Bizim bilim kurulu “yeni normal”, “Great reset” ya da “Transhuman”, Neuralink gibi uyduruk, gayri ciddi (!) konularla ilgilenmiyor. Koro halinde aynı şeyleri tekrarlıyorlar; “Evden çıkma, ‘hayat eve sığar’; çıkarsan maske, sosyal mesafeye (fiziki mesafe olacaktı) dikkat, elinizi yıkayın ve kolonya kullanın” diyorlar. Ama millet olarak ne haldeyiz görüyorsunuz, belediyeler yollara billboardlar asmış, radyo, televizyon, gazete, sosyal media 250 gündür aynı şeyi tekrarlıyorlar. Biri bizim insanımızın zekasından mı şüphe ediyor!. Ya da “Aşı da yapturacağuk, evden dışarı çıkmayacağuk” dememizi mi bekliyorlar. Yahu bu OHAL’den de beter oldu. Birçok kişiye göre “İnsanlık yalan, uydurma bir korku pandemisi ile ölüme sürükleniyor”..

Dünyanın değişik bölgelerinde giderek daha fazla taraftar bulan “Suçu Durdur” diye bir hareket var. Bu tezi savunanlara göre “nüfusun azaltılması için birileri, gıda ve sağlık üzerinden, CoVID örneğinde olduğu gibi birtakım yolları deniyorlar. Bugün maruz kaldığımız masum ya da anlaşılır gibi uygulamalar maruz kaldığımız günlük şeyler insan neslinin geleceğine karşı silah olarak kullanılabilir”. Elon Musk, Bill Gates, DSÖ, FDA ya da NASA’nın yayınladığı bazı belgelerde artık gizleme gereği bile duymadıkları korkunç gerçeği açıkça telaffuz ediyorlar. Neuralink ya da Transhuman, Great reset hepsi bilinen insanın ötesinde yeni, üretilen bir insan tipinden söz ediyor ve bilinen insanın sonuna işaret ediyorlar. Gerçekten birileri bunu kabul ediyor mu. Onlar gerçek insan olmayacaklar. Onlar Siborg, makine, hayvan, insan arası üretilen bir canlı. Bunlar üreticilerine hizmet edecek biyonik robotlar. Beyinlerine bilgi yüklenebilecek ve bu bilgiler silinebilecek ya da değiştirilebilecek. Yapay zeka tarafından yönetilen ruhsuz bir canlıdan söz ediyorlar sanki. “İnsanları yapay zeka ile tamamen yeniden tasarlayan kuruluşların ‘artık insanların yaşamasının verimli olmadığını, çünkü insanların zayıf, güçsüz canlılar olduğu için klonlanmış insanların üretileceğini” söylüyorlar. Ve bu işe bugün başlamadılar. Bugün CoVID operasyonu ile insanlık eve hapsedildi ve adeta bir kobay gibi kullanılıyor. Test kitleri yanlış, laboratuvarda üretilmiş bir mikrobun derin gerçeği ortaya çıkmasın diye ölüm vakalarında otopsi bile yapılmıyor. Bir yıldır insanlık ev hapsinde, ekonomiler çökertildi. Ölüm korkusu ile insanlar panikletildi ve bu insanlara bir yandan aşı çare gibi sunulurken, öte yandan mutasyon haberleri geliyor. 

Artık “Dijital perhiz”, “Dijital detoks” diye bir şey var. Bilim ve teknoloji önemli, ama bunlar din değil, bunlar “mutlak doğru” şeyler olmayabilir. O insansız otomobiller yarın sizin katiliniz de olabilir. Teknoloji iki tarafı keskin bir bıçak gibidir. İçimiz dışımız teknoloji oldu, havayı, suyu, toprağı kirlettik. Yapay zeka birileri için umut, çok daha fazla insan için tehdide dönüşebilir.

Teknoloji üretirken çevreyi kirletebiliyoruz, kaynakları tüketebiliyoruz. Ya da tabii hayata zarar verebiliyoruz. Teknoloji fıtratı bozabiliyor. Bazı teknolojik imkanlar ahlaki açıdan risk de oluşturabiliyor. Teknolojinin risk ve zararlarından korunmak için yeni teknolojiler üretirken, teknolojik bir kara deliğe girip bir girdaba sürüklenebiliyoruz. Teknolojinin üstünlük olarak kullanılması ya da tehdide, silaha dönüştürülmesi, bir dehşet dengesine yol açabiliyor. Bu da giderek büyüyen bir tehdit demek oluyor. Sonuçta kendi ürettiğimiz teknoloji kendi başımıza bela oluyor.

