Meral Akşener’in genel başkanı olduğu İYİ Parti’nin muhafazakar kitleden, liberal çevrelerden ve hatta Kemalist sol seçmen tabanından ilgi görmesini nasıl değerlendirmek gerekir? Pandeminin yol açtığı ekonomik kriz ile birlikte iktidar partisinin bizzat Genel Başkan Erdoğan tarafından adının konulduğu şekilde yaşadığı “Metal Yorgunluk” yetmez gibi iktidar elitlerinin gözünü kör eden iktidar sarhoşluğunun, ülkeyi getirdiği nokta hepimizin malumu. Sonuç itibariyle içinde bulunduğumuz konjonktür, AK Parti’nin iktidara geldiği atmosferi anımsatmıyor mu? Bu kapsamda Akşener ve partisi, alarm veren sistemi değiştirmeye mi yoksa tamir etmeye mi talip? Sağ Muhafazakar gelenekten yetişmiş Akşener, 19 yıldır Türkiye Cumhuriyeti’ni yöneten siyasal İslamcı uygulamaların neden olduğu tahribata karşı gecikmeksizin bir an evvel demokrasi, özgürlük ve adalet isteyen çevrelerin beklentilerini karşılayabilecek mi? Nitekim akademik bazlı yapılan bazı değerlendirmelerde Akşener’in çağdaş, modern ve cumhuriyetçi olduğu ifade edilerek, bünyesinde siyasal İslam düzenini değiştirme kabiliyetini barındırdığı varsayılmaktadır.

Meral Akşener aklını mı kaybetti, yoksa iktidara yürüyüşü mü hızlandırdı?

Olağanüstü sıradışı bir durum olmadıkça parti liderlerinin illere yönelik ziyaret programı günler öncesinden belirlenir. Meral Akşener’in de Rize ziyareti, TBMM Grup Toplantısından önce programlanmıştı. Demek istediğim; Akşener’in Rize Proğramı gündeme alındıktan sonra TBMM grup toplantısında çıkıp "Bir anlamda Sayın Erdoğan’ın İsrail versiyonu olan, Benyamin Netenyahu, siyasi rakiplerini baltalamak ve bu şekilde koltuğunu koruyabilmek için gözünü kırpmadan, sivillerin ve çocukların hayatlarına kast etmekten geri durmadı." ifadelerini kullanması, Rize ziyareti sırasında yaşanabilecek olayları çoktan kurgulamıştı.

Meral Akşener, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a memleketi Rize'de neden meydan okudu?

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın politik stratejisi, ana muhalefet partisine her türlü eleştiride sınır tanımamak. O nedenle, şimdiye kadar İyi Parti ve genel başkanı Meral Akşener'i görmemezlikten geldi. Nasıl olsa “Bay Kemal” olarak şablonlaştırdığı şamar oğlanına Osmanlı Tokadını vurdukça, tabandan “yaşa, varol” sesleri yükseliyor, o da bunu yeterli buluyordu. Meral Akşener'in son parti grup toplantısında Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik eleştirisi, AK Parti kurmaylarının kimyasını bozdu. Çünkü Akşener, Kudüs Davasının yılmaz savunucusu Erdoğan’ı, İsrail Başbakanı Netanyahu’ya benzetmişti. Yer yerinden oynadı. Parti sözcüleri açıklama yaptılar, Akşener aleyhinde tazminat davası açıldı. Meral Akşener tırsmadı. Üstüne üstlük, Erdoğan’ın memleketi Rize’ye çıkartma yaptı. AK Parti yönetimi tuzağa düştü; Akşener yuhalandı vs. Akşener’in, Erdoğan’a yönelik Netanyahu benzetmesinden sonra hiç bir şey olmamış gibi, Rize’ye gitmesi, müthiş bir ‘piar’ çalışması. Ancak akıllı işi olduğu söylenemez. Akşener, Türkçü kimliği, 28 Şubat sürecinde omurgalı duruşu, MHP Kongre safhasındaki hamlesi ve asla geri adım atmamasından sonra şimdi de “Cumhurbaşkanı Erdoğan’a kendi memleketinde meydan okuyan siyasi” lider olarak tarihe geçti. Bu saatten sonra Erdoğan, Akşener’i görmemezlikten gelemez. Sesini çıkarmasa, Akşener'in meydan okumasını sineye çekmiş olacak. Gerçekten zor bir durum.

