Son yazılarını ''Anne ben Afrika'dan yazıyorum'' formatıyla kaleme alan yazar Said Yakut'un bu sefer ki ana teması canlı yayında ağlayan Nihat Genç oldu..

İşte yazının ilgili bölümü:

Adı nihat genç.

Hani kendine özgü 3. sınıf Lazoğlu hikâyeleriyle bilgelik taslayıp egosunun peşinde dolanmaktan şirazesi şaşmış o ağabeyimiz var ya.

İşte onun için diyor ki, “Karakolda doğru söylüyor, mahkemede şaşıyor”.

İlhan Selçuk'un gözaltına alınmasına içerleyip kurduğu ekran mahkemesinde “peygamberini kaybetmiş bir kavmin çaresizliği”nden dem vurup ağlıyormuş.

Anne hani o ağladığı zaman sen bana derdin ya “Keşke bu adam saçına göre değil de, sakalına göre davransa” diye.

Anne burada onun gibilere “nevhâger” diyorlar. Hani bunun Türkçe'de tek kelimelik bir karşılığı yok. Eski lügate sığınmam ondandır.

Anne “nevhâger”, cenazelerde ağlaması için parayla tutulmuş gözyaşı ustalarıdır.

Ne kadar para, o kadar ağıt ve o kadar gözyaşı…

Bu onun işi anne…

Bunlardan şecaat bekleme anne. bunlar döğüşmeyi bilmezler. Bunlar sipariş üzerine ağlayan nevhâgerlerdir. Bunların ne silahları var ne yürekleri. Bunların sözleri var, beşi beş kuruştan yirmibeş eder toplasan.

Parlak ve beyaz yüzlü semiz oğlan sormuş; “Nihat abi, Nihat abi… bu tutuklamalar Türkiye'yi erken seçime götürür mü?”.

Kara ve kırışık adam cevap vermiş ekran mahkemesinde; “ Üniversiteli bir genç otostop çekmiş. Bir TIR durup genci almış. TIR şoförü 10 dakka sonra gence tecavüz etmiş. Aradan 10 dakka geçmiş şoför tekrar tecavüz etmiş. Sonra trafik polisi TIR'I durdurmuş; “Nereye gidiyorsunuz?” diye sormuş. Üniversiteli “genç” : “Valla kaporta dayanırsa İzmir'e gideceğiz” demiş.

İşte bu bilgelikteki ağabeyimizin bu ilham ve ders dolu hikâyeleri o memlekete ışık veriyor anne.

TIR'daki o “Genç”in adını bilmiyorum ama, Nihat Genç'in elbette Ahmet Hakan ve Engin Ardıç kadar dayanıklı ve sağlam yere yaslı bir kaportası yok. Ama umarım onu İzmir'e kadar götürür.


Anne ben haftaya Afrika'dan taşınıyorum.

Sana gittiğim yerden yazarım.

Evvela selam eder, badehu ellerinden öperim. dua et kurtulsun gemi?