Bismillahirrahmanirrahıım Kurban Bayramı buruk sevinçle biterken yine bir deprem haberiyle yeniden sarsıldık. Ve dilhun olduk. Hepimiz büyük bir kulluk sınavından geçiyoruz. Yakararak, yalvararak ve ısrarla Allah’tan yardım istemeye devam etmeliyiz. Deprem sadece fay hatlarında değil asıl bozuk düzen hatlarında ağır tahribatlara devam ediyor. Hem yer altından hem yer üstünden ve hem gökyüzünden sarsılmaya devam ediyoruz. İttihad ve terakki çetelerinin entrikalarla kurduğu hain kapitalist ve sosyalist şeytani düzenlerin Müslüman ülkeleri işgalinden beri tam yüz elli yıldır çok canlar verildi. Çok ocaklar söndü. Çok yuvalar dağıldı. Musul, Kerkük ve Balkanlar gibi en verimli toprakları kaybettik. Koskoca Cihan Devleti Osmanlı’yı yıkan bu masonik sabataist çetenin başımıza musallat ettiği bu çarpık ve bozuk düzen, işe Allah’a savaşla başladı. Bu düzenin temsilcileri eliyle Ana Hayat Yasamız Kur’an-ı Kerim suç aleti sayılarak okunması, anlaşılması ve yaşanmasına türlü engeller konuldu. Ecdat yadigarı camilerimizin minarelerinden Allah-u Ekber ezanlarını tam 17 yıl yasakladılar. Sultan Fatih’in emaneti Ayasofya Camimiz müzeye çevrildi. izinden gitmekle şeref duyduğumuz Başöğretmenimiz ve eşsiz önderimiz Hz. Muhammed (s.a) efendimizin mesajları öğretilmedi. Tanıtılmadı, anlatılamadı ve yaşanılamadı.. Bu sebeble bilhassa ahlaki çöküş depremi bütün hızıyla sürüyor… Her Peygamber Efendilerimiz(s.a) devrinin Firavuni düzenini yıkarken bu asrın zalimleri Hakk düzenini devre dışı bırakarak Allah’ın değişmez ve değiştirilemez yasası İslam düzenini hayatımızdan çıkardılar. Ölçü düzenimizi, adalet terazimizi ve ahlak yapımızı bozdular.. Ve sonunda Allah’a kul olmaktan ve kulluk görevlerini yapmaktan utanan ve sıkılan bir toplum meydana getirdiler. Depremlerde yıkılan demirinden ve çimentosundan çalınmış binalar gibi imanımızı, şuurumuzu, birlik ve kardeşlik ruhumuzu çaldılar. Başımızı (hilafetimizi) kopararak Ümmet ve vahdet binamızı yıktılar. Ve bizleri kurda kuşa yem ettiler. Harflerimizi kaldırarak medeniyetimizle aramızdaki bin yıllık köprüyü bombaladılar. Eğitimsizlikten, savunmamızı, sanayimizi ve teknolojimizi düşmanlarımızın müsaadesine ve himayesine terk ettiler. Camilerimizi dilsizler, sağırlar ve körler okulu haline getirdiler. Binlerce idam sehpalarıyla ve çeşitli baskılarla alimler susturulunca hakikatleri duyamayan toplum gerçekleri göremez hale geldi. Şimdi iki yüz yıldır devam eden bu sarsıntıların bedelini fertte, ailede, toplumda beraberce ödüyoruz. Saygı, sevgi, merhamet, sorumluluk duygusu köreltilmiş batı hayranı ve moda kurbanı şeytanın maskarası bir nesil yetiştirmeyi başaran bu hain düzen entrikacılarını, Osmanlı Devletimizi çökerten ve genç Türkiye’mizin rotasının İslam Nizamına döndürülmemesi için uğraşan Siyonist, Sabataist ve Masonik çeteleri unutmadık ve asla unutmayacağız…. Tekrar tekrar söylüyor ve ilan ediyorum ki, Hâkimiyet ve Egemenlik Kayıtsız ve Şartsız Allah’ın Hak düzenine ait oluncaya ve Hak düzen İslam’a dönünceye kadar başımızın belalardan kurtulma imkânı