Mana, mücadele ve derslerle dolu Kudüs-ü Şerif’teki ziyaret programını tamamlayıp gelen kardeşlerimizle barışın, aşkın ve sevginin merkezi Medine-i Münevvere’de buluştuk. Ziyaret yerlerinde şahid olduğumuz ve yıllarca görüp düzelirler umuduyla sabrettiğimiz Şia mollalarına aklını kiraya vermiş bazı cahil halk kitlelerinin, ahlak dışı davranışlarını uyarma gayesiyle bu yazıyı kaleme almayı uygun buldum. Barışın, aşkın ve sevginin merkezi Medine-i Münevvere’yi nurlandıran örneğimiz ve izinden gitmekle şeref bulduğumuz Hz.Muhammed (sav) Efendimizi ana babamızdan ve canımızdan çok sevmek imanımızın gereğidir. O eşsiz Önderimizin eşleri, kızları ve torunları başta olmak üzere, kayınpederleri Hz. Ebu Bekr (r.a) ve Hz. Ömer (ra), damatları Hz. Osman (ra) ve Hz. Ali (ra) Efendilerimiz ehli beytin yıldızlarıdır. Ehli beytinin ve diğer Ashab-ı Kiram’ın tamamını sevmek de imanın alametlerindendir. Onlara kin, nefret beslemekse tam bir nifak alametidir. Hele Peygamberimizin eşlerinden birine bile dil uzatıp iftira atanlar asla iflah olmazlar. İki yakaları bir araya gelmez. Ne dünyada yüzleri güler ne de ahirette. Bu topluluk tevbe etmedikçe, geçmişte olduğu gibi şimdi ve gelecekte de bela ve musibetler yakalarını asla bırakmayacak. Asırlar süren belaların sebeplerinin başında bu iftiralar olduğunu görüp, ne zaman anlayacaklar? Ana Hayat Yasamız Kur’an-ı Kerim’in Nur Suresindeki; “(Hz. Aişe hakkında) o iftira haberini getirenler, içinizden (münafık olan) bir zümredir. (İftira hadisesinden üzülen müminler!) O iftirayı, Allah katında sizin için bir kötülük sanmayın. Bilâkis o, (sevab

bakımından ahirette) hakkınızda bir hayırdır. O iftiracılardan her kişiye, kazandığı günah kadar ceza vardır. Onlardan günahın büyüğünü yüklenen (öncüler) için daha büyük bir azab vardır. Keşke, onu (Hz. Aişe’ye iftirayı) işiten, erkek ve kadın müminlerin, kendi kardeşlerine iyi bir zanda bulunup da: ‘Bu apaçık bir iftiradır’ demeleri gerekmez miydi? Onların (iftiracıların) da bu konuda dört şahit getirmeleri gerekmez miydi? Mademki şahitler getiremediler, öyle ise onlar Allah nezdinde yalancıların tâ kendisidirler... Çünkü siz bu iftirayı, dilden dile birbirinize aktarıyor, hakkında bilgi sahibi olmadığınız, ciddi, kesin bilgiye dayalı delilinizin bulunmadığı şeyi, ağızlarınızda geveleyip duruyorsunuz. Bunun önemsiz olduğunu sanıyorsunuz. Halbuki, bunun doğurduğu günah ve zarar Allah katında çok büyüktür. Onu (Hz. Aişe’ye iftirayı) işittiğiniz zaman ‘bunu söylemek bize caiz (uygun) olmaz. Haşa! Bu büyük bir iftiradır.’ desenizdi ya... Eğer inanmış insanlarsanız, Allah, bir daha buna benzer davranışları tekrarlamaktan sizi sakındırıp uyarıyor, sorumluluklarınızı hatırlatıyor. Allah âyetleri, şer’î hükümleri, üstün ahlâk kurallarını size açıklıyor. Allah işin iç yüzünü çok iyi bilir. Hikmet sahibi ve hükümrandır. Müminler arasında çirkin söylentilerin yayılmasından hoşlananları bu dünyada da, ahirette de can yakıcı bir azap beklemektedir; çünkü (her şeyin önünü sonunu) Allah biliyor, ama siz bilmiyorsunuz.”(Nur S.11-20) ayeti kerimelerine rağmen 1400 yıldır bu Yahudi iftiralarını yaymaya hâlâ devam eden bir kavmin ve bir mezheb taraftarlarının başı beladan, lanetten kurtulabilir mi? “Peygamber, mü’minlere kendi canlarından daha önce gelir. Peygamberin hanımları mü’minlerin anneleridir” (Ahzab S.6) ayet-i kerimesinin gereği Hz.Aişe (ra) biz müminlerin annesidir. Aişe (ra) anamıza iftira atanlar tevbe etmeden iflah olabilir mi? Kişi kendi anasına iftira atabilir mi? “İffetli ve (haklarında uydurulan kötülüklerden) habersiz mü’min kadınlara zina isnat edenler, gerçekten dünya ve ahirette lânetlenmişlerdir. İşlemiş oldukları günahtan dolayı dillerinin, ellerinin ve ayaklarının kendi aleyhlerine şahitlik edecekleri günde onlara çok büyük bir azap vardır. (Nur S.23-24)” İlahi mesajı Şia mollalarını ve onların aldattığı cahil halk kitlelerini ürkütmüyor mu? Ne zaman uyanacaklar? Zalim Emevi saltanatının baş aktörü mel’un Yezid ve taraftarlarının Hz.Hasan (r.a) ve Hz.Hüseyn (r.a) efendilerimize yaptıkları zulüm ile Hz.Aişe (r.a) anamıza yapılan iftiranın arasında hiçbir fark yoktur. Biri annemize ve hanımımıza iftira atsa o kişiyi asla sevmeyiz. Peki alemlere rahmet gönderilen beşerriyetin incisi Hz. Muhammed (sav) Efendimizin eşi Hz. Aişe’ye dil uzatıp, iftira edenleri sevgili Peygamberimiz sever mi? Asla! Nur suresiyle bizzat yaratıcımız Allah tarafından aklanan iman, ahlak ve haya abidesi Hz. Aişe (r.a) anamıza hahamvari iftiraya devam eden sözde mollalara, bu iftiraya kanan zavallı halk yığınlarına sadece hidayetleri için dua ediyorum. Hz. Aişe (ra) anamızın şefaati hepimizin üzerine olsun. O’nu rahmetle ve saygıyla anıyoruz. [email protected] www.sevkiyilmaz.net