Sigara esrardan daha zararlıdır. Esrarın haramiyeti aklı zail etmesi ile ilgilidir.

Şarabın haram oluşunun delillerinden biri de, “zararının faydasından büyük” olması ile ilgilidir. Sigaranın faydası da yok. Bizim Peygamberimiz, “Faydasız ilimden Allah’a sığınırım” der. Kimilerine göre “tütün” “Şeytan otu”dur. İsraf yönü ile zaten ayrıca haram!

Sigara içiciler çevresindekileri “pasif içici” konumuna düşürdükleri için ayrıca “kul hakkı”na giriyorlar.

Resulullah, “Sarımsak yiyenlerin mescide gelmemesini” söyledi. “Sarımsak yemeyin” demedi. Başkalarına rahatsızlık verilmemesi için bu uyarıyı sigara için de aklımızda tutmamız gerekmez mi. Çünkü sigara içen biri içmeyene göre sarımsak yiyenden daha az rahatsız edici değil.

Sigaranın üzerinde kocaman “Sigara öldürür” diyor. Hatta süründürerek öldürür. Madem sigara bir “Cinayet aleti” o zaman nasıl oluyor da bu kadar rahat satılabiliyor.

Dünyada her 6 saniyede biri sigara sebebi ile ölüyormuş. Prof. Dr. Mustafa Aydın, “Sigara kartelleri bizi ölümle tehdit ediyor” diyor. Aydın Üniversitesi, Oflu Hocanın sigara risalesini yayınladı. Eser 1891’de yazılmış. Kitabın adı  “Risaletül Mürşidil İhvan Fi Hakki’d Duhan”. Oflu Hoca Mehmet Emin efendinin başına gelmeyen de kalmamış.

Alın size bir ipucu, bir tartışma konusu daha, “Şeker de sigaradan daha zararlı” ise, bu şekeri ne yapacağız!?. Kadayıf, künefe, baklava, şekerlemeler, şekerli içecekler ve yiyecekler... Cola, gazoz, enerji içecekleri ve daha niceleri..

Sigara “öldürür”, şarap aklı başından alır, sarhoş eder, her ikisi de bağımlılık yapar, hasta eder, peki bunlar serbestse esrar niye yasak!

Sahi, Diyanete sorsak, “Boks” helal mi! “Futbol” helal mi? Faydasız, malayani bir sürü oyun var.

Hani geçen gün “filenin sultanları” tartışılmıştı.

Diyanet bir araştırma yapsa, camilerde oturarak namaz kılanların yüzde kaçı yaşlılık, yüzde kaçı menisküs yırtılması sonucu oturarak kılıyor. Sorun bakalım o menisküs nasıl yırtılmış.

Sormak gerek, insanın insana vurması faydalı mı? Hele “İnsanın yüzüne vurmak” caiz mi?

O şiddetle gelen topa kafa vurulur mu?

Artık “Konsept” İmam Hatiplerimiz de var. Spor alanında ihtisas yapıyorlar. “Rock and Roll” söyleyen imam olmaz da, “Futbolcu imam” olur mu? Üstelik de “Hafız”.. Herhalde biz yapınca “caiz” oluyor. Daha birçok halt yiyoruz bugün,  halbuki, dün başkaları yaparken kınıyorduk.  Gençlerimiz de sonunda artık “Ne sağcı, ne solcu, “futbolcu” oldu.

Diyanete sormak gerek, bir şehrin futbol takımı ile bizim şehrin takımları maç yaparken, bizimkiler gol atınca alkışlayıp, karşı takım gol atınca kızmak, bağırmak, küfretmek ne kadar ahlaki bir tutum. Futbolun kime ne faydası var. Spor desen o da değil, bir düzine adam koşuyor, onun bin katı insan bağırıyor. Oyuna bakıp doğrusunu destekleyip, yanlışına karşı çıkmıyor, bu kalabalıklar. Sabırlı da değiller. Çoğu “Fanatik”.. Körü körüne bir taraftarlık yaptıkları. Bağımlı hale geliyorlar. Holiganlaşabiliyorlar..

