Yazıya geçmeden önce özelden  kadına genelde canlıya şiddet  nasıl önlenebilir ile ilgili basit ama kesin sonuç getirecek bir kaç öneri.
• Şiddet uygulayan her bireyin kendisi ile birlikte anne- babasının suç ortaklığını unutmadan anne- baba okulları açmak, 
• Erkeği dünyanın var olma veya yok olma sebebi olarak gösteren ilkel eğitim anlayışına dur demek,
• Okul Öncesi Eğitim süreci ile birlikte değerler eğitimini öne çıkarmak,
• Erkeği fiziksel güç kadını cinsel objeden öte görmeyen dizi filim furyasına dur demek,
• Kadın bedeni üzerinde rant peşinde koşan reklam ve giyim  sektörüne dur demek,
• Sosyal medya üzerindeki sapkın tüm çalışmalara dur demek,
........
Şiddet bulaşıcıdır ve çocukluktan itibaren öğrenilerek  davranışa dönüşür.

 " En üstün olanınız Allah'tan en çok korkanınızdır "
(Hucurat 49)

Kadına Yönelik Şiddet: 

Kadına yönelik şiddet kadınlara, yalnızca kadın oldukları için uygulanan, cinsiyet eşitliğinin sağlanamamasından kaynaklanan, kadın bireylerin insan haklarını ihlal eden eylemlerdir.  Maalesef bu ihlaller gelişmekte olan ülkelerde daha sık görülmekle birlikte, kadınlar dünyanın bütün ülkelerinde fiziksel ve psikolojik şiddet tehlikesi altında yaşamaktadır.
Şiddet denince aklımıza ilk  gerek ekonomik gerekse sosyo - kültürel açıdan zayıf kalan ülkeler akla gelir . Oysa şiddet ile ilgili bölgesel örnekler incelendiğinde  şiddet eşittir geri kalmış ülkeler   çıkarımı  basit bir ön yargıdan ibarettir.  Örneğin; Almanya'da yılda ortalama 15 bin kadın, şiddet gördüğü gerekçesiyle evini terk ederek, kadın sığınma evlerinde yaşamaya başlamaktadır.

Erkek ve kadın kavramı üzerinde yoğunlaşarak eğitim- öğretim süreci şekillenmeye devam ettikçe şiddet toplumların     acı gerçekliği olarak kendini hissetirecektir. Acı ama gerçek!!
 
 Modern toplum ve hırpalanmış duygular.
 Artan cinayetler ile birlikte sosyal medyada fırtanalar koparan onlarca sözüm ona sanatçı.
 Peki onlara şu soruyu sormak gerekmez mi?
Kadını cinsel obje olarak öne çıkaran siz değil misiniz?
Neden izlenme rekorları kırmak için çekilen sahnelere kadın kurban ettiniz?
Erkeği fiziksel güç kadını cinsel obje olmaktan öte görmeyen senaryolar bu topluma sizlerin elleriyle dayatılmadı mı?
.....
 Kadına Şiddet İle İlgili  Tanımın  İçeriği ve Hukukî Boyutu: 
Kadına yönelik şiddet, 1993 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından kabul edilen Kadınlara Yönelik Şiddetin Önlenmesi Bildirgesi'nin birinci maddesine göre; Kamusal ve özel alanda gerçekleşen, kadınların fiziksel, cinsel, duygusal zarar görmesiyle sonuçlanan ya da sonuçlanması olası, her türlü cinsiyet temelli şiddet eylemi veya bu eylemin yapılacağına ilişkin tehdit ya da zorlama ve keyfi olarak özgürlüğün kısıtlanmasıdır. Aynı bildirgenin ikinci maddesinde, bu tanımın ailede ve yakın çevrede olagelen fiziksel, cinsel ve psikolojik şiddeti de kapsayacak fakat bununla kısıtlanmayacak şekilde yorumlanması gerektiğini belirtmektedir.

Şiddet tek başına bir sebep ile açıklanacak kadar sıradan bir olay değildir.
•Biyolojik Faktörler
•Psikososyal Faktörler
•Sosyoekonomik Faktörler
•Psikiyatrik Faktörler
•Diğer  Faktörler (madde kullanımı sonrası sinir sisteminin bozulması, Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) varlığında saldırgan davranışların ve şiddet eğiliminin arttığı söylenebilir.

Bizim için esas önemli olan konuya dönelim psikoloji ve şiddet.

 Şiddetin Temelinden Yatan Psikolojig Gerçeklik Nedir?