Teknolojiyi sürekli yenilemezseniz (ki, bu yokuş aşağı koşmak gibidir, duramazsınız ve sonunda savrulursunuz) rekabet edemezsiniz ve güçlenirseniz çatışırsınız, geri kalırsanız yenilirsiniz. Rakipleriniz kendi gücünü garanti altına almak için sizi kuşatmak, boğmak isteyeceklerdir.

Bilim teknolojinin aleti haline geldi. Artık neredeyse bilim=teknoloji oldu. Ve bilimle el ele tutuşan teknoloji dine, ahlaka, geleneğe, fıtrata meydan okuyor.

Bilim teknoloji, günümüzde adeta, bir para kazanma, üstünlük kurma, tehdit ve caydırma imkanı, güç aracına dönüştü. Kendi din algısını, ideolojisini, felsefesini, ahlakını üretiyor. Bu işin sınırlarını din, ahlak ve hukuk belirlemiyor; beşeri ihtiraslar ve onun emrindeki siyaset ve sermaye sürekli olarak genişletiyor. Bu gidiş gidiş değil, Şeytani bir tuzaktır. Büyüklerin küçükleri yutarak büyüdükleri, büyüklerin birbirini boğarak öldürdüğü vahşi bir savaşa dönüşüyor bugün bu teknoloji yarışı.

Din, ahlak ve fıtrata yabancı tek şey, bilim ya da teknoloji, ya da ekonomik ve siyasi düzen Şeytanın Truva atıdır. Sömürge tarihine bakın, yakın tarihte yaşanan dünya savaşlarına, bugün yaşanan gerçeklere bakın, kapitalizm, komünizm ve faşizmin sebeb olduğu yıkıma bakın bizim bu gün, yüzümüzü Hakk’a dönerek, alemlere rahmet olarak gönderilen bir Peygamberin ümmeti olarak, bütün insanlığın, mal, can, namus, akıl-inanç ve nesil emniyetini koruyan bir anlayışla, adalet, barış ve hürriyet yolunda yeni bir medeniyetin inşası için kökü mazide olan ati anlayışı ile yeni kavramlar, yeni kurumlar, yeni bir hukuk devleti inşa etmeliyiz.

Bunların hedefleri belli. İlahlık ve Rablik iddiası peşindeki bu insanlar, “Transhumanizm” projesi ile yapay insan üretmek istiyorlar.. Ama önce şu 8 milyar insandan oluşan kalabalıklardan bir kurtulmak gerekiyor. Onun için, bugüne kadar birçok yolu denediler. CEDAW, İstanbul sözleşmesi, yaşam tarzı, spor, ilaç, gıda, kozmetik, tekstil, dizi filmler, aileye karşı sabotajlar, LGBT, toplumsal cinsiyet tartışmaları hepsi bu kirli oyunun parçaları idi. Doğum kontrolü, sezaryen, kürtaj, alkol ve uyuşturucuya tolerans, intihar ve kısırlaştırma operasyonları ve daha birçok tuzakla dolu.

Özellikle, gıda, ilaç, uzay, tıp ve farmakoloji, enerji, bilişim alanındaki gelişmelere dikkat. İnsan teknolojiyi kendisi için istiyor, ama insanoğlu diğer insanlar üzerinde üstünlük sağlamak için ya da onlara karşı kendini savunmak için teknoloji üretirken, başka bir tehlike ile yüz yüze kaldığının farkında değil gibi sanki: Teknoloji insanı tehdit etme noktasına geldi. Bunu da görelim.

Din, ahlak ve hukuktan bağımsız hiçbir iş insanlığın mutluluk, güvenlik ve maslahatına hizmet etmeyecektir. Belki ilk başarmamız gereken, bizi saygın kılacak, Allah’ın yardımını celbedecek ve bizi cennete taşıyacak olan yol buradan geçmektedir. Teknoloji yanlısı ya da karşıtı olmak değil asıl mesele. Teknolojinin hukukunu, ahlakını, sınırlarını belirlemektir. Teknolojiden mahrum olmak ya da tek başına teknolojik bir güç olmak da bir felaket sebebi olabilir. Ben başka bir şey anlatmaya çalışıyorum. Övünmekten ve dövünmekten öte bir şey anlatmak istiyorum. Bilmem anlatabiliyor muyum! Selâm ve dua ile.