Soru: Hocam! Bir önceki sohbetimizde günümüzün Müslümanların Peygamberimiz (sav) ile ilgili olarak gördükleri rüyaları tahlil ediyorduk. Bu bağlamda size intikal eden buna benzer enteresan başka peygamber rüyalarından da bahseder misiniz?

Cevap: Bir bayan öğrencim vardı. Bir gün bana çekine çekine rüyasını anlattı. Rüyasında peygamberimizi (sav) görmüş ama cinsiyeti ne hikmetse kadınmış. Kendisinin ifadesiyle: “Bu nasıl olur Hocam? Peygamberimiz (sav) bir kadındı. Hiçbir kadın peygamber olur mu? Peygamberimiz nasıl bir kadının hüviyetine girer? Bu herhalde saçma bir rüya?”

Soru: Siz de herhalde şaşırmışsınızdır. Peki, siz ne dediniz?

Cevap: Ben hiç şaşırmadım. Bilakis rüya sahibi adına çok sevindim ve kendisini tebrik ettim. “Müjde olsun” dedim.

Soru: Hocam! Ne olur yapmayınız. Size saygımız var ama bu kadar da olmaz. Böyle bir rüyadan sonra öğrencinize siz nasıl bir müjde verebilirsiniz ki?

Cevap: Biraz sakin olalım ve bu rüya üzerinde biraz tefekkür edelim. Kim, neden böyle bir rüya örmüş olabilir? Her rüyanın, rüya sahibinin biyografisi, özel hayatı ve belki de kendine ait hususî bir sorunu ile bir ilgisi olamaz mı?

Soru: Ne bileyim ben hocam?

Cevap: O halde sabırla biraz dinle. Geçen sohbetimizde belirtmiştik. Her peygamber rüyası bir kere sadıktır, yanı bu rüyayı da ciddiye almalıyız.

Soru: Ama hocam, bayanın dediği gibi peygamberimiz (sav), rüya da olsa, hiç kadın olarak gösterilebilir mi?

Cevap: Şimdi beni iyi dinle ve sözümü kesme lütfen. Peygamber Efendimiz (sav), sahabilerle bir gün sohbet ederken, yanlarına Ebu Cehil gelir ve Peygamberimize (sav) kendisinin çirkin yüzlü olduğunu söyler. Hazret-i Peygamber (sav) de ona şu cevabı verir, “Haddini aştın ama doğru söyledin.” Daha sonra Hz. Ebu Bekir gelir ve ona “Ya Resulullah; ömrümde senin kadar güzel birini şimdiye kadar hiç görmedim.” der. Peygamber Efendimiz (sav), ona da “Ey şu değersiz dünyadan kurtulan aziz varlık, doğru söyledin!” der. Bu durum karşısında elbette sahabiler şaşırır. Ne de olsa Peygamberimiz (sav) şaka da olsa hiçbir zaman yalan söylemez. Sahabe sorar: “Ya Resulullah; Ebu Cehil’e ‘doğru söyledin’ dediniz, Ebu Bekir’e de aynısı söylediniz, ikisi de birbirinden tamamen aykırı sözler sarf ettikleri halde siz her ikisine de ‘doğru söyledin” dediniz, bunun hikmeti nedir?” İşte Peygamberimizin (sav) verdiği cevap, gerçekten bizi düşündürmelidir ve rüyalarla ilgili olarak söylediklerimize dikkat etmeliyiz.

Soru: Hocam! Şimdi ben de çok merak ettim. Ne dedi Peygamberimiz (sav)?

Cevap: Peygamber efendimiz (sav) şöyle buyurdu: “Ben bir aynayım, bana bakan kendini görür. Ebu Cehil bana baktı ve kendini gördü, kendi özelliklerini söyledi. Ebu Bekir baktı, kendini gördü ve kendi ruhî güzelliklerini söyledi.” Peygamberimiz (sav), Hakk’ın kudret eli ile cilâlanmış bir aynadır, her kim ona bakarsa, onu görürse kendi hasletlerini, kendi kimliğini görür. Bu hakikat, Peygamberimizin (sav) yaşadığı dönemde geçerliydi, bugün de aynen geçerliliğini korumaktadır. Tek bir farkla, Peygamberimiz (sav) vefata ettiğine göre, kendisini dünya gözüyle göremeyeceğimize göre bugün bu hakikat, ruhlar âleminde yani rüyalarda geçerlidir.