Şiddet, bir imdat çığlığıdır; yönünü bulamamış bir ruhun çıkış yolu olarak seçtiği. Şiddet, “ben varım” demenin başka bir  yoludur, bunun için bir başka yol bulamamışların başvurduğu kaçış yöntemidir. Şiddet  bir yas tutma biçimidir, kendini kaybetmiş bir ruhun kendi kaybına duyduğu öfkenin dışa vurumudur. Şiddet bir öç alma biçimidir, kişinin kendi sahip olmadıklarına sahip olanlardan aldığı öç,sahip olmadıklarından dolayı öncelikle kendisine duyduğu öfkenin dışa vurumudur. Şiddet güçsüzlerin gücüdür, sonuçları kendini de başkalarını da inciten zihinsel dengenin yetirilme hâlidir. Şiddet göz ardı edilenlerin,dikkate alınmayanların isyanıdır...

 Psikolojik Kojenine Göre Şiddet. 

 A-Davranışçılar Göre: 

Şiddet davranışının  kökeninde öğrenme vardır. Şiddet adı verilen davranışlarda  tıpkı diğer tüm davranışlar gibi bir öğrenme ürünüdür. İnsanın bütün davranışlarının öğrenme ürünü olduğunu söyleyen davranışçılar davranışı, uyarıcı ve tepki arasındaki koşullanmayla açıklar. İçsel süreçleri varlığının ölçülemezliği ve nesnel olmadığı gerekçesi ile  reddederler. Davranışçılara göre, insanı doğuştan gelen eğilimler değil, yalnızca çevrenin etkisi  biçimlendirir. Şiddet de öğrenilen bir davranıştır.

 Örnek: Annesi şiddet gören bir çocuk iki yönlü şiddeti öğrenmiş olur.
 Örnek1- Büyüdüğünde tıpkı babası gibi sorunlarını şiddet yoluyla çözmeye çalışır.
 Örnek 2- Annesi sürekli babası tarafından şiddete uğrayan  bir kız çocuğu büyüdüğünde babası gibi şiddet kullanan bir bireyi eş olarak seçer. Şiddet ten beslenen birine yakınlık duyar. Çocukken öğrendiği davranışı başkasına karşı olmasa da kendi dünyasında kendisine yansıtarak yeniden yaşar.

Öğrenme sonucu davranışa dönüşen şiddet farklı yollardan ortaya çıkar . Bazen kendi bedenine karşı saldırgan tavırlar ortaya koymak şeklinde gerçekleşir.
 Örneğin, vücuduna zarar verme(etini cimcikleme,vücuduna jilet atma...)

Bazen ise doğrudan kendisi dışında başka yöne yansıtma yoluyla ortaya çıkar.
 Örneğin , Eşini dövme, çocuğunu dövme,yönettiklerini mobbing ve benzeri yöntemlerle denetim altına almak gibi... 


 B-Engellenme ve Saldırganlık Varsayımı: 
  Şiddetin ortaya çıkması ile ilgili bu varsıyıma  göre saldırganlık bir iç güdü değildir.

Burada iki yönlü bir durum karşımıza çıkar.
 1- Çocukluk Dönemi İle ilİlgili Engellenme-Saldırganlık. 
Bireyin büyüme sürecinde yakın çevresindekiler, onun birçok davranışının önüne engeller koyar. Birey bunlara gücü yettiğince direnir; ama gücünün yetmediği yerde kabul etmek, ortama uyum sağlamak gibi, aslında dışlanmamak için yaptığı davranışlar sergiler. Bireyin çevreye uyum sağlama sürecine sosyalleşme de denebilir. Bunun ölçüsü, uyum sağlama sürecinin bireyi kendisi olmaktan ne kadar uzaklaştırdığıdır. Bireyin çevreye uyum sağlama süreci, bireyi isteklerinin farkında olmayan, yalnız kendinden beklenenleri yapan biri haline getirdiğinde tehlike çanları çalmaya başlar. Çünkü yetişkin birey, bir noktadan sonra, bastırdığı öznel gereksinimlerinin, baskısını çok fazla hissetmeye başlar. Büyüme sürecinde içselleştirdiği, anne babanın baskılayan, engelleyen sesi, bu kez dışarıda değil kendi içindedir. Yani büyüme sürecinde, birey kendisine engeller çıkaran yakın çevresinin söylemlerini içselleştirmiştir. Yetişkin yaşında, birey kendini  özgür bırakamaz. Bu tip kişiler çoğu zaman şöyle konuşurken duyulur: “Öfkeliyim ama neden olduğunu bilmiyorum”, “Sıkıldım ama ne istediğimi bilmiyorum”, “En ufak şeylere bile kızar oldum”. Bu durum genelde, bireyin yaşamak isteyen tarafını baskılamasının sonucudur.
Bu tür davranışlara sahip olan bireylerde öfke kontrolü güçtür.

 2- Yetişkin Olunan Dönem İle İlgili  Engellenme- Saldırganlık. 
Şiddet engellenmiş bir duyguya tepki olarak ortaya çıkar. Yani,bireyin amaç yönelimli davranışı engellendiğinde, saldırgan bir güdü ortaya çıkmaktadır. Hedefe koşarken engellenme.

