Bismillahirrahmanirrahıım
Yaratıcımız, Yaşatıcımız ve Yöneticimiz Allah’ımıza hamd; Önderimiz, Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a) Efendimize, tüm Peygamberlerimize, izinden gidenlere, Ehlî Beyti’ne, Ashabına, canımız Ana ve Babamıza, Allah (c.c)’ın ilke ve inkılabı İslam’a tabi olan Mümin kardeşlerimize Din ve Vatan muhafızı Şehid ve Gazilerimize salat ve selam olsun!

Söz konusu Filistin Davamız olduğunda, 23 Kasım 2012 tarihinde kaleme aldığımız “Taş Konuştu!” başlıklı yazımızda da belirttiğimiz tespitlerle birlikte, 50 yıla dayanan; dini-siyasi-ictimai tecrübe ve okumalarımızın neticesi gözyaşlarımla yazıyorum ki maalesef; ''çaresizlik hissi ve derin bir kederdir!''

Nasıl kederlenmeyelim ve izlediklerimiz karşısında nasıl kendimizi çaresiz hissetmeyelim ki?
106 yıldır fiili işgalin, 75 yıldırda siyonist kahpe işgalcinin zulmü altında inim inim inleyen, feryat eden, aç kalan, çaresiz bırakılan ve terkedilen kardeşlerimiz, Ümmetin yüzakları Filistin'li annelerimiz, bacılarımız, çocuklar, beli iki büklüm olmuş kocamış yaşlılara karşı mahçubuz, başımız önde ve utanarak onlardan helallik dileniyoruz!

Yine bombalanıyorlar!
Yine katlediliyorlar!
Yine dünya 3 maymunu oynuyor ve biz bir kez daha yaşlı gözler ve dilimizde dualarla, acziyet içerisinde buna şahid oluyoruz!

Allah'a sığınıyor, O'nun kelamından ruhumuza bir serinlik arıyor ve Kelam-ı Kadim'e nazar ederek; "Biz kitapta; Sizler (hükümlerime riayet etmeyerek) yeryüzünde iki defa fesat çıkaracaksınız. Ve azgınlık derecesinde küstah, zâlim, zorba, diktatör olacaksınız' diye İsrailoğullarına kesin hükümler halinde bildirmiştik. Bu yüzden bunlardan ilki hakkında yapılan ön uyarının günü gelip çattığında üzerinize kavgada çok çetin kullarımızdan saldık. Öyle ki bunlar (İsrailoğullarını yakalayıp öldürmek için) ülkede kıyı bucak girmedik yer bırakmadılar ve ön uyarının gereği böylece bütünüyle yerine gelmiş oldu. (Tevbekâr olduktan) sonra sizi, tekrar o istilâcılar üzerine galip getirdik, size mallarla ve oğullarla ikram ettik. Sayınızı da (önceki topluluğunuzdan) daha fazla yaptık… (İsrailoğullarını) diğer cezalandırma zamanı geldiğinde, onurunuzu ayaklar altına alarak sizi insanların yüzüne bakamaz hale getirsinler, daha önce girdikleri gibi yine Mescid-i Aksa'ya girsinler ve istila ettikleri her yeri, ellerinegeçirdikleri her şeyi büsbütün tahrip etsinler diye, başınıza yine düşmanlarınızı musallat edeceğiz diye hükmettik” (İsra 4-6) ayet-i kerimelerinde haber verilen Siyonist Yahudilerin büyük bozguna uğrayacakları zamana doğru yaklaşıyor olamamızı gördüğümüzde, büyük bir rahmani teselliyle, sabra, cihada ve azme bileniyoruz elhamdulillah!

Ben-i İsrail yoldan çıktı!
Haddini aştı ve arşı titretti!

Çünkü azdılar.
Allah'ın kendilerine mazlum ve birçok dönem "Müslüman" olmaları sebebiyle verdiği nusret ve nimetleri unuttular. İslam Dinini tahrip ve tağyir edip Yahudileştiler! ''Allah'a yürüyen! Allah ile yürüyen'' manasına gelen İsrail; (Hz.Yakub) (a.s)'ın oğulları Şeytanın yollarında yürümeye başladıklarından beri dünyanın huzurunu bozmaya devam ediyorlar

Hz. Yusuf'u kuyuya atan kardeşlerinin neslinden gelen İsrailoğulları aynı hile ve entrika yoluyla zulümlerine devam ediyor.
Firavunların Mısır'da kendilerine dört asır boyu yaptıkları zulümleri unutarak, şimdi Filistin'deki mazlum Müslüman kardeşlerimize daha da şiddetlisini uyguluyorlar...

