Hatırlarsanız, geçtiğimiz hafta MİT Başkanı Dr. Hakan Fidan ve Suriye Ulusal Güvenlik Başkanı Ali Memluk’ün Bağdat’ta görüşecekleri basına yansımıştı. Hattan ben de “İstihbaratta makas açıldı! Irak, Suriye ve Türk İstihbarat Başkanları Bağdat’ta toplanıyor!” başlığı ile olası görüşmeyi değerlendirmiştim.

Yayınlandıktan sonra bir kaynağım, ilgili görüşmenin Türkiye sınırları içerisinde gerçekleşmiş olabileceğini ima edince şaşırdım. Ne kadar sıkıştırdıysam fayda vermedi, “yok zerzevat… yok zerzevan…” gibi bir şeyler eveledi geveledi.

Ben de iz sürerek, iki ülke istihbarat başkanının Türkiye sınırları içerisinde buluştukları yerin, Türkiye'nin ikinci Göbeklitepe'si olmaya aday Diyarbakır'ın Çınar ilçesine 13 kilometre mesafedeki, UNESCO tarafından geçtiğimiz yıl Dünya Mirası Geçici Listesi'ne alınan, “İllüminatinin doğduğu yer” olarak görülen Mithras tapınağının bulunduğu, Zerzevan Kalesi olabileceğini düşündüm.

Çınar ilçesi bende hemen Celal Güzelses’in sesinden dinlediğim bir Diyarbakır Türküsünü çağrıştırdı: 

“…Bahçada yeşil çınar

Boyun boyuma uyar

Ben seni gizli sevdim

Bilmedim âlem duyar…”

Lakin sıcağı sıcağına Suriye resmi haber ajansı SANA’ya konuşan, adı açıklanmayan bir Suriye Dışişleri Bakanlığı yetkilisi; Türkiye ve Suriye istihbarat birimleri arasında görüşme iddialarını yalanlamış, Türkiye ile her türlü iletişim ve müzakere iddiasını kategorik olarak reddettiklerini söylemiş, Türkiye’yi “bölgede ve ülkede barış ile istikrara tehdit oluşturan, terör destekçisi bir ülke” olarak gördüklerini ifade etmişti.  

Bu açıklamaya şerh düşmek gerekiyor. Çünkü iki ülke istihbarat başkanlarının Bağdat’ta buluşması mı yalanlandı yoksa Türkiye ve Suriyeli İstihbarat başkanlarının görüşmesi mi? Yoksa kamuoyuna açık aleni, bir görüşme yapılmayacağı mı söylenmek istedi?  Zaten bu tür görüşmelerin kapalı kapılar ardında yapılması adetten değil midir?

Zerzevan kalesi

Yukarıda belirttiğim gibi görüşme o kadar kapalı ki, yer altı tapınağının bulunduğu Zerzevan Kalesi tercih edilmiş olabilir. Kim bilir orada başka  tesislerde vardır? 

MİT kapıyı açtı, gerisi gelmeli…

MİT Başkanı Dr. Hakan Fidan ile başlayan bu yeni sürecin, önümüzdeki günlerde özellikle Dışişleri Bakanlığı diplomasi ve siyaset kanallarını yeniden aktifleştirileceği düşünülebilir. Muhtemelen bir sonraki aşamada Türk ve Suriyeli askeri yetkililerin başta sınır güvenliği olmak üzere her iki ülkeyi tehdit eden terör örgütlerine yönelik ortak tavır belirleme ve müşterek askeri operasyonlar planlaması yapmalarına tanıklık edebileceğiz.   