Akşener, Ermeni mi Kürt mü Türk mü?

Bir süredir Akşener’e yönelik Ermeni yaftası vuruluyor. Hiç şüphesiz bu yaftalamanın mimarının etnik kimliği de tartışmaya açık. Evliya Çelebi’ye bakılırsa Akşener'e çamur atan o şahsın Ermeni olma ihtimali yüksek. Hiç şüphesiz doğrusunu Alemlerin Rabbi ile annesi bilir. Evliya Çelebi, “Seyahatname”sinde; “Diyarbakır aynı zamanda bir Ermeni şehridir. Ziyadesiyle Ermeni orada yerleşik bulunduğu için, şehrin kültürüne, sanatına, müziğine, yaşam tarzına, ticaretine damga vurdukları için bir Ermeni şehri” diyor. Bunu 17. yüzyılda söylüyor. Çünkü Diyarbakır şehrinin kesif Türkmen nüfusundan rahatsız olan Osmanlı idaresi, buradaki Türkmen aşiretlerini Balkanlara iskan etme politikası izliyor. Türkmen aşiretlerinden boşalan şehre Ekrad taifesi ile Süryani, Ermeni gibi gayri Müslüm unsurlar yerleştiriliyor. Sanırım bu Cemal Toptancı'nın da onlardan olup olmadığını arşiv belgeleri ortaya koyacaktır. Çünkü Diyarbakır’ın fazlasıyla Müslümanlaşmış Ermeni nüfusu barındırdığı biliniyor. Diyarbakır’da aşiretler içerisinde kalmış çok sayıda Ermeni var. Diyarbakır’da 1915’ten önce, nüfusun yüzde 30’a yakını başta Ermeniler olmak üzere Süryani, Keldani gibi gayrimüslimlerden oluşuyor. Araplar, Türkmenler ve Kürtler var. Özellikle 1990’lar sonrasında, kırsaldan kent merkezine göç sonrasında, bir de öncesinde şehrin Ermenilerden, gayrimüslimlerden arındırılması sonucunda gittikçe bir “Kürt şehri”ne dönüştürülmüş. Cemal Toptancı, herhalde kim olduğunu, hangi etnisitenin genlerini taşıdığını biliyordur. Türk olmadığı kesin. Çünkü Türk olmadığını bizzat kendisi ifade ediyor. Acı olan, sözde milliyetçi geçinen bazı isimlerin bu Türk olmayan Mezapotamya çocuğunun iddialarına dört elle sarılmış olması.

Türkmen şehri Diyarbekir, nasıl Ekrad ve Ermeni şehri oldu?

25 veya 26 Nisan 1394’te, Timur tarafından zapt edilen şehir 1401’de Karayülük Osman Bey’e verildi ve böylece bölgede Akkoyunlu hâkimiyeti başlamış oldu. 1409, 1411 ve 1418’de Karakoyunlu Hükümdarı Kara Yûsuf Bey, burayı kuşatıp almaya teşebbüs ettiyse de başarılı olamadı. 1423’te oğlu İskender, 1433’te Mısır Memlük Sultanı Barsbay aynı âkıbete uğradı.10 Eylül 1515’te şehir Osmanlı idaresine girdi. Akkoyunlu Devleti mensubu Savcılı Türkmenleri, Osmanlı idaresi tarafından isyan etmemeleri için Balkanlara göç ettirildi.

