İşte Bardakçı'nın söz konusu yazısı:

Kuşçubaşı Eşref, 20. yüzyılın ilk senelerinin, özellikle de İttihad Terakki, Birinci Dünya Savaşı ve Milî Mücadele döneminin efsanevî ama bir o kadar da tartışmalı isimlerindendir…

Senelerce “İngiliz casus Lawrence'e bile kök söktüren istihbaratçı” diye tanıtılan ve binbir çeşit maceranın kahramanı olarak gösterilen Kuşçubaşı'nın bu şekilde bilinmesine Cemal Kutay'ın onun hakkında abartılı şekilde yazdıkları sebep oldu ve Eşref Bey'in hayatı bir efsaneler yumağına büründürüldü…

Gerçeklerin söylentilerden süzülüp ortaya çıkması, Ahmet Efe'nin 2010'da yayınladığı “Efsaneden Gerçeğe Kuşçubaşı Eşref” isimli kitabı ile başladı. Efe, kitabında Kuşçubaşı hakkında söylenenlerin birçoğunun gerçekle alâkasının bulunmadığını, yani tamamen uyduruldukalarını, meselâ Kuşçubaşı'nın asker olduğunun söylenmesine rağmen Harbiye'ye gitmediğini, “Teşkilât-ı Mahsusa'nın idare ettiği” iddiasının da gerçek olmadığını ve Teşkilât-ı Mahsusa'nın kayıtlarında isminin geçmediğini ortaya çıkartıyordu.

Belgelere dayanan ve ciddî emek sarfı ile ortaya konan araştırmalara rağmen Kuşçubaşı hâlâ eskiden olduğu gibi efsanevî bir isim olarak gösteriliyor, hakkında hiçbir kaynağa dayanmayan kitaplar yazılıyor ve inanmak isteyenler böyle temelsiz yayınları okuyup hatâlı bilgilenmeye, palavraları gerçek zannetmeye devam ediyorlar.

Kuşçubaşı Eşref, Lozan Andlaşması'nın imzalanmasının ardından 1924'te “150'likler listesine” alınmış, listedeki diğer kişilerle beraber Türk vatandaşlığından çıkartılmış ve memlekete girişi yasaklanmıştı…

Türkiye, diğer 150'liklerle beraber Kuşçubaşı'nı da sürgün senelerinde devamlı takip altında tuttu. İstihbarat yetkilileri hakkında düzenli raporlar hazırlayarak Ankara'ya gönderdiler, hattâ elde edilen yazışmalarının kopyeleri de aynı şekilde Ankara'ya yollandı.

150'liklerin bir kısmı 1938'de çıkartılan af kanunu ile Türkiye'ye dönebilmişlerdi ama takip altında tutulmaları sonraki senelerde de devam edecekti…

Kuşçubaşı Eşref'in faaliyetleri hakkında arşivlerimizde çok sayıda belge vardır ve bu belgeler hakkındaki takibatın Türkiye'ye 150'liklerin affından 12 sene sonra, 1950'deki dönüşüne kadar devam ettiğini, hattâ dönüşünden sonra da takip altında tutulduğunu göstermektedir.

Türkiye'ye döndükten sonra İzmir yakınlarındaki çiftliğine çekilen Eşref Bey lâkabı olan “Kuşçubaşı”nı soyadı olarak aldı ve 1964'te vefat etti…

Eşref Bey'in aynı şekilde 150'liklerden olan kardeşi Sami Bey de tam bir maceraperestti ve Birinci Dünya Harbi'nden sonra İttihad ve Terakki'nin lider kadrosu ile Almanya'ya sığınan Enver Paşa'yı Orta Asya'ya gitmeye ikna ederek orada ölümüne sebep olmuş kişi idi! Enver Paşa'nın ölümünden sonra Orta Asya'dan Yunanistan'a geçen Kuşçubaşı Sami 1927 Ağustos'unda çetesi ile beraber Kuşadası'nda gizlice sahile çıkmış ama jandarma ve halk ile giriştiği çatışmada öldürülmüş ve devletin resmî ajansları hadiseyi “Mustafa Kemal Paşa'ya suikast maksadı ile gelen Sami Bey ve çetesi öldürüldüler” şeklinde duyurmuştu.