Hakan Fidan suriye

Aslında bu bir zorunluluk, çünkü Suriye Devlet Başkanı Beşar Esat’ın  13 Eylül 2021 Pazartesi günü  Moskova’ya gerçekleştirdiği  son temas gezisinde Rusya Federasyonu Başkanı Vladimir Putin ile birlikte yaptıkları açıklamada, Suriye rejim ordusunun  kontrol alanı dışında kalan topraklardaki tüm askeri varlıklar işgalci ilan edildi. Tabii ki buna Türk Silahlı Kuvvetlerinin, terörist unsurlardan arındırdığı Afrin, el-Bab, Azaz, Cerabulus, Jindires, Rajo, Tel Abyad ve Ras al-Ayn gibi şehirler de dahil.

Esat ve Putin’in müşterek açıklaması hiç şüphesiz uzun süredir Suriye’den ayrılmayı planlayan ABD’nin bölgedeki askeri üsleri ve çekileceği yönündeki açıklamalar sonrasında gerçekleşecek olması ile yakından ilgili. Dengelerin değiştiği Fırat’ın doğusundaki ABD üsleri baskı altında. Suriye’de terörist unsurlarla aynı yatağa giren ABD’nin; Suriye ve Rusya ile İran’ın sahaya sürdüğü Kudüs Ordusu- İmam Ali Tugayları gibi paramiliter güçlerin preslemesine daha fazla dayanması mümkün görünmüyor. 

esed putin

Bu nedenle Esat /Putin ikilisinin bu çıkışı, ABD’nin güçlerinin Suriye’den tahliyesini hızlandıracaktır. Bununla birlikte ABD’nin bölgedeki askeri ve sivil yetkilileri, gizli servis yöneticileri; Ankara’nın Şam ile ilişkilerini geliştirmesini askeri tahliyenin sorunsuz gerçekleşmesi açısından önemli buluyor. O nedenle Türkiye ve Suriye arasındaki bu temas, Washington için de can simidi.  

Amerikalılar ayrıca Suriye’de, ABD ordusuna sülük gibi yapışan Fransız ve İngiliz kamburundan kurtulmayı çoktandır kafaya koyduklarından, belki de her iki taraftan daha fazla Ankara ile Şam arasındaki ilişkilerin bir an evvel alenileşmesini, diplomatik kanalların işletilmesini istiyor. Bir başka sebep de Suriyelilerin elinde rehin tutulan ABD’li asker, ajan ve gazetecilerin serbest bırakılmasında Ankara’nın üstlenebileceği arabulucu rol.  

Paris ve Londra hükümetlerinin tıpkı Afganistan’da olduğu gibi, Washington’un başını çektiği müttefik kuvvetlerinin Suriye’den çekilmesine karşı çıktıkları biliniyor. Özellikle Fransızlar; Lübnan’ı kontrol altında tutabilmek için Suriye topraklarında bulunduklarını gizlemiyor. 

Londra Bankerlerinin de “One Belt One Road OBOR/ Bir Kuşak, Bir Yol” ya da “Kuşak-Yol” Projesi’nin motor gücü Pekin rejiminin Ortadoğu’da tutunabilmesi ve adı geçen projenin selameti açısından, Suriye’den ayrılmaya pek sıcak bakmadıkları ortada.  Demek istediğim; İngilizler, Türkiye’nin Suriye ile ilişkilerini normale döndürmesini engellemek için her türlü çamura yatabilirler. Bu süreçte Türk medyasına dikkat edin!..

Vasfı veya statüsü ya da toplumsal rolü, mesleği ne olursa, kim olursa olsun, TV ekranlarına çıkıp, Ankara ve Şam başkentlerinin yakınlaşmasının NATO konseptine aykırı olduğunu, böyle bir irade tasarrufunun Türkiye’nin, Batı dünyası ile arasını açacağını söylüyorsa bilin ki o haindir, satılmıştır, Türk devleti Türk Milletinin değil, emperyalistlerin köpeğidir. 