İşte, Meral Akşener'in ecdadının Rumeli/ Balkan seyrüseferi böyle başladı…

 Akşener’e bu çamuru atanlar bu iddialarını, 8 Aralık 2017'de Şırnak ve Cizre ilçesine gitmek için uçak ile Diyarbakır'a gelen İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in Diyarbakır Havalimanı'nda Kürtçe, Zazaca ve Türkçe, "Baba ocağına hoşgeldiniz", “Hoşgeldiniz Meral bacı”, "Hoşgeldiniz Başbakanımız Meral bacımız" yazılı pankartlarla karşılanması sırasında Akşener ile bir genç arasında geçen diyaloğa dayandırıyor. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener bir ziyareti sırasında bir gence “nerelisin” diye sormuştu. "Ergani" cevabını alan Akşener, şu açıklamayı yapmıştı: Akşener, "Babamın ailesi Yunanistan'a Diyarbakır'dan gitme. Burada Küçükkadı köy ile Büyükkadı (Kadıhanlı) köyü var, oradan gitme. Ben bunu yıllardır söylüyorum ama genel başkanlığına yürüyünce o zaman duyuruldu. DYP'de ilk seçildiğim dönemlerde Salim Ensarioğlu'na derdim, benimle iyi geçinin yoksa Diyarbakır'dan aday olurum diye. Babamın tarafı buralıdır" diye konuşmuştu. Akit TV’de bir program katılan Diyarbakır, Sur eski Belediye Başkanı Cemal Toptancı ise Osmanlı döneminde Diyarbakır Sur’da çıkan bir isyan sonrası Ermenilerin ileri gelenlerinin sürgün edildiğini söylemiş, “İsyan bastırıldıktan sonra şehrin üçte biri göç eder ve bu arada Osmanlı, Ermenilerin ileri gelenlerini isyana katılanları Selanik’e sürgün eder. Şimdi Meral Hanım eğer senin baba tarafın Diyarbakır’dan gönderilmişse, Selanik’e gidenler sadece Ermenilerdir.” demişti.

Oysa gerçek bambaşka!..

Vedat Erbaş’ın kaleme aldığı ve Aygan Yayıncılık'tan çıkan “Türk Siyasetinde Meral Akşener” kitabında, Meral Akşener’in anne tarafının Mübadele kapsamında Selanik’ten geldiklerinden bahsediliyor. Kitapta, Akşener’in soyunun Akşener’in Diyarbakır’ı ilk fetheden Türklerin Savcı Boyu’na mensup olduğu bilgisi mevcut. Daha sonraları Fatih Sultan Mehmet ile anlaşmazlık yaşayan, Türk boyunun, Diyarbakır’ı Uzun Hasan Devleti’ne bıraktığı aktarılıyor. Kitapta, Diyarbakır’ı bırakan Savcı Boyu mensuplarının buradan Selanik’in Drama ilçesinin Hüseyin Köyü’ne göç ettikleri belirtiliyor. Kitapta yer alan ifadelere göre Meral Akşener’in anne tarafından dedesi Hüseyin Özbay, bugünkü Yunanistan’ın Selanik şehrinin Drama ilçesinin Kullar Köyü’nde doğdu. Kökleri Konya’ya, Karamanoğlu Beyliği’ne kadar uzandığı belirtilen Akşener’in dedesinin, hem çiftçilik hem de esnaflık yaptığı ve eğitim almış bir molla olduğu da aktarılan bilgiler arasında. Akşener’in dedesi Hüseyin Özbay’ın abisi İdris Özbay ise Yemen’de şehit düşen Türk askerlerinden.

Meral Akşener, Savcılı Türkmenlerinden öz be öz Türk evladı mı?

