Tarih övgü ya da sövgü kitabı değildir. Bir halkın ortak hafızası ve tecrübeler birikimini ifade eder. Ne yazık ki bizi de tarihi de magazinleştirdik. Kurmaca bir tarihle, siyasiler kendi pozisyonlarını meşru göstermek için tarihi algı malzemesi olarak kullanıyor.

Birileri Osmanlı’yı, birileri de Cumhuriyeti “La yüs’el” olarak gördükleri için sorgulanmasını istemiyorlar. Ya hu, İngiliz ve Fransız donanması, taaa Cezayir önlerindeki iki Alman gemisini (Braslav ve Goben / Nam-ı diğer: Yavuz ve Midilli) güdüleyerek oradan Çanakkale Boğazı’na kadar getiriyor. Hatta Alman gemilerinin

Kömürleri bitiyor, Malta’da ikmal yapıyorlar. Çatışmıyorlar, batırmıyorlar, el koymuyorlar. Onlar Çanakkale boğazından geçiyor, Güya Osmanlı tarafsız, fakat Alman gemileri geçerken İngiliz ve Fransız gemilerinin geçmesine izin vermiyoruz. Durun daha bitmedi, bunlar açıklama yapınca, biz bu gemileri aldık diye yalan söylüyoruz. Almış gibi yaptık, hani İstanbul sözleşmesinden çekilmiş gibi yaptık ya, öyle bir şey. Nasıl yani derseniz, bu iki geminin adını değiştirdik. “Sizin adınız Yavuz ve Midilli olsun” dedik oldu. “Ben yaptım oldu” kuralı her zaman, her yerde birilerinin “durum’dan görev çıkartma” yöntemi olarak var olmaya devam ediyor.. Alman askerleri de Şapkalarını çıkartıp Fes giyiyorlar, al sana “yerli ve milli” ithal ikameli bir donanma gücü. Gizli bir ses haykırıyor “Ordular ilk hedefiniz Karadeniz’dir ileri!”. (Mustafa Kemal Fes’i yasaklayıp, Şapka giydirirken bunun intikamını mı aldı aceba. Oysa biz Nam-ı Diğer “Gavur Padişah” olan 2. Mahmud döneminde de Fes’i başımıza darbe ile giydirmişlerdi.) Emri alan Çakma Osmanlı donanması durur mu, gitti Rus limanlarını bombaladı.

İsterseniz kronolojik olarak gidelim: 28 Haziran 1914’de Avusturya - Macaristan İmparatorluğu veliahtı Ferdinand, bir Sırp milliyetçisi tarafından öldürülmesi ile 1. Dünya Savaşı başlamış oldu. 2 gün sonra da Avusturya-Macaristan İmparatorluğu Sırbistan'a savaş ilan etti.

Bir ay sonra 2 Ağustos, Osmanlı İmparatorluğu ile Almanya, Rusya’sına karşı antlaşma imzaladı.

Bir gün sonra, Alman gemilerini Cezayir önlerinden beri sürüp getiren ve o gemilere el koymayan  Bahriye Birinci Lordu, Winston Churchill, İngiltere tarafından üretilen iki Türk gemisine el koydu. 

Ardından da Almanya Fransa'ya savaş ilan etti. 4 Ağustos’ta Osmanlı Boğazlar Antlaşması gereği tüm savaş gemilerine kapalı tutacağını ilan etti. Aynı gün Almanya Belçika'ya saldırdı ve  İngiltere Almanya'ya savaş ilan etti. İki gün sonra da Avusturya-Macaristan İmparatorluğu Çarlık Rusya’sına savaş ilan etti.

Osmanlı savaş gemilerine boğazları kapattım dese de Alman savaş gemileri SMS Goeben ve SMS Breslau,  Çanakkale Boğazını geçtiler. Minareyi çalanlar kılıfını hazırlamıştı: 16 Ağustos’ta Goeben ve Breslau mürettebatı Alman kalarak Osmanlı Donanması saflarına katıldı.

Dikkat İngilizler, Avusturya’daki valiliğine, Fransızlar Senegal’deki sömürge valiliğine “Almanlar hilafet merkezini işgal etti, İngiltere ve Fransa Halifeyi kurtarmak için gönüllülere çağrı yapıyor” diye mesaj gönderdiler. Zaten 14 gün sorası da Alman sahil topçu müfrezesi, Çanakkale Boğazı’nın her iki yakasındaki istihkamlarda göreve başladı. Bu istihkamlarını komutasına Alman Amiral Von Usedom atandı. Zaten Çanakkale savaşının genel komutanının Alman General Limon Von Sanders olduğunu biliyorsunuzdur sanırım. Mustafa Kemal derseniz, o rütbe olarak 8. Sırada bir Subaydı Çanakkale’de. Osmanlıda savaş yıllarında Enver Paşa’dan başka cephede adeta kimse yoktu, Cumhuriyet geldi, Çanakkale savaşının tek adamı Mustafa Kemal oldu.

