“Devletler, insanlar gibidir! Doğarlar, yaşarlar ve ölürler!” Devletleri omuzlayan iktidarlar ise; vatandaşlarına ayırım yapmadan adil oldukları ve dertlerini dinleyip çözüm ürettikleri sürece kendilerini ve devletlerini yaşatırlar!

Başöğretmenimiz ve önderimiz Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a) Efendimiz, devamlı garip gurebayı makamına kabul edip, dertlerini dinlerdi! Kendisi az konuşur, çok dinlerdi!

Bunun için münafıklar, O eşsiz önderimize “Sahibülüzün” (Kulak sahibi) lakabıyla alay ediyorlardı! Bu alaycılara karşı Yaratıcımız, Yaşatıcımız ve Yöneticimiz Allah (c.c), kulak sahibi olmanın, dert sahibi halklara kulaklarını tıkamaktan daha hayırlı olduğunu hepimize şu ayet-i kerimesiyle duyuruyordu;

 “O münafıklardan bazıları da, insanların kabahatlerini yüzlerine vurmayacak derecede nezaket ve incelik sahibi olan Peygamberin, o engin rahmet, şefkat ve müsamahası ile efendi-hizmetçi, soylu-köle, zengin-fakir demeden huzuruna çıkan herkesi ciddiyetle dinlemesini dillerine dolayarak “O her söyleyeni dinleyen saf bir kulaktır!” diyerek peygamberi incitiyorlar! Deki; Evet, O bir kulaktır. Fakat sizin iyiliğiniz için çırpınan, hep doğruları ve güzellikleri duymaya ve duyurmaya çalışan hayırlı bir kulak sahibidir! O Peygamber, Allah’a iman eder. O’nun adıyla edilen yeminlere itibar eder. Herkesi dinler. Fakat sadece mü’minlerin sözlerine inanır ve O içinizden iman edenler için bir rahmet kaynağıdır. Resulullah’ı böyle hakaret ve alay dolu sözlerle incitenler var ya, işte onlar için can yakıcı bir azap vardır!’’ (Tövbe S. 61)

Evet, bu İlahi mesajda belirtilen “Kulak Sahibi” sıfatı, adil yöneticilerimizde bulunması gereken imani ve ahlaki özelliklerdir!

Başta Cumhurbaşkanımız ve Başvekilimiz olmak üzere, bakanlarımız, başkanlarımız ve bürokrasideki tüm görevlilerimiz ve hepimiz; vatandaşlarımızı, kanat önderlerimizi ve ilgili sivil toplum örgütlerini dinleyen ve görüşlerini dikkate alan birer “kulak sahibi” olmakla başarılı olunabileceğini bilmeliyiz!

Sadece onlara saatlerce konuşan değil, Sevgili Peygamberimiz ve Hülefa-i Raşidin gibi az konuşup çok dinleyen birer “Kulak Sahibi” olmak; yanılmalarımızı, yanlışlarımızı ve hatalarımızı azaltmada en güzel yoldur!

Tüm siyasi ve sivil yöneticilerimizin acilen bu ilkeler doğrultusunda uyarılması ve eğitilmesi elzemdir!

Zira, “Kanunlara göre toplum!” yanlışlığından ve zulmünden “Topluma göre hukuk” doğruluğuna ve adaletine ulaşmanın yolu “Kulak Sahibi” olmaktan geçer!

Bilhassa, Mili Eğitim, Gençlik Spor, Adalet, Çalışma, Tarım ve Sağlık Bakanlarının ve personelinin sağlıklı ve imanlı bir toplum oluşturmak için daha çok “Kulak Sahibi” olmaları gerekiyor!

Protokol karşılamalarından, israf dolu törenlerden, lüzumsuz resepsiyonlardan uzaklaşarak, asıl kavli ve fiili dua desteğimiz olan halk kitlelerinin devasa dertlerini STK’ları eliyle ve diliyle dinlemeye vakit ayırmalıyız.

Halkın şikâyetlerini ulaştırdığı dilekçelerini; Beyaz Masa’nın, şikâyet edilen makama havale etmesi zulmünü ve komikliğini terk ederek, bizzat “Kulak sahibi” görevini üstlenmeliyiz!

Yirmi yıl evvel başlattığımız her hafta “Başkanınız halkını dinliyor!” veya “Başkanınız halkına hesap veriyor!” isimli mahalle toplantılarına yeniden başlamalıyız!

Halkına kulak vermek dinlemek, dinlemek ise DİNlenmektir! Mazlumu, ihtiyaç sahibini, dertliyi dinleyen başkan-devlet adamı-bürokrat; halkının günlük yaşamını, hissiyatını, duygu ve düşüncelerini görür, vicdanı hep rektefede kalır, daim teyakkuzda olur. Zihnini meşgul eden arızi meselelerden sıyrılarak hayatın ve ötesinin gerçekleriyle yüzleşir. İnsanla kurduğu insani temasla, Rabb’i katında sorumluluğunu her daim canlı tutar! ‘’Hesap Vereceğim’’ şuuruyla Ömerleşir! ‘’Kenar-ı Dicle’de, bir kurt kapsa kuzuyu... Adl-i İlahi gelir sorar Ömer’den O’nu’’ bilinciyle hareket eder! Halkını, sorumlusu olduğu vatandaşı hor görmez, fakir fukara görüntüsüyle huzuruna gelene bakarak o başkan, nereden geldiğini hatırlar! Vatandaş ona ayna tutar! Bugün sahibi olduğu makamın ve etrafında pervane olanların dün hayatında olmadığını, yarın da olmayacağını, gerçeğin; vicdani huzurla kabir evine hazırlık yapmak olacağını anımsar. ‘’Kulak Sahibi’’ olmak, Nebevi çizgide olmaktır. O yüzden ‘’kulak sahipleri’’ dinler ve böylece DİNlenir! Allah’ı ve hesap gününü hatırlar! DİNinin üzerine yüklediği sorumlulukla hareket eder!

Unutmayalım; Efendimiz düşkünlerin kanadı, yoksulların sahibiydi! Dert babasıydı, dertlinin ilacıydı!

Böyle olursa; 1 Kasım zafer sarhoşluğuyla, 7 Haziran hezimetinin sebeplerini unutarak yeni hezimetler yaşamayız!

Zira  geçen haftaki yazımızda da belirttiğimiz gibi, “Demokrasiler uyku ve gafleti fırsat bilen tilki rejimlerdir!” Silahın darbe tokadıyla gidenler izzet bulur ama, sandığın halk tokadıyla gidenler ise zillete duçar olur! Kolay, kolay iflah olmazlar!

Allah-u Teala, Anayasamız ve Ana Hayat Yasamız Kur’an-ı Kerim’e kavuştuğumuz Ramazan ayımızı  bereketli kılsın. Tüm bedenimiz ve azalarımızla tutacağımız oruçlarımızı günahlarımızın affına ve tam 12 ay, gece ve gündüz açlık çeken mağdur ve mazlumları  hatırlamaya vesile kılsın!

Tam gün tatil olması dileğiyle Cuma Bayramımız mübarek olsun!

Selam, sevgi ve duayla.