Konfiçyus, evlilik konusunda şöyle der; “Evlilik, upuzun bir ziyarettir. Ne var ki, tatlı servisi önce yapılır!..”
Eş seçmeye, çok yönlü bir arastırmadan sonra karar verilmelidir.Ani kararlar, ani ayriiliklar getirir.''
Yavuz BAHADIROĞLU
Bütün evlilikler kurulurken gerçek amaç ve niyet kişinin kendini mutlu ve huzurlu hissedebileceği, iyi ve kötü günlerinde yanında sımsıcak ve destek verecek duygularla varolacağı, birlikteyken kendini güvende hissedebileceği bir evliliğin olmasıdır. Peki neden niyet ve beklentilerin hepsi böyle güzel umutlar, heyecan ve heveslerle doluyken akıbetlerin çoğu hüsran dolu oluyor?Neden evliliklerin bir çoğu bir takım zorunluluklardan dolayı mutsuz bir şekilde devam ediyor? Veya neden birçok evlilik boşanmayla sonuçlanıyor hiç düşündük mü?Bütün bunların nedenlerini yapılan araştırmalar ve alınan verilerle beraber yazalım inşallah Bismillah diyerek..
Öncelikle evliliğin olmazsa olmaz 3 temel kuralı vardır.Bunlar;
• saygınlık ,
• sevgi ,
• farkında olmaktır
''Bir erkek terbiyeli olursa,bir kisi terbiyeli olmus olur.Ancak kadın terbiyeli olursa,bir aile terbiyeli olmus olur.'' Fannie HURSF
• SAYGINLIK:
ilk kural olan saygınlık denilince ne anlaşılmalıdır? Saygınlık mana itibariyle karşıdaki kişiyi bir birey olarak kabul etmek, demektir.Daha da geniş manası şudur ki evlilikte saygınlık; eşlerin birbirlerinin farklı bir beyin olduğunu kabul ederek farklı bir çocukluk, farklı bir anne baba, farklı bir kültürel geçmişle, farklı bir donanıma sahip, farklı bir düşünce ve fikre sahip olduğunu bilmek ve eşin herhangi bir konuyla ilgili verdiği karari eleştirmeden, aşağılamadan, dalga geçmeden duygu ve düşüncelerini ortaya koymasına fırsat vermektir. Eş eşin birey olma tarafını beslerse yok etmezse saygınlık ortaya çıkar. Birey olmama saygın olmamayı ortaya koyar. Birey olmamış kişinin saygın davranışı saygıdan beslenmiyor. Bu ne demektir biraz daha açalım isterseniz. Mesela bir kadın kocasınin yanlış hareketlerini görüyor ama kocasından korktuğu için eşine saygı gösteriyor, eşi hır gür çıkaracak diye sesini çıkaramiyor saygı gösteriyor. Aslında adamın parası ve imkanından mahrum kalmak istemiyor o yüzden saygılı davranıyor.Veya bir öğrencinin korktuğu öğretmenine, bir işyeri çalışanının patronunun işyerinden çıkarma korkusuyla çalışanın saygılı davranmasi bir saygı örneği midir? Kesinlikle hayır. Bu davranışlar korku kaynakli savunma davranışlarıdır. Belki de bu insanlar sırtlarını dönseler bir kaşık suda boğulurlar korkuttukları kişiler tarafından. O yüzden saygılı olmak kökeni itibariyle birey olmaktan kaynaklanıyorsa, yani kişi kendi fikri, iradesi ve kararıyla herhangi bir baskı altında olmadan saygılı davranıyorsa o zaman gerçek mana da saygılı davranmış olur ve bu alkışlanır.
Evlilikte eşlerin birey olmayı kabullenmiş, bireylik ilişkisi içinde evliliği kurgulamış olması gerekiyor. Genellikle kaygılı ve duyguları zayıf insanlar karşı tarafın olaylara bakışını kendi gibi düşünüp, bakması yerine benim gibi baksın, benim gibi düşünsün isterler. Kişinin olaylari kendi bakış açısıyla analiz etmesini istemezler. Yani aslında karşı tarafın kendisi gibi olmasını, kendisiyle aynı olmasını "aynileşmesini" isterler. Mesela erkek bağırtısıyla, çağırtısıyla kadına diz çöktüreceğini düşünür ama sonraları o kadının hisleri ölüyor. Erkekleşiyor bu sefer de erkek kendine benzeyen kadından memnun olmuyor. Çünkü Allah kadını ve erkeği farklı hislerle yarattı Bu farklılıklardir aslında kadını erkeğe, erkeği kadına çekici kılan.Kendine yani erkeğe benzettiğin bir kadının eline değerken elin artık bişey hissetmiyor. Sonra da çocuklar için devam edelim dediğin bir evliliğe dönüştü güzel beklenti ve heyecanlarla kurduğun bu evlilik.