 Örnek:
• Hakettiğini düşündüğü halde memur olmayan bir bireyin saldırgan davranışlar ile kendini   ailesine ve çevresine kabul ettirmeye çalışması.
• Çalışarak almaya hak kazandığı maaşını alamayan bir çalışanın iş yerini dağıtması.
• Uzun süre yaşadığı bir birliktelikten aldatılmak şeklinde yalnız bırakılan bir bireyin daha sonraki birlikteliklerini bir öç almaya dönüştürmesi. Birlikte olduğu yada evlendiği kişiye şiddet uygulayarak uğradığı haksızlığı bastırmaya çalışması.

 C-İç Güdüler: 
 Şiddet kavramı doğuştan dır. Birey şiddet davranışına doğuştan sahiptir.  Başta içinde  bulunduğu aile olmak üzere sırasıyla mahallesi, şehri, ülkesi...yani bulunduğu coğrafyanın ekonomik gelişmişliğine,sosyo- kültürel gelişmişliğine göre olumlu yada olumsuz yönde ortaya çıkar.
Birey doğuştan iki eğilimle dünyaya gelir: yaşam iç güdüsü ve ölüm iç güdüsü. Yaşam iç güdüsü, insanın yaşama coşkusunu yansıtır, cinsel iç güdüleri de içerir. Ölüm iç güdüsü, insandaki yıkıcı, yok edici eğilimleri içerir.  Örneğin şidetti iç güdüler ile anlatmaya çalışan Psikanalitik görüşe göre yaşayan her varlık, ilksel (inorganik) konumuna dönme amacını taşıyan yok edici iç güdülere sahiptir. Bu iç güdünün yok edici öğelerini, organizmanın dışına yönlendirmek libidonun görevidir. Bunun başlıca yollarından biri ise, yok etme isteğini organizmanın dışındaki nesnelere yöneltmektir . Daha açık bir ifadeyle, saldırganlık, ölüm içgüdüsünün, bireyin kendisi dışındaki kişi ya da nesnelere yöneltilmesidir.

İç güdüler şiddet kavramının temel sebebidir.Normal dışı davranışların gelişmesi basitçe şu şekilde gelişir;  0-6 yaş döneminde  doğal istek ve eğilimleri bastırılan ve cezalandırılan birey, ergenlik döneminde de aynı tutumlarla karşılaşır ve doğal güdülerini (yaşam iç güdüsü ve ölüm iç güdüsü) toplum tarafından kabul edilebilir yollarla (ressam, polis, asker, kasap, boksör olmak gibi) doyuma ulaştırmayı başaramazsa normal dışı davranışlar geliştirir.

  Eğer doğru bir şekilde  duygu ödüllendirilmez ve   kontrol edilmez ise şiddet olarak ortaya çıkar. 
 Örnek1; Bir ressamın doğadaki süreci kağıt üzerine aktararak bu süreci “öldürmesi” gibi. Ressam böylece, doğuştan getirdiği saldırgan ya da cinsel eğilimlerini, toplum tarafından kabul görecek biçimde ifade etmektedir. Bunu başaramayanlar, toplum tarafından kabul edilmeyen şiddet içerikli davranışlar gibi farklı mekanizmalara  başvurabilmektedir.

 Örnek2; Bulunduğu sınıfta dersleri ile  dikkat çekmeyi başaramayan bir öğrencinin sevilmiyorum,önemsenmiyorum  gibi çıkarımlar yaparak saldırgan tavırlar ortaya koyma yoluyla kendini kabul ettirmeye çalışması.
 Örnek3; Sevilmediğine ve istenmediğine inanan bir çocuk, diğer çocuklara zorbalık ederek ezikliğini giderebilir, güvensizlik duyguları içindeki bir diğeri bütün davranışlarını diğer insanların ilgisini ve onayını sağlayabilme amacına yöneltebilir.

Şiddet vesaldırganlık eğilimlerinin doğuştan geldiğini söylemiş olmakla birlikte,  iç güdüler ile şiddet kavramını anlatmaya çalışan kuramcılar bireyin gelişimi sürecinde, saldırganlığın biçim değiştirdiğine, bebeklikteki saldırganlıkla, yetişkinlikteki saldırganlık arasında, büyük fark olduğuna dikkat çekmişti
ırçekmiştir.

 " En üstün olanınız Allah'tan en çok korkanınızdır "
(Hucurat 49)

Sonuç:

" Bugünün çocuğu yarının katili. "

Unutmayalım!

Her canlı bombanın,her seri katilin,her Hitler'in,her işgalci Siyonist'in,her zorbanın ve her fiziksel gücü her şey sanan aşağılık kompleksi sahibi varlığın bir annesi bir babası vardır. Ve eğitim aldığı öğretmenleri vardır. Örnek aldığı yöneticileri- aydınları vardır.....
Şiddete dur demek elimizde insanlık onuruna yakışır yarınlara.