapılan çifte standartları eleştiren ve UCM savcısının çok dikkatli olması gerektiğini belirten Devers, Filistin söz konusu olduğunda Batılı ülkelerin Rusya'ya karşı takınılandan farklı bir tutum sergilediklerine işaret etti.

Devers, 7 Ekim'den bu yana İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarında yaklaşık 12 bin Filistinlinin hayatını kaybettiğine değinerek, UCM'de Gazze'de yaşananlara ilişkin soruşturmanın açılması için mücadelelerine devam edeceklerini belirtti.

Filistin dosyasında, sosyal medyada buldukları şiddet görüntülerini teyit etmek ile görevli uzmanlarla çalıştıklarını anlatan Devers, "İsrailli askerlerin intikam almak için sergilediği ve insanlık dışı sayılabilecek şok edici görüntülere ulaştık." ifadelerini kullandı.

Bakan Işıkhan'dan 1 Mayıs açıklaması Bakan Işıkhan'dan 1 Mayıs açıklaması

Devers, bu görüntüler arasında, İsrailli askerlerin, Filistinli mahkumları çıplak bir halde otobüse bindirirken dövdükleri ve onlarla dalga geçtikleri anlara ait görüntülerin yer aldığına dikkati çekti.

"Bu, savaş suçunun bir fotoğrafı"
İsrail'e ait bir tankın önünde dizili beyaz fosfor bombalarını gösteren AA fotoğrafını değerlendiren Devers, fotoğraftaki İsrail askerlerini sayarak "Bu, savaş suçunun bir fotoğrafı ve bunlar da suçlular. Bir, iki, üç, dört (İsrail askeri) savaş suçlusu. Çünkü tanımlayabildiğimiz beyaz fosfor silahları var." şeklinde konuştu.

Fransız avukat, kimyasal silahların kullanımına ilişkin uluslararası sözleşmenin sadece havadan kimyasal silah kullanımını yasakladığını, bu sebeple İsrail’in tanklar aracılığıyla kimyasal silah kullanıyor izlenimini vererek kendisini aklama çabasında olduğunu söyledi.

Bu silahların yasa dışı olduğunu ve Filistinli sivillere karşı kullanıldığını vurgulayan Devers, bu silahların özellikle çocuklar üzerinde cilt yanıkları dahil ciddi hasarlara yol açtığını, İsrail’in bu yönteminin son derece sadist ve şiddet içeren bir durum olduğunu belirtti.

Avukat Devers AA'nın İsrail'in Gazze'deki savaş suçlarını kanıtlayan fotoğraflarını, UCM'ye sunacakları şikayet dilekçesine eklemekten memnuniyet duyacağını belirtti.

Devers, İsrail'in bu silahları Filistinlileri bölgeden çıkarmak için kullandığına işaret ederek, şunları kaydetti:

"Bunu iyi görmek gerekiyor. Gazze'de kullanılan bu (kimyasal) silahlar insanları diri diri yakmak ve onlara ciddi zararlar vermek için kullanılıyor. Tek amaç bu. Bu yaralar ölümü getirebilir. Bu yüzden bu silahların sadece yerleşim alanlarının dışında birlikleri koruma veya bir tür manevra hazırlığı gerekçesiyle kullanımına izin verilmesi gerekiyor."

İsrail'in Gazze'de kimyasal silah kullanımına ilişkin Uluslararası Af Örgütü veya İnsan Hakları İzleme Örgütünün tereddütlü bir kararı bulunduğunu anımsatan Devers, İsrail'in Gazze'de şu an bir savaş suçu işlediğinin tartışma kabul etmeyeceğini, bu silahların sivil halkı yakmak ve sakat bırakmak için kullanıldığını aktardı.

Devers, İsrail'in bu silahları kullanmasının münferit bir hadise olarak sayılmayacağını, bununla birlikte Filistinlilere mütemadiyen Gazze'yi terk etmeleri çağrısı yapılmasının ve bebeklere varıncaya kadar herkesin hedef alınmasının ve bölgeden sürülmesinin amaçlandığını ifade etti.

2014'te dönemin İsrail Adalet Bakanı'nın bir açıklama yaparak, "İsrail'in bombardımanlarda hamile kadınları hedef alması gerektiğini, çünkü Filistinlilerin nüfusunun çoğalmasının sorun oluşturduğunu" belirttiğini anımsatan Devers, bu mantıktan bakıldığında İsrail'in tam olarak neyi hedeflediğinin açık olarak anlaşılacağına dikkati çekti.