Bir evlilikte neyi kurtaralım derlerse çiftler şunu demek gerekiyor en başta eşe birey olma fırsatı verilmeli. Eşi kendin gibi yapmaktan vazgeçmeli. Aynileşmenin önüne geçilmeli. Eşin duygularını besle, onu heyecanla dinle, üzerin de oluşturduğun korku dolu baskıyı kaldır, duygu ve düşüncelerini rahatça ortaya koysun. O zaman saygılı bir evlilik olmuş olur ve evliliğin ilk temel ve sağlam kuralı yerine getirilmiş olur.
• SEVGİ:
İkinci temel şartımız ise sevgi ile olmak var. Sevgi de yine bir şeyin ürünü. Ne olmazsa sevgi olmaz? Sevgi ile davranmanın en temel şartı "kendi ile barışık olmaktır. " Kişi kendi ile barışık değilse ortaya sevgi ürünü çıkmaz. Eşini kendisiyle barıştır. Bir evlilik kurduğun eşinin geçmişin de çocukluk travmaları vardır belki, anne babası aşağılamıştır, şiddet uygulanmıştır, öğretmeni kötü hissettirmistir, arkadaşları dışlamıştır belki..Şimdiye kadar hayatında yer alan, kişiliğini oluşturan en önemli kişiler kendisiyle barışık olmamasına sebep olmuştur. Belki de o yüzden hırçındir, suratı asıktır, doğru sevmeyi, dengeli davranmayı başaramıyordur. Bir eşin seni sevmesini istiyorsan; öncelikle ona kendini değerli hissettirmelisin. Mesela; ne güzel saçların var senin, ellerin ne güzel, fikirlerin ne güzel deyin. Şımarmasindan korkmayın.Kendisiyle barışık ve mutlu olmasına ortam hazırlayın.iltifat edin. Sürekli eleştirerek kendisini kötü hissetmesine sebep olmayın.Sen ne biçim kocasın, sen ne biçim annesin demeyin. Kendisiyle küs olmasına engel olun, elinizdeki bütün imkanları eşin kendisiyle barışık ve mutlu olması için kullanın.Eş kendini bişey sansın. Kimseden görmediği değeri sizden görsün. Neden mi? Çünkü; evliliğin en temel kuralından biri sevgi ile olmaksa sevgi ile olmanın zeminini de bireyin kendisiyle barışık olmasından geçer. Zaten, hep, hiç kelimelirini olumsuz cümlelerin içinde kullanmayın.Sen hep böylesin! Sana hiç yaranamıyorum ki! Zaten yine böyle davranacağını biliyordum! gibi umutları kıracak, daha da kötü hissettirecek kelimelerden uzak durun.Eşin kendini sevmesine izin ver ve ortam oluştur ki eş seni sevebilsin.
• FARKINDA OLMAK:
Evlilikte ki üçüncü temel şartımız da farkında olmaktır. Bireyin kendi gibi olabilmesi için, duyarlı olması için farkında olması gerekiyor. Peki neyin farkında olmalı? Kendisinin farkında olmalı. Her şeyin farkındalığıyla kendisine ve herşeye bakmak. Farkındalık; ince ayrıntıyı sezebilecek yeteneğe sahip olmaktır. Yani duyarlı olmaktır. Duyarlılık olmadan yürütülen evlilikler eşe de kişinin kendisine de zarar verir. Mesela; kadın sabahtan akşama kadar evde çocuklarla beraber, çocuğun eğitimiyle, bakımıyla, sağlığıyla, ev işleri, yemekleriyke uğraşıyor. Adam saat akşam 9 gibi evde oluyor.Kocası eve geldiğin de yaptığı emekleri farketmeden televizyonun karşısına geçip, yemek yiyip çok az konuşmayla uyursa kadın da değersizlik hissi oluşur. Neden mi? Gün boyu yuvası için yaptığı onca emek evin direği olan baba tarafından hiç farkedilmemistir.Ayni olayı tersi şeklinde de düşünebiliriz. Eve yorgun argın gelen kocalarin eve gelirken gün boyu yuvaları için harcadıkları emeklerin farkedilip takdir görülmesini isterler. Kalite ince ayrıntı da gizlidir. Eğer ince ayrıntıyı farkedersen burada duyarlılık oluşacak biz buna farkındalıkla yaşamak diyoruz.
Farkındalık olunca sadakat olur, vefa olur, fedakarlık olur, özveri olur ve bunlar bir arada olunca en güzel kavram vücut bulur. "HUZUR."
"Insan ömrünün en önemli olayi,iyi bir es seçimidir.''
DRUSUS