Aksaray, Niğde, Nevşehir ve Kırşehir Savcılı'daki Er ve Aslan kabileleri de Danişmentli Avşar Türkmenleridir. Boynuinceli Aşiretinin, Kaman ve çevresindeki yerleşimleri: Karaduraklı, Sıdıklı, Türkmen, Karahabalı, Fakılı, Savcılı Dokuzlu, Savcılı Meryemkaşı. Bu köyler Yörük Türkmenleri tarafından kurulmuştur. Savcılı Büyükoba, Türkiye'nin Kırşehir ilinin Kaman ilçesine bağlı bir köy. Kaman ilçe merkezine 15 km. uzaklıktadır. Savcılı aşireti, cemaati muhtemelen Karamanoğlu Beyliği’nde yer almış olmalılar. Bey ailesi ile evlilik yaptıkları anlaşılmaktadır. Çünkü İsmail Hakkı Uzunçarşılı, “Anadolu Beylikleri ve Akkoyunlu Karakoyunlu Devletleri” isimli çalışmasında, Karamanoğlu Mahmud Bey torunlarından Alaiye (Alanya) Beyi olan ve Emiri Azam lakabıyla anılan Savcı Bin Şemseddin Mehmed adını verir ve Emir Savcı ad olarak bilindiğini kaydeder. Prof. Dr. Faruk Sümer, Oğuzlar (Türkmenler) isimli kitabında, Sis Kozan Sancağında Anadolu’daki Kayı teşekkülünün bünyesinde yer alan Kutlu Beğ - Hacılu taifesinin Savcı Hacıluların bir kolu olabileceğini söyler. Cevdet Türkay, “Başbakanlık Arşivlerine Göre Osmanlı İmparatorluğunda Oymak, Aşiret ve Cemaatler” isimli hacimli eserinde Türkman taifesinden Savcı, Savcılar, Savcılı, Savcılu, Aşiretinin, Nevşehir Niğde Sancağı Eyüpeli kazası ile Aksaray Sancağında meskun olduğu bilgisini verir. Yine Savcı Savcılu cemaat adını taşıyan konar göçer Türkman Yörükanı taifesinin Aksaray, Kırşehri, Adana, Sis, Tarsus, Kayseri, Bayburd, Konya, Kütahya, Maraş, Kilis, Antep, Rakka, Aydın, İzmir, Halep, İçel Aydın, Isparta, Birgos Vize Sancağı, Nevşehir Niğde Sancaklarında yerleşik olduğunu kaydeder. Sevan Nişanyan “Adını Unutan Ülke Türkiye” isimli kitabında Kırşehir Kaman kazasına bağlı Savcılıağızboz ve Savcılıesentepe isimli köy yerleşim adlarından söz eder.

Diyarbakır Sur Belediyesi Kurucu Başkanı Cemal Toptancı kimdir?

Kim olduğunu, kendi ağzından dinleyelim; "1967 yılı sonbaharında İstanbul Sultanahmet İktisadi ve Ticari İlimler Akademisinde başlayan yüksek okul hayatım, bu okuldan mezun olarak tahsil hayatımı bu vesileyle noktalamış oldum. 68 kuşağı sol ve seküler bir düşünce ile başlayan siyasi görüşüm İstanbul’da Devrimci Doğu Kültür Ocakları’na üyelik ve cemiyet hayatım da 1968 yılında yapılan Diyarbekir Yüksek Tahsil Cemiyeti ikinci başkanı seçilmekle gerçekleşmişti. 1974 yılında yaşadıklarım ve edindiğim tecrübelerle sol ve seküler düşünceden farklı bir ortamla merhum Prof. Dr. Necmeddin Erbakan hocamızın “Antiemperyalist düşüncesiyle” tanışarak ayrıldım. 1977 yılında Kadıköy Milli Selamet Partisi'nde Gençlik Kollarında başkan yardımcısı oldum." Azıcık araştıranlar Cemal Toptancı'nın, geçmişte PKK terör örgütü lideri Abdullah Öcalan ile birlikte Devrimci Doğu Kültür Ocakları'nda Kürtçülük yaptığını, Doğu Perinçek ile omuz omuza aynı safta el bağladıklarını, aynı yolda yürüdüklerini görebilir.

Milli Savunma Bakanlığı ve Milli İstihbarat Teşkilatını “gayri Milli” ilan etmişti

14 Aralık 2015'te Milat Gazetesi’nde yayınlanan söyleşide AK Parti'den önce, Milli Savunma ve MİT'in isimlerinin tam tersi “gayri milli kurum” olduğunu ilan edecek kadar cibilliyetini ortaya koymuştu. Ona göre, AK Parti’den önce MİT, CIA ve MOSSAD'ın tekelindeydi. Bu kurumlar o dönem Kürt gençlerinin İslam'a yaklaşmasını tehdit olarak gördüler. Şimdi bu müptezelin iftirasını gündeme taşıyanlar, Türklük düşmanı, Siyasal Kürtçü ve İslamcı, Milli İstihbarat Teşkilatı ve Milli Savunma Bakanlığını gayri milli olduğu fikrini benimsemiş oluyor mu olmuyor mu? Bu satırları okuduğum bir dostum, “kiralık kalemin Meral Akşener'e Ermeni Yaftasını vurduğu için değil ama Milli Savunma Bakanlığı ile Milli İstihbarat Teşkilatına gayri milli dediği için vatan hainidir” yorumunu yaptı.