YENİ YILA GİRERKEN NE YAPMALI? 
Normal zamanlarda içimizden bazı insanların başından geçenler vardı. 
Belanın biri bitmeden diğerinin başladığı durumlar. 
''Bir insanın evi yanarsa avradı da ölür.'' sözüne uygun bir şekilde. 
Bizler o insanların başından geçenleri ya masal dinler gibi dinliyor ya görmezden geliyor ya da duymuyorduk bile... 
Son yıl hepimiz için öyle oldu. Topyekün bir musibete dûçar olduk. 
O insanları hem anlamış olduk hem de dersimizi aldık. Geçen yıllarda ateş düştüğü yeri yakıyordu, şimdi ateşin düşmediği yer pek kalmadı gibi.
Tuhaf olan da şu ki... 
Yarın her şey olağan hale geldiğinde bu seneyi hiç yaşamamış gibi olacağız. Ta ki yeni musibete kadar. 
Peki bu dönem üzerimize düşeni yaptık mı? 
Genç yaşta ölenlere uzaktan üzüldük. 
Başımıza bela gelmesin diye sürekli dualar ettik. 
Temiz durduk, dezenfektan bir hayat yaşadık, yaşamaya devam ediyoruz. 
Daha ne kadar süreceği belli olmayan bu lanetli hastalık sadece bizi değil, tüm dünyayı esir almışken bize düşen, üzülmek, temiz durmak, dua etmek miydi? 
Hiç unutmam birkaç yıl önce, sosyal medyadan ihtiyacı olan öğrenciler için yardım, burs ricasında bulunmuştum da özellikle durumunun iyi olduğunu bildiğim esnaf arkadaşlardan çoğu hiç oralı olmamıştı. Hatta durumlarının pek iyi olmadığından, yaptıkları yatırım neticesinde borçlarının olduğundan falan dem vurmuşlardı. 
Dem vururken de altlarındaki epey pahalı arabayla haftada birkaç kez et-balık yemeye gidiyorlardı. 
Bu virüs salgını en çok esnafları vurdu. 
Özellikle küçük esnafı. 
Hani öğrenci gibi de değiller üç beş kuruş ile destek olalım kampanya falan yapalım desek. 
Yalnız, şunu iyice müşahede ettim ki, durumu iyi olduğu dönemlerde fakiri fukarayı gözeten kim varsa bu dönemde de Allah onların sırtını yere getirmedi. 
Aslında, bizim yapacağımız yeni yıl muhasebesi bu olmalı. 
Gördüğün zaman fakiri batakta 
O tutar zor zamanda seni ayakta! 
Mustafa SÜS