Genelde “Müslüman mısınız?” diye sorduğumuzda hemen herkes, “Elhamdülillah, Müslümanım!” diyor. Peki, Müslüman olduğumuz kadar da mümin miyiz? Müslümanlığımızı istikamet çizgisinde yaşayarak, gerçek ve kâmil bir imana kavuşabildik mi? Yani bizler, gerçek bir Müslüman yani mümin miyiz? Gerçekten Allah katında hakikî bir mümin olabilmenin alametleri nelerdir? O alametleri biliyor muyuz? Bu vasıflar somut olarak bizde var mıdır? Her Müslüman, bir otokontrol yöntemiyle kendini ara sıra manevî yönden bir süzgeçten geçirmeli ve bu özelliklerin ne kadarını ve hangi düzeyde yaşadığını bir gözden geçirmelidir. Kur’ân-ı Kerim’den sadece Enfal Sûresini bile okusak, mümin olabilmenin yollarını rahatlıkla görebiliriz. İşte mümin olmanın bariz işaretleri:

  • Gerçek bir Müslüman ve hakikî bir mümin olmanın ilk şartı, Allah’a ve Resulüne, yani Yaratanımıza ve son peygamberimiz Hz. Muhammed’e (sav) içtenlikle itaat etmek ile mümkündür. Kur’ân ve Sünnete tam anlamıyla uymak, bu iki kaynağı sosyal hayatımızın bir parçası hâline getirmek, bir Müslümanın başlıca görevidir (Enfâl: 1).
  • Hakikî müminler, Allah ismi anıldığında, Allah için konuşulduğunda, Allah rızası için nasihat edildiğinde kendilerine çeki düzen verir ve nefislerine ağır da gelse Allah ve Resulüne itaatsizlik etmemek adına kalbî duygularıyla ilahî emirlere boyun eğer ve İslâm çizgisinin dışına çıkma korkusu ile kalpleri ürperir (Enfâl: 2).
  • Hakikî müminler, Kur’ân’dan âyetler okunduğunda kalben müsterih ve ruhen huzur bulur. Bu manevî duygularla da imanları tazelenir ve güçlenir (Enfâl: 2).
  • Hakikî müminler, her halükârda, her hususta, her musibette ümitsizliğe düşmez, imtihan olmanın bilinciyle düştüğü yerden kalkar ve kurtuluşun, çarenin Allah’ta olduğunun idrakiyle Rabbine yönelir ve tevekkül eder. Allah’ı vekil kılmanın olgunluğu ile kaderine sabır ile teslim olur ve bu manevî durusuyla dertlerinden er veya geç kurtulur (Enfâl: 2).
  • Hakikî müminler, beş vakit namazlarını dosdoğru olarak huşu içinde kılar, Allah ile beraber olmanın manevî hazzını içtenlikle yaşar (Enfâl: 3).
  • Hakikî müminler, sadece şahsî ibadetlerini hakkıyla yerine getirmekle yetinmez aynı zamanda sosyal ibadetlerini de aynı şuur ile ifa eder. Bu bağlamda kendilerine verilen rızıklardan Hak yolunda Hak sahiplerine verirler. Her farzın bir nafilesi vardır. Zekâtın yanında sadaka da vermede örnek ve öncü şahsiyetlerdir (Enfâl: 3).
  • Hakikî müminler, Allah’a ve Resulüne itaatsizlikte bulunmanın bir imtihan vesilesi olan mal ve evlat gibi emanetlere de hıyanet etmek anlamına geleceğinin bilinciyle sosyal ve manevî sorumluluklarını ihmal etmeyecek kadar hassas ruhludur (Enfâl: 27/28).
  • Hakikî müminler, Allah’a ve Resulüne karşı gelmekten son derece sakındıkları için, Allah’ın bir lütfu olarak feraset ve basiret sahibi olur. Bu feraset ve basiret sayesinde Furkan bilincine erişirler ve dolayısıyla Hak ile Bâtılı birbirinden en isabetli bir şekilde ayıracak bir anlayışa sahip olurlar. Hak yolundan asla ayrılmazlar, Hak için severler, Hak için buğz ederler ve Hak için mücadele ederler (Enfâl: 29).
  • Hakikî müminler de elbette gayri ihtiyari olarak hata yapabilir ve hatta günah işleyebilir. Ancak, Allah, lütfunun bir yansıması olarak hatalarından dolayı pişmanlık duyan hakikî müminlerin günahlarını örtbas eder, onları bağışlar, onlara mağfirette bulunmanın ötesinde cennette de özel dereceler verir ve hususî rızıklar sunar (Enfâl: 4/29).

İşte dosdoğru mümin olmanın bariz alametleri ve sıfatları bunlardır. Ve işte hakikî müminlere sunulacak müjde ve mükâfatlar da Kur’ân’da bizzat Allah tarafından beyân edilmiştir. İşte bizler de bu mümin kimliği ile Müslümanlığımızı dosdoğru yaşamak için gayret göstermeliyiz ve bunun için çaba gösterirken, hep dua etmeliyiz. Öyle ise bu minval üzere dua ederek, yazımızı tamamlayalım:

“Allah’ım, bizleri hakikî iman edenlerden, namazlarını dosdoğru kılanlardan, zekâtını ve sadakasını seve seve verenlerden, Sana şükredenlerden eyle. Allah’ım; İslâm’ı, Senin ve Resulünün istediği bir biçimde yaşamamızı ve yararlı işler yapmamızı bizlere nasip et. Allah’ım, bizleri nezdinde hakikî müminler olarak kabul et. Allah’ım sükûnet ve rahmetini üzerimize indir. Âmin.”