Moskova ve Şam başkentlerinde İran rahatsızlığı…

Her ne kadar Esat ve Putin ikilisinin Suriye’deki tüm askeri güçleri işgalci ilan etmesi, ilk planda Türk Ordusunu akla getirse de, İran askeri varlığının da Rusya’yı rahatsız ettiği kadar Beşar Esat’ı da kara kara düşündürdüğü bir gerçek. Çünkü özellikle Suriye - İsrail sınırında İranlı paramiliter güçlerin, İsrail’i kışkırttığı ve İsrail savaş uçaklarının Suriye hava sahasını ihlal ederek, Suriye topraklarının bombardımanına  sebebiyet verdikleri ortada. 

Türk tarafının, İran-Suriye-İsrail eksenli restleşmelere yönelik çözüm önerileri sunması, potansiyel bir atak olabilir.  Şam;  Ankara - Tel Aviv ilişkilerinin mecrasını zaten yakından takip ediyor. Moskova’nın da Suriye’deki İran güçlerinin mevcudiyetinden çokta hoşnut olduğu söylenemez. 

İranlı yetkililer, bunun farkında olmalarına rağmen salağa yatıyor. Çünkü İran;  binlerce askeri kayıp ve milyar dolarlar harcayarak oluşturmaya çalıştığı “Şii Kuşak”tan vazgeçmek istemiyor.  İran da tıpkı Fransa gibi Suriye üzerinden Lübnan’ı kontrol etmek, Hizbullah’a her türlü lojistik destek sağlayabileceği bu Akdeniz’e açılma fırsatını kaybetmek istemiyor. Sonuçta bu jeopolitik perspektif İran’ı, Suriye’deki konumunu konsolide etme ve Rusya karşısında geri çekilmeme çabasına girmeyi zorluyor. 

Fakat reel politik parametreler göz ününe alındığında İran’ın Rusya ile aşık atması pek mümkün görünmüyor. Ama kedi her zaman kaymak yemiyor değil mi?

İran Büyükelçisi Putin ile görüştürülmedi…

 Nitekim Beşar Esat’ın Moskova ziyaretinin öncesinde ve sonrasında Putin ile görüşme talep eden İran'ın Rusya Büyükelçisi,  Velayet Takipçileri fraksiyonunun başkanı ve Ali Laricani'ye yakınlığı ile tanınan Kazem Celali, Kremlin bürokrasisi tarafından Putin’le görüştürülmedi.

Kazem Celali

Hatta Putin tarafından kabul edilmedikten sonra Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Mihail Bogdanov ile görüşmesinin de gerçekleşmediği belirtiliyor. 

Gerekçe olarak, yakın çevresinde tespit edilen koronavirüs vakaları tespit edilen Rusya Federasyonu  Başkanı Putin’in karantinaya gireceğinden, bu hafta Tacikistan'ın başkenti Duşanbe'de düzenlenecek Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü (KGAÖ) Kolektif Güvenlik Konseyi toplantısına, Şangay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) Devlet Başkanları Konseyi toplantısına ve KGAÖ ile ŞİÖ Devlet Başkanları Ortak Toplantısına video konferans yöntemiyle katılabileceği gösterildi.  

Esat - Putin görüşmesi ve sonuçları…

Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, Kremlin'de Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile bir araya geldi. Putin ile Esad arasındaki görüşme, 13 Eylül'de gerçekleşti. Esad'ın ziyaretinin gizli tutulması ve tamamlandıktan sonra açıklanması dikkati çekti. 

Putin esed

Görüşmenin ana konusu muhaliflerin elinde kalan son bölgeler oldu.  Görüşmede Putin, Suriye'de asıl sorunun hükümetin izni olmaksızın ülkede bulunan yabancı silahlı kuvvetler olduğunu vurguladı. Putin, Esad'ı cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kazandığı zafer nedeniyle tebrik etti. “Sizi tekrar Moskova'da ağırlamaktan çok memnunum" diyen Putin ayrıca, Esad'ın doğum gününü de kutladı. Suriye Devlet Başkanı da, Putin'in doğum günü tebriğine Rusça olarak "Spasibo" (Teşekkür ederim) diyerek karşılık verdi. 