yoktur. Allah’ın düşmanlarını dost, dostlarını da düşman görmeye devam ettikçe sarsılacağız, sürüleceğiz, dövüleceğiz ve ağlamaya devam edeceğiz. Müslümanlar kardeş olmadıkça, birbirimizi sevmedikçe ve birbirimizin kuyusunu kazmaya devam ettikçe iki yakamız bir araya gelmesi mümkün değildir. Maddi ve manevi deprem, afet ve terör gibi belalardan hâlâ ders alıp tedbir yollarını aramayacak mıyız? Maddi ve manevi depremlerin zararlarını önlemenin ilacı; Rabbinin büyük duruşma günündeki mahkeme heyecanıyla yaşayan imanlı ve ihlaslı doktor, hukukçu, mühendis, müteahhit ve yönetici nesil yetiştirmek için çalışmaktır. Bilhassa devlet malları olan emanetlere sadık ve beytülmalin iğnesini bile yemeyecek

ve kimseye yedirtmeyecek bir ahlak toplumu oluşturmaktır. Bunun için süratle bir gün bile beklemeden kesintisiz eğitim ihanetine son verilmelidir. İmam Hatip ve tüm meslek liselerinin orta kısmı hemen açılmalıdır. Kur’an Kurslarına dilediği yaşta talebe alma ve okutma imkânı verilmelidir. Hatta Amerika eğitim sisteminde olduğu gibi isteyen ailelere çocuklarını ilkokuldan itibaren kendi evlerinde özel öğretmenlerle okutabilme imkânı verilmelidir. Tevhidi Tedrisat Kanunu iptal edilerek erkek ve kız okullarını ayrı ayrı açma imkânı sağlanmalıdır. Başörtüsü yasağı tüm okullarda ve kamu kuruluşlarında kaldırılarak zulüm önlenmeli, mazlum bacılarımızın ahı ve gözyaşlarıyla yaptıkları beddualar sevince ve duaya dönüştürülmelidir. Din eğitimi din öğretimine dönüştürülmeli. Talebeler din dersleri öğretimini camilerimizde yapmalıdır. (Tüm Avrupa devletlerinde hatta Güney Kıbrıs’ta bile din derslerini devlet kiliselerde verdirmektedir.) Çeşitli devletin desteği ve turizm fonları yoluyla lise talebelerine umre seyahatleri tertip edilmelidir. Aşkın sevginin ve medeniyetimizin merkezi Mekke-i Mükerreme’ye ve Medine-i Münevvere’ye doya doya ziyaret imkânı sağlanmalıdır. Gençlerimize gerçek düzeni ve gerçek liderini o mukaddes beldelerde tanıma ve bulma imkânı sağlanmalıdır. Unutmayalım ki; Allah’ın lütfettiği geçici olan makam, mevki ve mallarımızla devrin Mao gibi Deccalların tuzaklarından tüm insanlığın İslam ilacıyla kurtuluşuna devam edersek Allah’ın yardımı artarak devam edecektir. Yaratıcımız, yaşatıcımız, yöneticimiz ve koruyucumuz Allah Tealanın rahmet ve bereket tecellileri an be an semadan sağanak halinde yağmaktadır. Ancak bu rahmeti celbedecek hal ve hareketlerde bulunmak çabası ve yalnız Allah’a kulluk eylemi de bize düşmektedir. Yağmur bulutları sabır ve azimle dahi sert mermerleri delebiliyor. Biz de makam, mal hırsı ve sevgisiyle o taşlaşmış kalblerimizin kasvetinden kurtulup rahmeti celbedecek hallere dönüşmeliyiz ferd ferd, aile aile… İşte o zaman belalar rahmete, dertler devaya kavuşacak. Biz hakkımızdaki hükmü kulluk eylemlerimizle değiştirip tevbe ile huzura vardığımızda aile ve toplum olarak değişeceğiz. O zaman her şey değişecek, o zaman dünya değişecek! Göreceksiniz! O günleri görme duasıyla, sizi ve sevdiklerinizi rahmeti gazabından üstün olan alemlerin Rabbi Cenab-ı Hakk’a emanet ediyorum.