Soru: Anladım, demek istiyorsunuz ki hanım efendinin rüyada Peygamberimizi (sav) kadın olarak görmesi, haddizatında Peygamberimizin (sav) kendisine ayna tutması gibi bir şeydir. Ve dolayısıyla bu bayan, kendini kadın olarak gördü. Şimdi bana bu rüya mantıkî geldi. Hakkınızı helal edin, ilk tepkilerim zannederim biraz fevri idi. Ama bir bayan rüyasında Peygamberimiz (sav) üzerinden neden kendini bir kadın olarak görür ki? Bunda şaşılacak bir şey yok ki? Bunun hikmeti nedir? Ne gibi sonuçlar elde ettiniz bu rüyadan?

Cevap: İşte şimdi geldik rüya ile rüya sahibi arasındaki özel münasebete. Bir rüyayı doğru tabir edebilmek için, rüya sahibini iyi bilmek gerekir. Onun özel zaaflarını, üstünlüklerini, meziyetlerini, dertlerini, arzularını, kusurlarını ve hatta bazı mahrem hallerini bilmek gerekir. Buna bağlı olarak rüya, herkese anlatılmaması gerekir. Güvenilebilir ve doğru tabir edebilen ehil birisine anlatılabilir.

Soru: Peki, siz isim vermemek şartıyla ve rüya sahibinin iznini de alarak, bu gibi sadık rüyaları, ilmî bir çerçevede tahlil edip halkın da doğru bilgilendirilmesi için, paylaşıyorsunuz. Bu rüyanın arka plânını da bize anlatabilir misiniz?

Cevap: Efendim; bu bayan öğrencim, MS (Multipl Skleroz) hastası idi. Ciddî ve bazen de haftalarca süren ataklarla kendini belli eden bir kronik sinir sistemi hastalığı olduğu için, öğrencim bundan dolayı zaman zaman dersime gelemezdi. Bu benim dikkatimi çekmişti. Ben de engellilik bağlamında hastalıklarla ilgilendiğim için, öğrencim bu rahatsızlığını benimle paylaştı. Mezun olduktan sonra da kendisiyle ilgilendim ve bu rahatsızlığın daha çok sosyal yansımaları üzerinde durduk. En büyük sorunu, bu hâliyle kendisinin evlenmesinin uygun olup olmadığı idi. Bu hususta ben kendisine fıkhî ve insanî boyutuyla yardımcı oldum ve damat adayın evlenme niyetinden önce bu özel durumundan haberdar olması gerektiğinin altını çizdim. Ama sorun daha çok evliliğin, genelde anlamda sağlığını olumsuz yönde etkileyip etkilemeyeceği yönündeydi. Bu hususta uzman doktorlar da somut bir şey söyleyemiyorlardı.

Soru: Peki, bu süreçte öğrenciniz bu rüyayı gördü ve siz de buradan soruna bir çözüm mü buldunuz?

Cevap: Ben bu rüyayı, Allah’ın zor durumda olan ama hayırlısıyla bir yuva kurmak isteyen mütevekkil ve sabırlı bir kuluna bir lütuf olarak gördüm ve bu minval üzere yorumladım. Tamamen şahsî olan bu anlamlı rüya, Peygamberimizin (sav) gösterdiği manevî aynasıyla öğrencimin kadınlık vasfını taşıdığını ve evlenmesinde bir sakınca olmadığını gösteriyordu. Dolayısıyla ben de öğrencime bu müjdeyi verdim, o da sevincini gözyaşlarıyla gösterdi.

Soru: Hocam! Ben de çok duygulandım. Sonra ne oldu Hocam?

Cevap: Mutlu bir evlilik yaptı ve şimdi o bir çocuk annesidir. Elhamdülillah.