Futbol “iddia”ya dönüşüyor. Bahis şeklinde kumara dönüyor. Zaman israfından başka bir şey de değil. Devlet kasasından çok büyük kaynaklar aktarılıyor. Bu işin propagandası yapılıyor. Oysa kitap, “Dünya hayatının oyun ve eğlence olmadığını” söyler. Hiçbir faydası olmayan, zaman israfı olan bir işten söz ediyoruz. Media bu işe destek verir, bunun bakanlığı var. “Salazar’ın beşiği” değil mi bu. Diktatörlerin halkı uyutmak için bulduğu bir yöntem: Siesta, Fiesta, Futbol.. Uyu, eğlen / dans et ve futbol izle.

Bakın, bu işin içinde Mafia da var, derin devlet de. Mali suçlar da işleniyor. Hem de devlet garantili!

Bunlar adeta dokunulmaz. Darbelerde bile futbol kulüplerinin kapısına kilit vurulmaz, Mason locaları gibi. Futbol şirketleri, en fazla yardım alan ve devlete olan vergi borçları affedilen kuruluşlardır. “Milli Piyango” gibi, “Milli” bir felakettir futbol. “Milli takım” vardır yine devletin himayesinde örgütlenen. Bol bol reklamı yapılır. Halk bu şekilde galeyana getirilmeye çalışılır.

Bir zamanlar FETÖ de bu konu ile ilgileniyordu. Mesela “Geziciler”in birçoğu “Futbol Cemaati” mensubu idi. “Çarşı” popülerdi bir zamanlar. En kolay etkilenen ve kitlesel hareketler için harekete geçirilebilen bu grublar uluslararası güç merkezlerinin de yakın ilgi alanı içinde. Sermaye grubları da bunlara destek veriyor.

Bu işler helalse “İmam spor” da kurulsa, “Cemaat” de izleyici olur, camiden çıkıp futbola!. Nasıl bir fikir ama?!. Hakem de Müftü!.. Vaiz de cemaati galeyana getirecek sözler söylerse, kale arkası dualar ve zikirlerle bu iş hayli taraftar bulur. Mahyalarda yazarız, “Haydi Allah rızası için maça!”

Komedi! Tabii şortlar dinden aşağı.. Sahi erkeklere caizse, kadınlara haram mı? Cinsiyet eşitliği var memlekette.

Futbol aşk ve öfke sarmalı içinde, aklı zail eden, adrenalin bağımlılığı yapan bir şey iken nasıl meşru olabilir. Mikro faşizm gibi bir egosantrik/ben merkezci bir ahlaki zaafın  merkezinde yer alan bir yapıdan söz ediyoruz.

Arkası arkasına dev stadyumlar açılırken, belediyeler, merkezi yönetim bu işe milyarlar harcarken ben içimden hep “Ah” ile “tevbe istiğfar” çekiyorum.. Hep Gladyatörler geliyor aklıma.. Belki onlar kadar vahşi değil ama, onların daha soft şekli ile aynı yanlışın, aynı geleneğin bir devamından başka bir şey değil bu iş. Hazine kaynakları yanında kamunun özel sektöre yüklediği haksız mali yükümlülüklerin adresi olarak da, rüşvetle ilişkilendirilebilecek başka bir zulmün parçası değil mi bu yapılar. En azından bu yapılara aktarılan paralar vergiden düşülmüyor mu? Zekatı vergiden düşemiyoruz ama Futbol bu açıdan bir “seküler kutsal” olarak farklı bir önceliğe sahip.

Stadyumlar bu konuda vecd içinde coşan insanlar için “Abidevi” bir anlam kazanıyor. “Abide”, “Abid”, “Abd”, “Mabud” aynı kökten gelir. “İbadet eden, edilen” gibi bir anlam da taşır.

Bu “Futbol” fitnesinden yakamızı nasıl kurtaracağız bilmiyorum?. Tekrar soruyorum: Diyanet ne buyurur bu hususta! Şeytan bizi Futbolla da aldatmasın!. Selâm ve dua ile.