Rus lider, yılın ilk yarısında Rusya ile Suriye arasındaki ticaret hacminin de 3.5 kat arttığını, Rusya’nın Suriye'nin restorasyonunda yardımcı olacağını ifade etti.  İki cumhurbaşkanı arasında uzun bir ikili görüşme ile başlayan ve daha sonra Dışişleri Bakanı Dr. Faysal Mikdad ve Rusya Savunma Bakanı Sergey Shoigu’nun da katıldığı zirvede, terörle mücadele sürecinde iki ülke orduları arasında ortak iş birliği ile terör örgütlerinin kontrolünde olan toprakların kurtarılması konularını ele aldı. 

Suriye'de terör faaliyetlerinin hala devam ettiğini vurgulayan Putin, “Bana göre asıl sorun, nihayetinde, Birleşmiş Milletler kararı ve sizin rızanız olmaksızın ülkenin belirli bölgelerinde yabancı silahlı kuvvetlerin bulunmasıdır ki bu da uluslararası hukuka açıkça aykırıdır." dedi. 

Birleşmiş Milletler kararı olmadan Suriye’ye asker gönderen ülkeleri eleştirdi. Putin ile Esad'ın görüşmede iki ülke arasındaki askeri iş birliğini ve ülkede hâlâ farklı grupların elinde bulunan topraklarda kontrolün yeniden sağlanması için yürütülecek operasyonları ele aldığını duyurdu.

Görüşmede, iki ülke arasındaki ilişkilerin ve terörizmle mücadelenin gündeme geldiği belirtildi.  Putin ve Esad'ın Suriye'deki siyasi süreci de görüştüğü ifade edildi. Esad ve Putin, bu güçlerin desteklediği muhaliflerin elinde kalan bölgelerin nasıl Şam ordusunun kontrolüne girebileceğini konuştu. 

Türk Ordusu, El Kaide/ DAEŞ/ PKK/YPG terörist örgütlerini etkisizleştirmek için Suriye’de…

Suriyeli yetkililer, zaman zaman görüşme imkânı buldukları Türk yetkililerden özellikle İdlip kentinde yoğunlaşan El Kaide /El Nusra/ DAEŞ gibi terörist unsurların bakiyelerini etkisizleştirmesini talep ediyor.

Türkiye de Suriye Kürtleri ve Rojava Özerk Yönetimi’nin geleceği konusunda Suriyeli yetkililere aktif  işbirliği teklifinde bulunuyor.  Her iki tarafın en büyük korkusu, Suriye’den çekilmeyi planlayan ABD’nin tıpkı Afganistan’dan çekilirken yaptığı gibi her türlü silah ve mühimmatı terörist unsurlara bırakması.

Beşar Esat’ın, Suriye'de Afrin, el-Bab, Azaz, Cerabulus, Jindires, Rajo, Tel Abyad ve Ras al-Ayn gibi şehirler dahil olmak üzere 1000'den fazla yerleşim birimini kapsayan 8.835 kilometrekarelik bir alanı kontrol altında tutan Türk Silahlı Kuvvetleri ile anlaşmanın önemini kendi çıkarlarını korumak adına gerekli bulduğunu söylemek yanlış sayılmaz.

Türk ordusu

Neden mi? Çünkü Türk Ordusu, ABD, Fransa ve İngiltere tarafından Suriye topraklarına sızdırılan, eğitilip donatılan ve Suriye ordusu ile savaştırılan küresel şer odakların cihatçılarını özellikle İdlip bölgesine sıkıştırdı, muhasara etti, onlara nefes aldırmıyor. 

Bu durumu Ruslar da görüyor Şamlılar da. Beşar Esat'ın bir başka uzlaşı gerekçesi de Türk Ordusunun, bu terörist grupları, Halep, Lazkiye ve Şam'dan uzak tutması, tampon olması.  ABD destekli PKK güçlerinin, Suriye rejimi ve Türkiye için oluşturduğu tehdit konusu da Beşar Esat’ın ajandasında.