Sizin dininiz size. Bizim dinimiz bize. Elbette, “bizim bu dünyada tartışıp durduğumuz şeylerin hakikatinin bize gösterileceği bir gün” var. Biz böyle iman ediyoruz.

Bizim iman ettiğimiz kitap bize, “Allah’a ortak koşmayacaksın, cinayet işlemeyeceksin, yalan söylemeyeceksin, zina etmeyeceksin, domuz yemeyeceksin, riba almayacaksın, şarap içmeyeceksin (…)” diyor.

Hürriyet’te bir haber: “MHP Genel Başkan Yardımcısı Sadir Durmaz, Tokyo’ya gidecek olan “File’nin Sultanları” ile ilgili sosyal medya hesabından çirkin bir mesaj paylaşan MHP’li Düzce Kaynaşlı Belediye Başkanı Birol Şahin hakkında soruşturma başlattıklarını açıkladı.” Bu MHP “kanımız aksa da zafer İslam’ın” diyen bir parti idi aklımda kaldığına göre. Hürriyet de artık “Bizimkilerin”, o hangi “bizimkiler”se..

Ne demiş Birol Şahin, “Allahu Teala’nın örtünün vücut hatlarınız belli olmasın emrine karşı çıkarak, açılıp saçılacaksın, kendini teşhir edeceksin sonra da Tokyo’ya gidiyoruz diye sevineceksin. Dünya şampiyonu olsan ne yazar. Müslüman kadın adap ve haya sahibidir. Yaptığı her işte Allah rızası gözetir. Dinimize göre kadınlar kendi aralarında spor yapabilirler. Erkekler huzurunda açık saçık olarak değil.” 

Peki Allah ne buyurdu: (MHP çevrelerinde daha çok okunan Ahmet Tekin meali / Ahzab 59) “Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve bütün mü’minlerin hanımlarına söyle: Sokağa tenlerini göstermeyen, vücut hatlarını belli etmeyen elbiselerini giyerek çıksınlar. Bu tür örtünme onların, vakar ve heybetleriyle hür kadınlar olarak tanınıp, kendilerine hürmet edilmesine; sarkıntılık yapılmamasına, incitilmemelerine en uygun bir örtünmedir. Allah çok bağışlayıcı ve engin merhamet sahibidir.”

Siyasi Partilerin genel başkanlarının sözleri Kur’an-ı Kerim ayetlerini neshetmez!?

Şahin, “Bunu genel anlamda yazdım. Kamuoyu beni takip ediyor. Takipçimiz çok. Art niyet taşımıyoruz. Bizler İslam ülkesinde yaşıyoruz. Müslümanım diyenin uyması gereken kurallar vardır. Müslüman bir kişi öyle bir kıyafet giyip erkek huzuruna çıkamaz. Bu haram” diyor. Ama MHP Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Sadir Durmaz, Şahin hakkında soruşturma başlattıklarını kaydetti. ‘Böyle bir paylaşımı kabul etmelerinin kesinlikle mümkün olmayacağını’ belirten Durmaz, “Ay yıldızlı formayı en yukarıya çıkaran File’nin Sultanları’nı büyük bir gururla izliyoruz, başarılarıyla da gurur duyuyoruz. Genel Başkanımız da grup konuşmasında mili takımımızı tebrik etti. İl başkanımızla görüştüm, savunmasını istedik, gereken ne ise yapacağız” diyor.

Daha dün de TOKİ evleri ile ilgili olarak DİB’den gelen bir açıklama ile ilgili olarak, “helal” ya da “mübah faiz tartışması yapıyorduk”. Sanki Enflasyon=Faiz riba imiş gibi. Peki enflasyon, devalüasyon “helal” ya da “mübah” mı? Allah (Haşa) ekonomiye, siyasete karışmıyor mu yoksa. Yine iş döndü dolaştı geldi laikliğe. Sahi, laiklik “dinler üstü bir din” mi ya da “dine karşı bir din” mi?

Amerikan laikliği kaç yaşında kaç hanımla evleneceğinize niçin karışmıyor da Kemalist Laiklik niye karışıyor. Resmi ideoloji zorunlu bir din mi, ona herkes uymak zorunda mı ki! O zaman o laiklik niye Kemalizme karışmıyor?

Mekke-i mükerreme de bile helal şarap, helal bira, helal şampanya satılıyorsa, “Helal Faiz” olsa ne olur, olmasa ne olur.