Aslında Mustafa Kemal Çanakkale’ye Sofya’dan geldi. Sofya’ya Bad Godesberg’den, Bad Godesberg’e Trablusgarp’tan yani Libya’dan. Libya’ya da Suriye, Filistin, Mısır üzerinden gitmişti. Libya’dan ayrılma sebebi İtalyan topçusunun açtığı bir ateş sonucu siper aldıkları kireç kuyusunda, bir şarapnel parçasının kireç taşına çarpması ve onun da Mustafa Kemalin gözüne saplanması sonucu doğan maluliyetin tedavisi içindi. Mustafa Kemal’in Gözünü tedavi eden Askeri hekim Sadi Borak’tır. Ona bu soyadı, Mustafa Kemalin gözünü Bor solüsyonu ile tedavi etmeye çalıştığı içindir. Bad Godesberg’deki günleri ve tedavi süreci ile İbrahim İhsan diye biri ilgilenir. Oradan Sofya’ya gider ve o görevde iken bir Bulgar generalinin kızına aşık olur.  General Stilyan Kovaçev'in kızı Dimitrina’ya aşkı çok konuşuldu ama Mustafa Kemalin Latife hanımdan başlayarak bütün aşkları gizli kalmıştır. “Atatürk’ün kazanamadığı tek savaş, Bulgar kızı ile yaşadığı hüzün dolu aşk hikayesi” imiş. Mustafa Kemal’le Dimitrina’nın aşkı, o baloda, hani Mustafa Kemalin Yeniçeri kostümüyle katıldığı Balo (!?) var ya, o balo’da olmuş.

Sahi, İngilizler Çanakkale’de neden Yunanları sahaya sürmezler. Anadolu’nun işgali için Yunan kartını oynamışlardı. İngilizler ve Fransızlar Çanakkale’ye karadan ilk çıkarttıkları askerler, Hindistan Müslümanları ve Senegal Müslümanları idi. Bu gün hala İngiliz ve Fransız “Şehidliği”!? de İngiliz ve Fransız adı ile yatanların çoğu aslında Halifeye gelen Müslümanlardı. Bu “Anzak hikayesi” kurcalanacak olursa altından daha çook rezillikler çıkar.

İşe bakar mısınız, Alman generaller Çanakkale’de hemen komutayı ele alırken, İngilizler ve Fransızlar gönüllü siparişini veriyorlar. Osmanlı cephesinde komuta Alman Hristiyanlar, İngiliz ve Fransız cephesinde, Hristiyan komutanların emrinde Hindistan’dan ve Senegal’den getirilen sivil gönüllüler.

Zaten 1914’ün 20 Eylül’ünde Britanyalı Amiral Sackville Carden, Malta Üs Komutanlığı'ndan yeni teşkil edilen Abluka Filosu Komutanlığı'na atandı. Filo, Çanakkale Boğazı girişini ablukaya almakla görevlendirildi. Zaten bir hafta sonra da ticari gemiler dahil olmak üzere Boğazlar, tüm deniz ulaşımına kapatıldı.

Ve savaş başlıyor. Her şey kurgulandığı gibi. Bir hafta sonra 28 Ekim’de SMS Goeben ve SMS Breslau, gemileri Ukrayna da bulunan Odessa ve Sivastopol Limalarını bombalıyorlar. 2 Kasım’da da Çarlık Rusya’sı Osmanlı İmparatorluğu'na savaş ilan ediyor. Bir gün sonra İngiliz abluka filosunu boğazın dış istihkamlarını topa tutuyor. Zaten 6 Kasım’da da İngiltere Osmanlı İmparatorluğu'na savaş ilan edecektir. 13 Aralık’ta Mesudiye zırhlısı İngiliz donanmasına ait bir gemi tarafından batırılıyor.  14 Aralık’ta savaşa komuta edecek olan Mareşal Liman Von Sanders başkanlığındaki 42 kişilik bir Alman subay grubunun İstanbul’a geliyor. Tabi o süreçte Osmanlıda en çok adı geçen 3 paşa var: Enver Paşa, Talat Paşa, Cemal Paşa! Biri Almancı, Biri İngilizci, diğeri Fransızcı! Ah benim güzel memleketim!

Daha sıra Gazze’ye gelmedi. Mustafa Kemal de cephede değil. Daha yazacak çok şey var. Gazze, Kudüs, Şerif Hüseyin, Hilafet, Lawrance, Kars, Mısır, Suriye Sycos Picot.. Şu kadarını söyleyeyim, Bu savaş çakma Osmanlı donanmasının Rusya’ya saldırısı ile başlamış oldu. Zaten bunun üzerine Rusya’da Anadolu’ya Doğudan ilerledi. 1919 da İngilizler tarafından yıkılan Kars’ta bir İslam Cumhuriyeti var, başkanlıkla yönetilen, konfederatif. Yani Çanakkale savaşının Rusya’ya karşı bir doğu cephesi var, bir de Filistin cephesi var. Çanakkale’de, Osmanlının yanından Müslüman Arap gençlerinden oluşan, bugün adına Gazze direnişinin sembolü İzzeddin Kassam var, İngilizlerin safında ise Netenyahu’nun dedesinin de aralarında olduğu, Siyonist terör örgütü “Siyon katır birliği” var İngiliz saflarında Osmanlıya karşı savaşan.

Çanakkale’de kimler varsa, Filistin’de de aslında onlar var.

Kurtuluş savaşının başlangıcı kabul edilen “ilk kurşun” da, Sebatayist Hasan Tahsin tarafından İzmir’de değil, Lazkiye’den giriş yapan Fransız’ları Dörtyol’da durduran Cihatçı yerel Kuvâ-yi Milliye’nin milis gücü tarafından atılır ve bölgedeki direniş başlar.

Ha! Bu arada Çanakkale savaşını biz kazandı isek, Mondros mütarekesini kim, niçin yaptı? 3 kıtaya yayılmış bir imparatorluktan bugün geriye kalan sadece Anadolu, ama Çanakkale’de başlayıp Filistin cephesinde devam eden savaşı biz mi kazandık. Sahi, eğer Çanakkale geçilmedi ise İstanbul’u kim nasıl işgal etti. Herhalde bu konuya yarın da devam etmemiz gerek. Selam ve dua ile.