"ABD VE İSRAIL, FİLİSTİN UCM'YE TARAF OLMASIN DİYE ELİNDEN GELENİ YAPTI"
Gilles Devers, UCM’nin “ideal” bir yargı organı olmadığının anlaşıldığını ancak hakları ihlal edilen Filistin halkı için uluslararası yargı organı olarak tek kapının burası olduğunu vurguladı.

Devers, Filistin'in 2015 yılında UCM’nin kurucu anlaşmasını imzaladığını ancak Filistin’i tanımayan Avrupa devletlerinin “baskısı” nedeniyle mahkemeye taraf olma sürecinin 2 ay geciktirildiğini, ABD ve İsrail’in Filistinlilerin temsil edilmemesi için ellerinden geleni yaptığını hatırlattı.

Buna rağmen Filistin’in UCM’ye taraf olmasının önemini vurgulayan Devers, “UCM, ‘Filistin bir devlettir’ diyen tek uluslararası yargı organı. Ondan bir tane var. Burası, dünya üzerinde bir Filistinlinin bir başkasıyla eşit kabul edildiği tek yer.” ifadelerini kullandı.

Devers, “Filistinlilere yönelik saldırıların ve hak ihlallerinin kanıksandığını ancak Gazze halkının bugün karşı karşıya olduğu durumun çok farklı olduğunun altını çizdi.

İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarına ilişkin Devers, “Ama burada, başka bir şeye geçtik. Bu artık sadece bir savaş suçu değil, başka bir şeye geçtik. Bu başka şey, ‘asla evinde olmayacaksın’ diyerek Filistin halkını yok etme isteği.” dedi.

“Bu benim kendi fikrim ya da teorim değil, içtihattan bahsediyorum.” diye konuşan Fransız avukat, Gazze’deki durum için “soykırım” incelemesi yapıldığını söyledi.

UCM’de görülen Arakanlılara yönelik soykırım davasında Arakanlılara uygulanan elektrik kesintilerinin kriter olarak gösterildiğine işaret eden Devers, Filistinlilere uygulanan elektrik, su ve gıda kesintisinin de mahkeme tarafından suçun varlığına ilişkin kriterler arasında görüleceğini kaydetti.

Devers, Gazze’de öldürülenlerin çoğunu sivillerin oluşturması, Filistinlileri “ “insan değilmiş gibi” gösterme çabalarının, yok etme söylemlerinin ve yeni Nekbe benzetmesinin, İsrail’in soykırım suçu işlediğini gösteren maddi unsurlar olduğuna işaret etti.

“Arakanlılar için soykırım davasını açan Gambiya vardı, Filistinliler için de 'biz varız' diyerek harekete geçtik." şeklinde konuşan Devers, “Çünkü bir soykırımı önleme sorumluluğumuz var.” ifadesini kullandı.

"KOMUTANI VE HEDEFİ OLAN AVUKATLAR ORDUSUYUZ"
Devers, Filistin halkının “savunmasız” olduğunu gören avukatlarla bir ordu yarattıklarını, “şimdi bir komutanı ve hedefi olan ordunun” Filistin halkını savunacağını kaydetti.

"Bizim işimiz siyaset ve din değil, bizim işimiz hak savunmak.” diyen Devers, bir günde yüzlerce avukatın bu orduya katıldığını söyledi.

Fransız avukat, “Evet bu bir soykırımdır ve size yardım etmek için ne yapabiliriz?” diyen dünyanın 4 kıtasından sendikaların ve avukatların aralarına katıldığını, Türkiye’den katılımın da oldukça yüksek olduğunu belirtti.

Devers, bu kapsamda Almanya, İngiltere, Fransa, Fas, Tunus, Moritanya, Brezilya, Kanada, Şili, Guatemala, Meksika, Katar, Ürdün, Bahreyn, Mısır, Japonya ve Pakistan’ın da aralarında olduğu 20’den fazla ülkeden avukatın kendi saflarına dahil olduğunu aktardı.

Bu şikayet dilekçesi ile hukuk uzmanları olarak İsrail’e “Bunun bir soykırım olduğunu biliyoruz ve size söylüyoruz. Siz tersini söylüyorsunuz. Daha sonra hesaplaşacağız. Gücü elinde bulunduran sizsiniz belki ama biz gerçeği söylüyoruz.” dediklerini belirten Devers, İsrail'in bu soykırımına destek veren devletler için “Bütün insan hakları teorilerini, teorisini sadece karalamalara ve Filistin halkını inkara dayandıran bir kasap (İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu) için satmanın bedelini çok ağır ödeyecekler.” uyarısında bulundu.