Yarım asırlık AK Parti’nin kalesi yıkılıyor ve  uzun zamandır CHP’nin kalesi olan Hatay’da AK Parti kazanıyor. Nuseyrilerin nefesi merkezde CHP’yi koltuğa oturtmaya yetmedi, Menzil’in nefesi de AK Parti’yi merkezde koltuğa oturmaya yetmedi.

Hatay’da ilçelerin 8’i AK Partinin, 3’ü CHP’nin, 1BBP, 1 TİP, 1MHP. AK Parti en çok %60 almış, CHP % 64.. Mesela MHP %53, TİP %47, BBP %42 almış. CHP’nin %45 aldığı yerde TKP %39 almış. CHP’nin %44 aldığı yerde MHP %34 almış. Toplumsal kutuplaşma ve kamplaşmanın dini, mezhebi ve ideolojik ayrışması sandığa yansımış

Seçime giderken Afyondaki AK Parti adayının lüks bir Jip’te başı örtülü eşiyle halkı selamlaması hafızlara çakılırken, Adıyaman’da CHP’li adayın tevazusu, AK Parti teşkilat üyelerinin bile oyunu almasına sebep oldu.

Ankara’daki BabyShower partiler, lüks düğünler yanında mesela hatırladığım kadarı ile bugün görevde olmayan bir bakanın “pek muhterem akademisyen eşleri” hanımefendi, bakanlığın bir etkinliğinde, bakanlık görevlisi bir hanımın başı örtülü olarak sunuculuk yapması üzerine bu hanımın bir daha sunuculuk yapmaması ve ona idari disiplin cezası verilmesi talimatı bu sonuca giden yolda önemli bir işaret taşı olarak, o bakanlık çevresinde zihinlere takılı kaldı.

AK Parti içindeki FETÖ’nün zihniyet ikizi AKP’liler ve AKP’nin Papatyaları göndermesi alında bu örneklerle somut karşılığını buluyor. Kaldı ki, bunlar tek örnek değil. Herkes hafızasını yoklasın, kendi çevresinde birçok örnekler hatırlayacaktır. Tabi eğer görmek istemeyenlerden değilseler.

Bakın, bu günkü AK Parti o AK Partiye gönül verenlerin o ilk günkü beklentilerine cevap verme umudu ile sahiplendikleri AK Parti değil. “Aranan Ömerler”le “bulunan Ömerler” yer değiştirdi, ortada isim benzerliğinden başka bir şey yok artık büyük ölçüde.. Bu günkü CHP’de, o eski CHP’lilerin hayalindeki CHP değil. Hele bugünkü CHP hiç değil.

Adıyaman’da CHP’den seçilen aday AK Partiden aday olsa, Adıyamanlı AK Partililer daha mutlu olurlardı herhalde.

Tape’lere yansıyan küfrü ile gündeme gelen iş adamı Mehmet Cengiz'in adı Marmara İlahiyat Fakültesi'ne verirseniz” millet’te bu aymazlığın cevabını verir size. Sonra da bu mekteplerden nasıl böyle insanlar çıkıyor diye sormayın kimseye. İstanbul sözleşmesinin GREVİO’sunun başına atadığınız kişiyi de Kız İmam-Hatibe, Maarif Vakfına yönetici yapmıştınız değil mi? GREVIO  İstanbul Sözleşmesi'nin uygulamasını izleyen Eylem uzman grubunun bir mekanizmadır. O hanım Şimdi de bir İslam ülkesine “büyükelçi” atadınız değil mi! Durmak yok yola devam, tabi eğer bu ders yetmedi ise. “Yeni Fakülte Binasının Banisi Cengiz Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Cengiz Bey İlahiyat Fakültesini ziyaret etmiş”ti. Öğrenciler de bu ziyaret dolayısı ile bu kişiyi inşallah örnek şahsiyet olarak algılamamışlardır.  O tabelanın altında geçerken birçok öğrencinin ve öğretim görevlisinin bol bol dua(!?) ettiklerini düşünüyorum. O “Hayır”ın da bu dünyada, dünyevi işleri için birileri nezdinde işe yarasa bile, öbür dünyada kendine bir ‘hayır’ı olacağını düşünmüyorum. Hele bu tür işlerin AK Partiye hiçbir faydası olmamıştır. Zaten gelinen yer belli. AK Parti için bu altın değerindeki pahalı ders, bundan sonrası için baht kaynağı olsun, tabi eğer ibret alınırsa.

Basında AKP’li eski bir bakan ve bir büyük şehir belediye başkanın bulunduğu Türkiye Belediyeler Birliği bütün belediyelere “Toplumsal Cinsiyet” uygulamaları kapsamında, batılı fonların desteğinde, belediyelere ETCEP uygulamaları ve LGBT+ topluluğuna yönelik pozitif ayırımcılık konusunda belediye meclislerinden komisyonlar kurulması ve idari yapılar içinde müdürlükler oluşturması çağrısı yapıyordu. CHP kökenli bir belediye başkanı tekbirlerle kurban keserek Genelev açtığı ülkede bu gün de AKP(!?) belediye başkanı, İngilizcesi pozitif ayırımcılığa tabi, Türkçesi, edepsizlik, ahlaksızlık hakaret olan “bu fahişeler ve türevleri”nin 10 emirle yasaklanan Allah’ın meleklerin ve insanların lanetini hak eden, Allah’ın gazabına davetiye çıkartan eylem için destek çıkıyorsanız, bu sonuçların sebebini ararken hiç aklınızdan çıkartmamız gereken şeyler arasında olduğunu unutmamalısınız.

