Eğer denk gelirlerse başlığı gören TRT yöneticileri, eminim “öfke” ile bakacaklardır. Ama finalde, nasıl bir “hata” yaptıklarına değil, bu makalenin yazılmış olmasına takılacaklardır. 

Alışkanlıkları bu yönde olduğundan, İşaret ettiğimiz yere değil, işaret eden parmağa bakmaya devam edeceklerine de emin olarak söylüyorum.

Bu, ne bizim konumuz, ne de bizim umurumuzda. 

Ortada bir gerçek var.

1,1,2,3,5,8,13,21,34,55

İlk bakışta bu sayılar bir matematikle ilgili sanılabilir ama alakası yoktur. 

Fibonacci serisidir bu.

Ve bu hayattır.

Her sayı kendinden önceki iki sayının toplamıdır.

Yani?

Bu düzendir. Düne bakarak yarın ne olacağını anlamanın en kesin yöntemlerinden biridir.

Ve istihbaratçılık dün ne olduğunu değil, Yarın ne olacağını bilme sanatıdır.

Dizi özel bir kanalda olsaydı sorun yoktu. 

Devletin kanalında bir dizi yapıyorsan. Yayınladığın her şey devlet politikası ve kabulü demek olduğunu da bileceksin.

Şimdi biraz geriye gidelim.

3 yıldır uluslararası kamuoyunda göz bebeğimiz, devletin yatak odası, namusumuz MİT hakkında , Fetulahçı terör örgütünün bir kampanyası var.

Sahte plakalı bir Siyah Transporter Minibüs, sokak ortasında bir takım FETÖ’cüleri kaçırıyor, onlara işkence ediyor, Aylarca göz altında tutuyor.

Gerçektende ortadan kaybolan adamlardan söz ediyorlar. Aileleri sosyal medyada feryat figan konuşuyor.  

Kamuoyu yaratıyorlar. Algı operasyonu yapıyorlar. Sokakta vatandaş bundan söz ediyor.

Bütün bunlar, Adolf Hitler’den asla farklı bir karakterde olduğunu düşünmediğim Fetulah Gülen denen aşağılık pisliğin, propaganda bakanı Goebbels’in taktiklerini hatırlatıyor.

Buyurun Goebbels’in propaganda tekniklerinden bir tanesine bakalım.

"Propagandanın zamanı dikkatli seçilmelidir, optimum anda zihinlere yerleşmeli ve orada kalması için çaba gösterilmelidir."

Teşkilat dizisinin fragmanı yayınlandığı andan itibaren dikkatimi çeken bir sahne var.

MİT ajanı birini siyah bir transporter minibüsün içine ittiriyor ve o adam kaçırılıyor.

Peki sahne güzel, etkileyici mesaj sert ve ürkütücü.

Ama sorun nerede?

Sorun şurada değerli okurlar.

3 yıldır FETÖ bu propagandayı yapıyor.
3 yıldır FETÖ bu iftirayı atıyor.
3 yıldır Avrupa’da bu yalan üzerine kamuoyu yaratıyor.
3. yılında TRT’de bir dizi çıkıp bunu yapılıyormuş gibi yayınlıyor.

Oysa….

FETÖ’nün propagandasında MİT tarafından siyah minibüsle kaçırıldığını iddia ettiği kişilerin hepsi, FETÖ'nün hücre evlerinde aylar sonra yurt dışına kaçmak üzereyken yakalandığı halde bizim iktidara yakın, ancak ve kesinlikle hafızasız medyamızda yer bulmadığı için kamuoyu bu yönde aydılatılamadı. 

Bu adam kaçırma sahnesi Teşkilat dizisinin tanıtımlarında yayınlanmasından hemen sonra,

Fransa’da yaşayan Fetullahçı bir kadın, kamera ve ekipman desteği, Almanya'da yaşayan Fetullahçı bir esnaf da siyah transporter desteği vererek ne yaptı biliyor musunuz?
Kısa film çekti. (Youtube’de bulabilirsiniz.)
Şimdi demezler mi adama?

Kardeşim iddiamızı inkar ediyorsun ama devletin kanalında üstüne para vererek iddiamızı destekliyorsun. 

