Bismillahirrahmanirrahım Aşkın, sevginin, birliğin, kardeşliğin ve dayanışmanın merkezi ve Ummulkura (şehirlerin anası) Mekke-i Mükerreme’de dün hacılarımız Arafat meydanında vakfedeyken biz ülkemizde Kurban Bayramı namazı kıldık... Ve kurbanlıkları kesip bayrama girdik. Kurbanın bize öğretildiği ve vacip kılındığı vahiy merkeziyle ayrı ayrı günlerde bayrama başlamamız şaşırtıcı ve düşündürücü değil mi? Suudi Krallığı ve Türkiye’miz kendi takvimlerindeki bayram ilanına uydular. Gerçi Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı, hilâli gözetleyip ilan etme yetkisine sahip değil. Çünkü cumhursuz cumhuriyetin ilk yıllarında inkilab adı altında gerçekleştirdikleri devrim kanunlarıyla devirdikleri değerlerimiz arasında hafta tatili ve takvim devrimleri de var. Mekke’nin Cuma tatilini yasaklayıp Roma’nın Pazar’ı, Telaviv’in Cumartesi tatilini getirdiler. Kameri ayı esas alan hicri yılbaşımız yerine Hıristiyan âleminin Noel babalarının miladi takvimini kabullendiler. Tüm Müslüman ülkelerdeki namaz vakitlerinin saatlerinin ayarlanması bile İngiltere’deki Greenwich Gözlemevi (Rasathanesi)’ne bağlı! Avrupa’da bile cemaatlerin basıp camilerde dağıttıkları takvimlerde bilhassa akşam ve yatsı vakitleri bir değil... Ayrı ayrı. Aynı Londra merkezli rasathaneden aynı ay ve gün için ayrı ayrı vakitlerin ülkelere ve cemaatlere verilmesi ilginç ve düşündürücü değil mi? Ve aynı Greenwich Rasathanesi’nde tespit edilen Kurban Bayramı bu sene Türkiye’de Perşembe günü başlatılırken Suud takviminde Cuma günü ilan ettiriliyor! Tabii devlet yetkilileri ve cemaatler de “Bizim hilâl doğru, sizinki yanlış... Bizim bayram geçerli, sizinki batıl... Bizim oruç makbul, sizinki cezalı” diyerek birbiriyle cidale - kavgaya devam ediyor. Bir de ülkelerin ve grupların din işleri kurullarına doğru ve haklı olduklarına dair geçersiz, uygulanması mümkün olmayan fetvalar yayınlatıyorlar. Vay yeryüzünün kurtları, tilkileri vay! Dünya nöbetini Müslümanlardan teslim alalı Müslüman ülkeleri ve Müslümanları paramparça ettiler. Alevi - Sünni diyerek böldüler. Kürtçü, Arapçı diyerek böldüler. Sorunlu ve mayınlı sınırlarla böldüler. Krallık, laiklik, sosyalizm, kapitalizm adıyla ayrı ayrı şeytanî rejimlerle böldüler. Ayrı harflerle böldüler. Biri Arapça, diğeri Latince, diğeri Kril alfabesiyle ayırıp birbirimizle anlaşmayı önlediler. Yılbaşılarla böldüler. Haftalık tatilleri ve dinî bayramları ayrı ayrı günlerde yaptırtarak böldüler. Ne dil birliği var, ne din! Ne gün, ne ay, ne bayram birliği... Ve sonunda parçalayıp bizleri tek tek yutmaya devam ediyorlar. İslâm Konferansı; Müslümanların Ramazan ve Kurban günlerini birleştiremezken, büyük sorunları nasıl çözecek? Halkı Müslüman ülkelerde bayram birliğini sağlayamayan bu küçük sorunu çözmeyen bu örgüt; Filistin sorununu, Suriye problemini, Afganistan ve Irak işgalini nasıl sona erdirecek? İslâm’a isyan ülkeleri haline gelen halkı Müslüman ülkeler, gerçek İslâmî ilkelerle yönetileceği güne kadar bu sorunlar, bela ve musibetlerden asla kurtulmamız mümkün değildir. Bunun için önce Allah (cc)’a kul ve Resûlü Hz. Muhammed (sav) Efendimize

ümmet olmak için biyat imanımızı tazeleyeceğiz. Yani imamımızın (liderimizin) etrafında ümmet olacağız. İmamı (halifesi) belli olmayan topluluk ümmet (güçlü toplum) olamaz. Şuurlu, ehil, cesur, kabiliyetli, istişareye önem veren, kul hakkından korkan emin bir imam ve kadrosunun etrafında ümmet olamayan topluluklar işgalden ve zilletten kurtulamaz. Arapça’da imam ve ümmet anne manasına gelen umm kökünden gelmektedir. Yani umm, ailenin annesi. Ümmet anası hayatta olan topluluk, imam da o topluluğun anası demek!.. Kur’an-ı Kerim’de yönettiklerine bir ana gibi merhametli davransın diye imamı (lideri) umm (ana) kökünden türeyen imam kelimesiyle manalandırılması anlamlı değil mi? Hilafet (imamet) müessesesi kaldırılalı beri ortada son yüz yıldır ne ümmet kaldı... Ne de o topluluğun öz anası bir imam... Öksüz kaldık... Her yerde yetimiz. İslâm düzenini terk edeli zalimlerin kucağına ve ocağına terk edildik... Ve sahipsiziz. İstanbul merkezli hilafet kurumunu Ankara’da devre dışı bırakan gafillerin ihanetlerinin bedelini her zaman ve yerde hâlâ ödemeye devam ediyoruz. Ama nefsimizle, şeytanî düzenbaz rejimler ve yandaşlarıyla mücadelemiz bitmedi... Yeni başlıyor. Azmimizi asla yitirmedik. Umutsuz asla olmadık. İslâmî uyanış ve diriliş gerçekleşecek, bir gün mutlaka gerçekleşecek. El birliği, dil birliği, din birliği ve gönül birliği içinde bir gün mutlaka, ama mutlaka inşaallah! Deccalların izinden ayrıldığımız gün öz anamıza kavuşacağız... Ve ana ocağımızda şucu bucu değil, sadece Ümmet-i Muhammed olacağız inşallah! İslâm nizamı merkezli beraberce aynı günde yapacağımız gerçek bayramlara kavuşmak dileğiyle tüm kardeşlerimizin bayramını tebrik ediyorum. Başta ana - babalarımız olmak üzere mü’min kardeşlerimizden vefat edenlere rahmet, hayatta olanlara sıhhat ve afiyet diliyorum. Selâm, sevgi ve dualarımızla. Not: Büyük şehid İmam Hz. Hüseyin (ra) Efendimizin direniş şuurunu ve Kerbela ruhunu Filistin’deki mazlum kardeşlerimizle beraber Mescid-i Aksa’da yaşamak isteyen kardeşlerimizi, Nadide Turizm’in 12-16 Aralık 2012 tarihlerinde organize ettiği Muharrem ayı özel Filistin Devleti’nin başkenti Kudüs-ü Şerif ziyaretine katılmaya davet ediyorum. Rezervasyon, ön kayıt ve detaylı bilgi için: 0555-865 67 26 ve 0212 616 92 26 www.nadidehac.com