Sahi, hangi akılla, kimin talimatı ile Kimliksiz bir KİMLİK icat ederek, din, ahlak, gelenek ve biyolojik cinsiyetten bağımsız bir cinsel kimliksizlik tanımı olan GENDER’i kimliğimize kim çaktı? Bu ayıb konusunda niçin kimsenin sesi çıkmıyor. Bu durum önce inkar edilip, sonra ikrar edilen İsrail’le ticaret konusundan daha basit bir hadise değil. Bu iş, NAS ile sabit, yaratılışla ilgili FITRAT gereği “biyolojik cinsiyet”in inkarı ile onun yerine Şeytani bir dayatma olan “Toplumsal Cinsiyet” fitnesinin ikame edilmesi anlamında dine yönelik reformist bir bakış açısının ikrarından başka bir şey değildir. Birilerinin “Toplumsal cinsiyet” kavramını “Eşitlik mi, adalet mi” tartışması ile suret-i haktan gözükerek zihinlerde meşrulaştırmaya yönelik algı operasyonunu da buraya not etmek gerek. Hatta bu durum Gazze katliamının arkasındaki lobini işi olarak, bizim ülkemizde bize karşı EPSTEİN ve AGARTHAcıların kirli oyunlarının bir tezahüründen başka bir şey değildir.. Sahi, Adana’daki Cuma Akşamı Venüs döngüsünde, Kırmızı Buzağı törenine iki gün kala Satanistlerin Lucifer ve Afrodite tazimde bulunduğu bir günde, Kültür Bakanlığının kültür yolu etkinlikleri çerçevesinde Ramazan’da yapılacak “Portakal Çiçeği festivali” adı altında yerli ve milli bir faşing ya da karnavalı denemesi hangi aklın ürünü aceba! Birileri seçim sonuçları üzerinden herkesi dinleyeceklerini söylerken, bir başkası kimsenin aklına ihtiyaçları olmadığını söylüyor. AK Parti cephesinde işlerin oldukça karışık olduğu anlaşılıyor. Türkiye’nin yeni ROTA’sı nereye! Sahi, biz Adana’da neden bu kadar kalabalık toplayamadan önümüz kesilmişti ve bu karnavalı düzenleyenler bize göre ne kadar şanslı! Neden, nasıl oluyor bu işler.?

AK Partinin içinde olup, teşkilattan gelen her talimatta ve mesajda bir hikmet arayanların gafleti, kendileri tarafından vefa ve sadakat olarak anlatıldı. Allaha ve resulüne ahidlerine, Galubela zamanında Elestü bezmi’ndeki sözlerine vefa göstermeyen kim olursa olsun onların başkalarına vefası Şeytanın onları Allah’la aldatmasından başka bir şey değildir. Bize “Raina demeyin unzurna” deyin denmedi mi! Bize Şeytan sizi Allah’la aldatmasın denmedi mi? Bize din ve devlet büyüklerini, Allahtan başka hiç kimseyi İlah ve Rab edinmeyin denmedi mi? Bize haksızlık kimden gelirse gelsin, kimi yönelik olursa olsun, mazlumdan yana, zalimlere karşı durun denmedi mi, zalim babanız da olsa, mazlum düşmanınız da olsa! Hatta bir kavme olan düşmanlığınız bile size onlar hakkında adaletsizliğe sevk etmesin denmedi mi! Hani, yaşadığımız zamana, mekana, dünyaya, olaylara ve kişilere karşı adil şahidler olacaktık.

Hani, ölçüyü-tartıyı doğru tutacaktık. İstatistik değeri, enflasyon rakamları, mRNA ölümleri, depremdeki can kaybına ilişkin veriler doğru mu? Hani, yalan söylemeyecektik. Hani ehliyetten ve liyakat’ten ayrılmayacaktık, hani istişare ve şura ile karar verecektik. Bir hırsız bir bağdan bir bostan alırdı ama rüşvet alan biri bir bostan karşılığı bir bağı satardı değil mi? Rüşvet alan da, haksız bir iş için veren de mel’undu değil mi? Ama sonra sarayın fetvacıları %20’ye kadar fetva vermişler diye duyuyorum. Vay onlara, o fetvacılara. Torpilciler de fetvasını almışlar, akrabanızı gözetin diyor ya Allah. Şeytan onları Allah’la aldatıyor aslında.

Aman aman, AK Partide CHP’li, MHP’liler, DEM’liler var; CHP’de, HDP’li, AK Partili, DEM’li var. Siyaset bu yeni dönemde böyle demleniyor. Kim kimdir belli değil. Kök hücre tipli birileri hemen bulunduğu ortamın rengine bürünüyor.

Sahi şimdi, bundan sonra ne yapacağız. Dünya. Bankasının ilk parti kredi geliyor, sonra bakalım Amerikan bankalarının mı, İngiliz bankalarının mı kapısını çalacağız. IMF’den mi borç alacağız, Finans Kapitalin tefecilerinden mi? HABAT’a hayır diyebilecek miyiz, ya da AGARTHA’cılara. Ya da bakalım ne olacak bundan sonra. Herkes uluslararası sistemle birlikte yürüyecekse, zaten ayrıları gayrıları kalmayacak. Selam ve dua ile.