Geçtiğimiz günlerde gayr-i meşru hayat yaşayan bir aktrisi, gördüğü şiddet vesilesiyle arayarak sahip çıktığını ve kendisini devletin kanatları altına aldığını belirten Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı, aslında neleri yıkmakta olduğunun farkına bile varamadı malesef!

Avrupa Birliği denilen, yeryüzünde bozgunculuk yaparak dünyayı sömürenler kulübüne hoş görüneceğiz diye örf ve inançlarımızla ters düşen kötülüklere sahip çıkmak zorunda mıyız?

Milli-manevi ve kültürel değerlerimizi yozlaştıran, “aile”yi dinamitleyen, insan haysiyet ve onurunu zedeleyen sapkınlıkları, kanun şemsiyesi ile korumaya çalışmak, bu milletin geleceğine kefen dikmekten farksız değil midir?

Bu milletin size verdiği yetkiyi, bu milletin en büyük değeri olan “AİLE”yi yıkmak için kullanırsanız, ülkemizin istikbalini yıkmış olursunuz!

Avrupa’nın parçalanmışlığını, bitmişliğini, insani erdem ve faziletleri yitirmiş kokuşmuşluğunu görmüyormusunuz?

Eyy yetkililer, eyy kanun yapanlar, uygulayanlar;

Serbest bırakılan zinanın, kadına şiddet bahanesiyle uygulamaya konan ağır yaptırımların, kadının ekonomik hayata geçişi için yapılan teşviklerin âileyi dibe doğru çekmekte olduğunu farkedin artık!

Saygıya ve hürmete layık olan ve milletimizi ayakta tutan “aile”, değerini yitirdi. Ailenin olmazsa olmazı olan “anne”, sıradanlaştı, “baba” ise, hakir duruma düştü, ikisi de değerini kaybetti!

Artık ne baba kaldı, ne anne!..

Aile bitti!

“Güçlü Kadın, Güçlü Türkiye” sloganıyla sürekli bir kadın istihdamından, kadınların çalışma hayatına daha çok girmesinden bahsedilerek, kadın, aileden koparılıyor, “anne”liği elinden alınıyor!

“Güçlü olmazsan erkek seni ezer” diye toplumun temel taşı olan aileyi oluşturan kadın, erkeğe düşman ediliyor. Kulağa hoş gelen söylemlerle bu düşmanlık, kadınların bilinçaltına iyice işleniyor. Aslında ezen bir koca olmadığı halde, bugün kadınların bir çoğu ezilme paranoyası ile çocuklarının babasını, evinin erkeğini ezmeye çalışıyor.

“Güçlü kadın, mutlu kadın” gibi bir algı oluşturularak kadınlara gaz veriliyor. Kadınlar da bunu iyi bir şey zannediyor. Oysa “güçlü kadın” olmak, mutluluk sebebi değil, tam aksi mutsuzluk sebebi olabiliyor. ‘Stres’, ‘öfke’, ‘depresyon’, ‘endişe’, ‘güvensizlik’, ‘yalnızlık’, ‘gelecek kaygısı’, güçlü denilen kadınların en büyük problemleri..

Zira toplum güce tapar hale geldiğinden bu popüler söylemler, kadınların tercihlerini belirliyor. Yani hem evin sorumlulukları, hem iş hayatının stres ve zorlukları, hem çocukların ve kocanın beklentileri altında ezilen ve bu yükleri taşımakta zorlanan kadınlar, birinden vazgeçmek zorunda kaldığında, gücün ekonomik kazançta olduğunu düşünerek çoğunlukla evliliklerinden vazgeçmeyi tercih ediyorlar. Aslında bu tercih, aileyi atom bombası atılmış gibi heder ediyor.

“Kadınlar kalkınmanın öznesi olacak” denilerek ekonomik güce kavuşmasından bahsediliyor ama, kadının anneliğinden, eş rolünden, nesil yetiştirme ve toplumu inşa rolünden bahsedilmiyor.

Kadınları kışkırtarak ortaya çıkan bu güç, yapıcı değil yıkıcı bir güçtür. Böyle sözde güçlü kadın ve ezik erkekten oluşan toplumda, aile yok olduğu gibi, ülkenin istikbali de yok oluyor!

Evin içinde korkudan ‘gık’ını bile çıkaramayan baba ise, tam bir şamar oğlanına dönmüş durumda. Çocuğunu terbiye etmek için kaşlarını biraz çatsa, kötü muameleden kendisini mahkemede, hanımına biraz sesini yükseltse, kadına şiddetten kendisini sokakta buluyor!

Medya, erkekleri, sürekli şiddetle, sapkınlıkla afişe ederek aşağılıyor, değersizleştiriyor ve gözden düşürüyor.

6284 sayılı kanun, kadınların maşası olmuş durumda. Evin erkeği kafanı mı bozdu, git karakola, bir ifade ile uzaklaştır evden, at gitsin! Hiç merak etme, evden attığın o adamdan sana nafaka da bağlarız, geçinip gidersin.

Ne yalanın önemi var, ne haramın!

Böyle bir toplumda, vatanına, milletine, ailesine iyi bir çocuk yetişir mi Allah aşkına?!

Bu bir çöküştür!

İşin daha da kötüsü, bu tehlikeli gidişata dikkat çeken herkes, edebsiz ve hain bir güruhun linç ve haysiyet suikastine uğrayarak hedef haline getiriliyor. Devletin, diyanetin ve siyasi erkin yetkilileri de adeta birilerinden çekinircesine suskun kalıyor!

Erkekler, artık kadınlardan korkuyor, evlenmek istemiyor!

Toplumun en temel yapıtaşı olan “aile”yi oluşturan direklerden biri olan erkek, bugün kadın karşısında hep haksız bulunduğu için ezik ve sömürülen durumda! Toplumda sayısı gittikçe artan bu erkeklerden vatan ve millet adına, çocuk yetiştirmek adına ne bekleyeceksiniz?

Aile demek, vatan demektir. Devletler ancak sağlam aile yapıları ile güçlü olabilirler.

Aileyi yıkarsanız, ne millet kalır, ne vatan!

Ailenin, dolayısıyla milletin ve ülkenin geleceğinin kurtulmasını istiyorsanız, mevcut Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ayrıştırılarak, aile ve kadından sorumlu bölümü tamamen kaldırılmalıdır! Bu hususta çıkarılan bütün kanunlar da iptal edilerek, milli-manevi ve kültürel değerlerden oluşan “aile”miz, yeniden yapılandırılmaya çalışılmalıdır!

Yok, bizim amacımız zaten aileyi ve de ülkenin geleceğini yıkmaktı, diyorsanız, devam! Başarmak üzeresiniz!..