Burada, Kuşçubaşı hakkında şimdi Cumhurbaşkanlığı Arşivi'nde bulunan çok sayıda belgeden birkaçını yayınlıyorum…

FEVZİ PAŞA'NIN ŞİFRELİ TELGRAFI

Lâtin harfleri ile olan belgelerde ne yazıldığını nakletmeme lüzum yok ama eski harflerle olan ve mahiyetleri bakımından önem taşıyan ilk iki belgeyi açıklamam gerekiyor…

İlk belge, Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Reisi yani Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa'nın (Çakmak),Garp Cephesi'nden 21 Kasım 1922'de Başkumandan Mustafa Kemal Paşa'ya gönderdiği şifre…

Sonraki senelerin meşhur “Maraşal”ı, şifreli telgrafında şöyle yazıyor:

“Başkumandan Paşa Hazretleri'ne,

1. İstanbul muhalifeyninden üç yüz küsur kişinin firaren Atina'ya vâsıl oldukları ve içlerinde pek çok hoca bulunan bu eşhâsın (şahısların) Yunan mehâfiliyle (çevreleri ile) ve İngilizlerle daimî temasta bulundukları ve pek çok faaliyet gösterdikleri,

2. Edhem ve Eşref ile rüfekasının (arkadaşlarının) ve muhtemelen Reşid ve Tevfik'in (Çerkes Edhem Bey'in kardeşleri) İsviçre'ye gittiği ve bunların Enver Paşa ile muhabere ve ve temas için gittikleri muhtemel olduğu istihbar edilmiştir (haber alınmıştır).


3. Dahiliye ve Hariciye Vekâletleri'ne ve Başkumandan 2825 numaralıdır.

Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Reisi

Fevzi”.

Ankara Hükümeti'nin Genelkurmay Başkanı olan Fevzi Paşa telgrafında Enver Paşa'dan da bahsediyordu ama Enver Paşa o tarihten dört buçuk ay önce Tacikistan'da şehid düşmüştü fakat Ankara haberi henüz doğrulatamamıştı ve Paşa'nın hâlen hayatta olduğu zannediliyordu...

lozan antlaşması

İSMET PAŞA'YA UYARI TELGRAFI

İkinci belge, Fevzi Paşa'nın şifreli telgrafı üzerine Başkumandan Mustafa Kemal Paşa'nın İsviçre'ye gittikleri söylenen muhaliflerin o sırada barış görüşmelerine katılmak üzere Lozan'da bulunan İsmet Paşa'ya karşı suikast yapmaları endişesiyle İsmet Paşa'yı uyarması hakkında…

Mustafa Kemal Paşa, Fevzi Paşa'nın telgrafını almasını hemen ertesi günü, 22 Kasım 1922'de İsmet Paşa'ya yolladığı telgrafın müsveddesine elyazısı ile “İsviçre'ye giden muhaliflerin tutuklatılarak sınırdışı edilmelerini isteme” talimatını yazarak şifreyi Lozan'a gönderiyordu:

“Lozan'da Türk Hey'et-i Murahhasası Reisi (Başdelegesi) İsmet Paşa Hazretleri'ne,

Edhem ve Eşref ile rüfekasının (arkadaşlarının),muhtemelen Reşid ve Tevfik'in İsviçre'ye gittikleri istihbar olunmuştur. Zât-ı devletlerine suikastte bulunmaları ihtimali olduğundan hükümete de müracaatla tevkif ve hudut haricine ihraç ettirilmelerinin teminini talep ederim.

Mustafa Kemal”

lozan antlaşması onay metni