Önce kendilerini uyarmaya ve kurtarmaya gelen Peygamberler yoluyla efendi kılındılar.
İman ettikleri İslam nimeti sayesinde refah dolu bir hayat yaşadılar. Yeryüzüne varis oldular!
Hz. Musa (a.s) Efendimizin rehberliğinde Firavun'un zulmünden Kızıldeniz kendilerine otoban kılınarak kurtarıldılar...
Gökten özel gönderilen bıldırcın eti ve kudret helvası gibi nimetlerle doyuruldular.
Ama her varlıkta azdılar.
İmanlarının arkasından inkara saptılar.
Buzağıya tapacak kadar ahmaklaştılar.
Alçaldılar.
Hak, hukuk ve helal tanımaz oldular.
Kendilerini; başlarına gelecek belaları haber vererek uyaran akrabaları Hz. Zekeriya (a.s), Hz. Yahya (a.s) gibi Allah elçilerinin kiminin başını kopararak, kimilerini testereyle keserek ve kimilerini de (ashab-ı uhdud) gibi ateşlerde yakarak şehid ettiler. Ve Hz. İsa (a.s)'yı çarmığa çakacak kadar alçaklaştılar.

Sonra asırlar evvel (Yesrib'e) Medine-i Münevvere'ye yerleştiler.
Arap kabilelerini kavmiyetçilik tezgâhıyla yıllarca savaştırdılar. Böylece az nüfuslarıyla şehrin ticaretini ve siyasi gücünü ele geçirdiler.

Alemlere rahmet gönderilen Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a) Efendimiz'in Hz.İbrahim (a.s)'ın soyundan akrabaları olan İsrailoğullarıyla beraber Medine'yi yönetme nimetine de yapılan antlaşmalarla kavuştular.
Ama; hile ve ihanetten vazgeçmediler!
Müslümanları içerden yok etmeyi planladılar.
İhanetleri sebebiyle önce Medine'den sonra Hayber'den ve sonra da tüm Arap yarımadasından sürüldüler.
Asırlarca zelil ve rezil bir sürgün hayatı yaşadılar.
Dünyanın her tarafına dağıldılar.

Endülüs'teki Haçlı zulmünden Osmanlı'nın şefkat kucağına sığındılar. Başta Selanik olmak üzere en verimli yerlere ve en önemli görevlere yerleştirildiler! Ama yine ağacın içindeki kurt misali hep ihanet ettiler. Koskoca cihan devleti Osmanlı'yı yıktırdılar. Kendilerini korumak amacıyla, genç Türkiye devletinin siyasi, iktisadi ve askeri yönetimini derin masonik/sabetay çeteleri eliyle ele geçirdiler.
Ve İsrail Devletini kurdurmak için planlanan Yahudi kökenli olan Hitler ve faşist ordusunun kanlı eylemleriyle yeniden dedeleri İbrahim (a.s) Efendimiz'in yurdu olan Filistin'e yerleştirildiler.
Dede yurtlarına asırlar sonra kavuşmalarından dolayı şükredeceklerine azgınlaştılar.
Daha yetmiş yıl evvel yaşanan dünya savaşlarında gördükleri o zulüm dönemini hemen unuttular.
Dedeleri İshak (a.s)'ın kardeşi Hz. İsmail'in torunları olan Filistinli mazlum Müslümanları kadın, erkek çocuk ve bebek demeden katletmeye devam ediyorlar.

Ama Sünnetullah gereği zulüm filminin sonuna yaklaşılıyor.
Asırlar önce haberi verilen taş konuşmaya başladı!
Resulullah (s.a) Efendimiz 14 asır evvel kıyamet alameti olarak Müslümanlar ve Yahudiler arasındaki adı MELHEME-İ KÜBRA olan bir savaşı haber vermektedir.
Bu savaş neticesinde Yahudilerin mağlup olacağını, ağaç ve taşların arkasına saklanacaklarını, Ğarkad ağacının siyonistleri saklayacağını ama taşın konuşarak, "Ey Müslüman, ey Allah'ın kulu, arkamda bir Siyonist Yahudi var" diyeceğini bildiriyor.

