Yaşadığımız süreçlerde, kullandığımız sözlerimiz, davranışlarımız veya yaşananlara yüklediğimiz anlamlar, ister istemez bazen bizleri karşı karşıya getirebilir ve bir birimize gücenebiliriz. Her tepki biçimi, bizim duygusal yapılanmamızla birebir ilişkilidir. Bu bazen surat asma, bazen konuşarak tepki verme ya da tepkisiz kalma gibi değişik biçimlerde ortaya çıkabilir. Bu tepki biçiminin çeşidi ve süresi şahsın etkilenme oranına göre değişir.

Küsmek çocukluğun normalidir

Çünkü çocuk henüz akıl, mantık ve muhakeme olgunluğu kazanamamıştır, adı halâ çocuktur ve onu duyguları yönetir. Küser, oyunda mızıkçılık yapar, “Ben oynamıyorum” der ve küsüp gidebilir. İşte tam da bu noktada anne babası ona bu durumda nasıl davranmasının doğru olacağını anlatır ve giderek çocuk aklının yetişkin aklıyla desteklenmesiyle, ileride daha doğru davranmaya zemin bulmuş olur. Böylece büyümeye olgunlaşma da eşlik eder.

Küsmek, aklı devreden çıkarmak gibidir

Çocukken normal olan bu durum, yetişkinlerde görüldüğünde aklı zorlayan bir hale dönüşebilir. “İki sahan yan yana gelince tıngırdar” demiş atalarımız. Farklı cinsiyette farklı karakter yapısındaki iki insanın, her yönüyle uyumlu olması imkânsızdır. Burada önemli olan her yönüyle uyumlu olmak değil, farklılıkların normal olduğunu ve ihtiyaca göre, ortak bir noktada buluşabilme zaruretini kavrayabilmektir. “Hep benim dediğim doğru” düşüncesi, derin bir değersizlik ve yetersizlik duygusunun tezahürü olabileceği gibi, başka belirtiler de değerlendirildiğinde bu ileri bir patolojik durumun yansıması bile olabilir. Bu durum, kendi dediği olmadığında sanki bütün kişisel alanları gasp edilmiş, hakları elinden alınmış ve tehdit altındaymış gibi alarm haline getirir ve şahıs duruma uygun olmayan ağır tepkiler verir. Bunların başında küsmek ve evi terk etmek gelir.

“Benim dediğim olmadıysa sebebini açıklamanın bir anlamı yoktur” derler

Muhatabına konuşma imkânı sunmazlar ve gönülleri olana kadar adeta süründürürler. Merhamet ve şefkatin kırıntısı bile yokmuş gibi bir görüntü vardır. “Sen bana bunu nasıl yaparsın?” sözü beyinlerinde yankılanır ve bunu hiçbir cümle iyileştiremez. Aslında olan da o kadar basit ve sıradandır ki fakat muhatabın bam teline dokunmuş olması önemlidir burada. Bu durum hemen savunma veya saldırma refleksini canlandırır ve bu tam bir duygusal tepki fırtınasıdır, akıl devreye bile giremez. Küser ve bu küslük bazen aylarca sürer. Bu durum kelimenin tam anlamıyla bir yok sayma ve cezalandırma operasyonudur.

Zararın miktarı ve derinliği tepkiye yansır

Çocukluğunda çok zarar görmüş ve o zarar telâfi edilmemişse, anne baba ile diyaloğu hâlâ iyi değilse, yaşanılmış travmalar onarılmamış ise, aşağılama ve değersizleştirme devam ediyorsa, bu şahsın duygu durumunun düzelmesinin neredeyse imkânı yoktur. “Çünkü sebepler değişmeden sonuçlar değişmez.” Bu bir eğitim prensibidir. Ağır tepki ağır zarar demektir. Lütfen küsüyorsanız, gönlünüz bir türlü doğrulamıyorsa, bu iki taraf içinde çok ağır bir durum. Gereken ne varsa yapılması için mutlaka psikolojik destek alın. İnsanın bir tane hayatı var, ne siz eziyet çekin ne de karşınızdakine çektirin.