Bismillahirrahmanirrahim -- “Allah’ım sadece sana kulluk eder. Ve sadece senden yardım bekleriz” ilahi andımızı günde beş vakit namazlarımızda okuyoruz. Bu andı günde 40 defa tekrarlamamıza rağmen, hala Allah’tan başka kurtarıcı bekleyen bir topluluk olduk. Yıllar önce “Kurtar bizi baba” “Umudumuz filan” “O olmasaydı olmazdık ve kurtulamazdık!” diye peşlerine düştüklerimizin sonunda kendilerini kurtaramayan aciz, zavallı bir mahlûk kul olduklarını görmedik mi? Tıpkı bunun gibi etrafımız sahte kurtarıcılarla dolu! Sermayesiz limited şirkete dönüşen bazı Tarikat ve Cemaatler saf insanların alın terlerini hala sömürmeye devam ediyorlar! Etrafımız Kurtarıcı postuna bürünen Sahte Şeyh bozuntuları ve Mehdi Bezirgânlarıyla dolu! Saidi Nursi (r.a)’nin Emirdağ Mahkemesindeki savunmasında hâkimlere “Koskoca bir milletin zaferlerini ve başarılarını bir kişiye tahmil etmek, milletimize en büyük hakarettir. Savaşlarda başarı askerin, mağlubiyet kurmayındır!” cevabı ne kadar düşündürücüdür! Kabirlerde yatan ölülerden medet uman bir topluluk, yaşayan zavallı biçare kurtarıcıların peşinden niçin gitmesin ki! Hele uyduruk bayramlarda aydın geçinen üniformalı veya üst seviye bürokratların anıtkabir önünde nefes kesen saygı duruşları kurtarıcı bekleme hastalığının nasıl kansere dönüştüğünü göstermiyor mu? Ülkelerimiz bu totemizm cehaletinden artık kurtarılmalıdır. Yani yeryüzü Müslümanları beşeri kurtarıcılardan kurtarılmalıdır. Unutmayalım ki aklını kiraya vermiş her fert ve toplum “Putunu kendi yapar. Ve kendi tapar, çıkarı bitince de kendi putunu yutar!” Devlet nasıl akılları içki ve uyuşturucunun tehlikelerinden korumakla görevliyse sahte kurtarıcıların din ve vatan istismarlarından da korumakla görevlidir. Maalesef iktidarımız akıllarımızı ipotek ettiren bu akılları uyuşturucu iki sahada da gerekli ciddi hukuki tedbirleri henüz alamamıştır! Bu sebeple; Halkımız, Sahte Kurtarıcıların peşine düşmekten gerçek kurtarıcımız Allah’a dönüşümüzü ve gerçek kurtuluşumuzu geciktirmeye devam ediyor! Artık, Totem kabilelerde devam eden kişilere endeksli ferdi ve devleti kurtarma geleneğini terk ederek kolektif aklın ışığında Hakkın ilkeleriyle kurtulma yolunu seçmeliyiz! Ehliyet, liyakat esaslarını ölçü alan ve ilkeleri olan bir idareye kavuşturulmalıdır. Şahısların kurtarıcılığına endeksli bir yapıdan adalet ve hukuk ilkelerine endeksli bir yapıya geçmeliyiz. İlmi ve siyasi kurtarıcılara Endeksli Devlet geleneğini terk etmeliyiz. Sadece milli ilke ve prensiplerin geçerli olduğu Adil bir Hukuk Devletinin temellerini birlikte atmalıyız. Asrı Saadet’te uygulanan yönetilenlerle yöneticilerinin, şeyhlerle müritlerinin işverenle işçilerinin ve amirle memurun, aynı şartlarda hesap verebileceği bir Adil Hukuk Devletini yeniden inşa etmeliyiz. “Ağaca yaslanmayalım çürür, İnsana güvenmeyelim ölür! Açalım ellerimizi Allah’a, bizi bir tek O görür, gözetir ve korur!” Kurtarıcılardan kurtulup, tek ve gerçek kurtarıcı Allah’ın ilkelerine ve Elçisi Hz. Muhammed (s.a) Efendimizin hayatına ve ahlakına döndüğümüz gün kurtulacağız inşallah!