Dizi, bir başka ünlü ajan Elyasa Bazna’nın hayatının anlatıldığı Serdar Akar tarafından çekilen ÇİÇERO filmini ile benzer bir öykü ile başlıyor. Tüm ailesini saldırıda kaybeden bir çocuk. Daha sonra İstihbaratçı oluyor.

Dizide Solingen katliamına yapılan atıfla ailesini kaybeden küçük çocuk devlet tarafından alınıp ajan olarak yetiştiriliyor.

(Sevgili okurlar, Geçmişte savaşlardan sonra hemen her ülkede ailesini kaybetmiş çocuklar devlet tarafından koruma altına alır yeteneklerine göre değerlendirilir. Topluma kazandırılırdı. Yetimhanelerde büyüyen bu çocukların bazıları, devletin çeşitli kademelerinde yine yeteneklerine ve eğitimine göre görev alırdı. Liyakat diye bir şey vardı sözlüklerde hala duruyor. Yeni dünya düzeninde ise yetimlere böyle bir imkan verilmediği gibi. Yetimin hakkı yenilirken 18 yaşına geldiklerinde de yetimhaneden atılırlar. )  

Dizide, operasyon merkezi olarak gösterilen ofis ise bildiğimiz Amerikan polisiye dizilerinden uyarlama. Ortada elinde telefon sağa sola talimatlar yağdıran, hiperaktif bir şef ve o ne derse uygulayan, bir sürü robotik personel.

Sanki kadın olmasa oradaki personelin yapabileceği tek iş bilgisayarda oyun oynamakmış gibi.

Araya aile ilişkileri de serpiştirmişler.

Koskoca operasyonu yöneten şefimizin bir kızı var ve huysuzluk yapıyor, Evdeki hizmetçi işin içinden çıkamıyor ve teşkilatın hattından operasyon merkezindeki şefimizi arıyor.

(Bu ajanların evlatları nasıl oluyor diye merak etmemişler. Sanki kadın uzun yol TIR şoförü. O evlatlar bir SIR’a doğuyorlar ve o sırla yaşamayı öğreniyorlar, öyle saçma sapan ergen krizlerine girmiyorlar. Hiçbir şey bilmiyorlarsa Deniz Ülke Arıboğan’a danışabilirlerdi bu konuda.) 

Ve boşanmış olduğu eski eş bu süper kahramana trip atıyor. 

İstihbaratçıların eşleri her şeye katlanır her türlü fedakarlığı yapar. Dizideki Zehra’nın kocası gibi trip atmazlar. Aksine gurur duyar ve destek olurlar. Boşanmış bile olsalar ne saygıdan nede destekten asla vazgeçmezler. Çünkü bilirler kimsenin bilmediği bir hayatı. Asla ve asla eşlerine çocuklarına görevdeyken trip atmaz. Aksine onların tüm emanetlerine gözleri arkada kalmayacak şekilde sahip çıkarlar. O isimsiz Kahramanların arkalarında sadece Teşkilatları değil, birde hiç ilgileri olmamasına rağmen büyük sorumluluk almış kahraman aileleri vardır. Sırf o ailelerin hayatı kendi başına ayrı hikayedir. Kendi kendilerini iyileştirmek zorunda olan o aileler hayatlarını vatana feda etmiştir.

Onlarca casusluk romanı var en vasatını okusaydılar bile  bu kadar vasat olmazdı bu dizi. 

Bu dizideki tek gerçek, MİT’in yeni binasının merdivenlerinin görüntüsü. 

Tabii amaç para kazanmaksa dizi çok başarılı, TRT bu konuda açık çek. Afiyet olsun.

Neyse bir nal buldular, artık üç nal ve bir ata ihtiyaçları var. 

Hiç sanmıyorum ama, belki 3. Sınıf Amerikan polisiye dizisinden bir iki adım öteye gittikleri bölümlerde gelir.

Şimdiki haliyle bu dizi değil MİT’i anlatmak, herhangi bir istihbarat teşkilatının faaliyetlerinin uzağından bile geçmiyor.

Bu dizi MİT’i aşağılamaktan ve küçümsemekten başka bir işe yaramaz.