Haber verilen bu taş konuşmağa başladı elhamdülillah.
Taşın konuşması mu'cizesi; İsraillilerin kendilerini korumak, Kudüs-ü Filistin'in diğer şehirlerinden tecrit etmek için inşâ ettikleri ve dünyanın ''UTANÇ DUVARI'' dediği 800 kilometre uzunluğunda yer yer 12 metre yüksekliğinde inşa ettikleri beton surlarla gerçekleşti ve Hadis-i Şerif'teki o taş, lisan-ı hal ile konuştu.
Artık iki toplumun oturdukları yerleri ayrıldı.
Duvarın bir tarafında Siyonistler, diğer tarafında ise müslümanlar var!
Sıra, yukarıdaki Ayet-i Kerime'de haber verilen Siyonist Yahudilerin büyük bozguna uğrama dönemine geldi!
Bu vesile ile uyarıyorum!
Ey kabalist, paganist, faşist siyonistler: Ya imha olacaksınız ya da ihya!
Eğer varsa ve birazcık kaldıysa vicdanlı İsrailoğulları duysun; bu hezimetten, zilletten ve sürgünden sizleri kurtaracak tek çare, atalarınız Hz. İbrahim (a.s), Hz. Davud (a.s), Hz. Süleyman, Hz. Musa (a.s) Hz. İsa (a.s) ve en son Peygamber Hz. Muhammed (a.s)'a gelen tek din İslam dinine bölük bölük girip, Müslüman olmanızdır! Hz. Muhammed Mustafa'nın çağırdığı Dar'us Selam'a çağırıyoruz sizi!

Aksi halde ne Amerika'nın USS Gerald R Ford uçak gemisi ve filosu, ne atomu, ne de güvendikleri krallar ve kukla yönetimler sizleri bu büyük bozgundan asla kurtaramayacaktır.
Azgın Siyonist İsrailoğulları’nı başta Filistin olmak üzere tüm Ortadoğu'dan kovacak yeniden zillet içinde yaşamaya mahkum ettirecekleri büyük gücün lideri ülkemiz olacak inşAllah.
Ama Siyonist İsrail'in içimizdeki uzantılarının mallarına, medyasına ve partilerine boykot ettiğimiz gün!
Ve Kur'an-ı Kerim'in müjdelediği büyük siyonist bozgununu yine Kur'an-ı Kerim'in tarif ettiği gerçek muhlis ve mücahid Müslüman Ümmet kimliğine döndüğümüz gün!
Cehaleti, ilim ışığıyla yenerek, şuurlu bir nesil yetiştirdiğimiz gün!
Ve beş vakit namazımızda her gün kırk defa tekrar ettiğimiz Fatiha Suresi’ndeki şaşırmış ve gazaba uğramışların yani Yahudileşenlerin sapık yolları olan kapitalizm, sosyalizm ve faşizm gibi şeytani deccal rejimlerini terk edip Allah'ın tek yolu İslam Düzenine döndüğümüz gün!

Velhasıl servete, şöhrete ve şehvete kulluğu bırakıp, yalnız Allah'a kul olduğumuz gün başaracağız inşallah.

Allahım! Yüce Kitabında insanlığın en büyük düşmanı ve baş belası olarak ilan ettiğin Siyonist İsrail’in sonunu Firavun’un sonu eyle!
Onlara desteklemeye devam eden emperyalistlerin ve içimizdeki uşaklarının sonunu da Nemrud’un sonu eyle!
Ve İslam’a ve mazlum mücahid mü’min kardeşlerine yardım etmeye devam eden Müslüman kullarına yardım eyle!
Yarabbi! Direnişe nusret eyle!
Kassam'ın ve Şeyh Yasin'in evlatlarının ayaklarını sabit kıl!
Üzerlerine sabır yağdır!
İmkanlarını ziyade eyle!
Küffara verdiğin mühleti, kudretinle bitir! Birliklerini boz, imkanlarını zayi eyle!
Ve bizi bağışla!

Ey Hayr'un Hafiziin! Erhamur'Rahimiyn!
Amîn

Nefsimizde, Ailemizde ve Ülkemizde “İslam Sözleşmesi ”nin uygulanması, Mescid-i Aksa'mızın özgürlüğü ve tatil olması dileğiyle Cuma Bayramımız mübarek olsun.
Selam, sevgi ve duayla…

Şevki Yılmaz
www.sevkiyilmaz.net
Twitter: @sevkiyilmaz

Facebook:
@sevkiyilmaztr
@sevkiyilmaz1955