Sahi bu “Helalcilik” ne kadar “Helal”! Yahudilikten kötü bir kopyalama ile bir Pazar arayışından öte fazla bir anlamı yok. Oysa bizde Helal olan değil, “Haram” olan tanımlanır. Haram olmayan her şey önce “Mübah” olarak tanımlanır. Bu uygulamanın adı da “Mubahat”dır.

Bir yandan Ribayı tartışıyoruz, öte yandan İstanbul sözleşmesini. Sahi İstanbul sözleşmesi ya da CEDAW ile ilgili dini hükümler nedir?

İyi ki Türkiye’de Amish’ler yaşamıyor. Herhalde, bizim çağdaşlar onları “Çağdışı-gerici” diye taşa tutardı. Görünen o ki, bizim tesettürlü hanımlar da artık oldukça çağdaş. Geçen gün kadın doğumcu başörtülü bir hanımın bir kitap tanıtımını izledim, içimden “edep ya hu” dedim. “Bekri Mustafa Ayasofya’ya imam olmuş” da haberimiz yok! CHP bu kadarını yapamazdı herhalde. Cesaret edemezdi!

Ve Allah (cc), mealen buyurdu ki: (Araf 33) De ki: “Rabbim ancak, açık ve gizli çirkin işleri, günahı, haksız saldırıyı, hakkında hiçbir delil indirmediği herhangi bir şeyi Allah’a ortak koşmanızı ve Allah’a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi haram kılmıştır. 34. Her milletin belli bir eceli vardır. Onların eceli geldi mi, ne bir an geri kalabilirler, ne de öne geçebilirler. (Ya işte böyle, sadece kişilerin değil ülkelerin, milletlerin, şirketlerin, partilerin de. Yani ebed-müebbed ancak Allah’tır, başkası değil). 35. Ey Âdemoğulları! İçinizden size benim âyetlerimi anlatan Peygamberler gelir de her kim Allah’a karşı gelmekten sakınır ve hâlini düzeltirse, artık onlara korku yoktur. Onlar üzülecek de değillerdir. 36. Âyetlerimizi yalanlayanlar ve onlara uymayı kibirlerine yediremeyenlere gelince, işte onlar cehennemliklerdir. Onlar orada ebedî kalacaklardır. (Vahye uyanların kınayanlar ve vahye karşı meydan okurcasına beyanlarda bulunanların vay haline). 37. Kim, Allah’a karşı yalan uyduran veya O’nun âyetlerini yalanlayanlardan daha zalimdir? İşte onlara kitaptan (kendileri için yazılmış ömür ve rızıklardan) payları erişir. Sonunda kendilerine melek elçilerimiz, canlarını almak için geldiğinde, ‘Hani Allah’ı bırakıp tapınmakta olduğunuz şeyler nerede?’ derler. Onlar da, “Bizi yüzüstü bırakıp kayboldular” derler ve kâfir olduklarına dair kendi aleyhlerine şahitlik ederler. 38. Allah, şöyle der: ‘Sizden önce gelip geçmiş cin ve insan toplulukları ile birlikte ateşe girin.’ Her topluluk (arkasından gidip sapıklığa düştüğü) yoldaşına lânet eder. Nihayet hepsi orada toplandığı zaman peşlerinden gidenler, kendilerine öncülük edenler için, ‘Ey Rabbimiz! Şunlar bizi saptırdılar. Onlara bir kat daha ateş azabı ver’ derler. Allah, der ki: ‘Her biriniz için bir kat daha fazla azap vardır. Fakat bilmiyorsunuz.’ 39. Öncekiler sonrakilere, ‘Sizin bize karşı bir üstünlüğünüz yoktur. Artık kazanmış olduğunuz şeylere karşılık, azabı tadın’ derler. 40. Âyetlerimizi yalanlayanlar ve o âyetlere uymayı kibirlerine yediremeyenler var ya, onlara göklerin kapıları açılmaz. Onlar, deve iğne deliğinden geçinceye kadar cennete de giremezler! Biz suçluları işte böyle cezalandırırız.” Allah doğru söyledi. (Meallerdeki Parantez içindeki italik yazılar benim kendi görüşlerimdir.)

Birileri bize “biz ıslah edicileriz diyorlar” ve bizi terbiye etmeye, inancımızın üzerine hüküm koymaya çalışıyorlar. “İyi bilin ki onlar bozguncuların ta kendileridirler ve bize İlahlık ve Rablik taslamaktadırlar. Sizin dininiz size, bizim dinimiz bize! La ilahe illallah!Selâm ve dua ile.