Yeni Zelanda'da 50 şehidimiz cennete doğru kanatlanırken, Müslümanlara eskisinden daha ağır veballer ve sorumluluklar yükleyerek gittiler. Biz onlara acımak yerine kendimize acıyalım. Onların müjdesini Kur'ân-ı Kerim vermiştir: "Ve Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyin, hayır diridirler, fakat siz sezmezsiniz" (Bakara Suresi, 154). Allah bütün şehitlere rahmet etsin, gazilere de acil şifalar versin.

Maalesef iki milyarlık İslam Âlemi, kendi inancından, tarihinden, geçmişinden dersler çıkararak bir araya gelemiyor. Fakat Brenton Tarrant adlı katil terörist, tarihin şifrelerini Müslümanlardan daha iyi biliyor. Elbette ki bu şifreler bir kişinin bilgisi değil, bir ekip işi. Ama biz kendimizi sorgulayalım. Acaba kaçımız bu tarih, yer ve şahıslarla ilgili yeterli bilgiye sahibiz. Sözü uzatmadan katilin silahları ve şarjörleri üzerindeki şifrelere bir göz atalım.

***

Vienna 1683 / Feliks Kazimiers Potocki (II. Viyana Kuşatması sırasında Osmanlı'ya karşı savaşan Polonyalı asilzade), Miloş Obliç (Kosova'da Sultan I. Murad'ı şehid eden Sırp), Shipka Pass (Şipka Geçidi),  Marko Antonio Bragadin (1571'de öldürülen Venedikli Amiral), Konstantin Asen (1277'de ölen Bulgar Kralı),  David Ağmaşenebeli (1121'de Selçuklu ordusunu mağlup eden Gürcü Kralı), Dimitri Senyavin (Seydi Ali Paşa'ya karşı savaşan Rus Generali), Ernst Rüdiger Von Starhemberg (Neonazilerin kahraman saydığı Avusturtalı Prens), Josue Estebanez (İspanyol neonazilerinden bir katil), Alexandre Bissionette (Kanada'da bir camide 6 kişiyi öldüren terörist), Acre 1193, Tours 732 / Charles Martel.

Caninin listesi uzayıp gidiyor. Kişiler farklı milletlerden olsa da hepsinin ortak yanı İslam düşmanlığı. Tarihin çeşitli devirlerinde Müslümanlara üstün geldikleri tek tük olayları hatırlatarak bize gözdağı vermek istiyorlar. Halbuki bizim için o mağlubiyetlerden alınacak çok önemli dersler vardır. Zaten tarih şahittir ki; zaferler sahip çıkılmazsa çabuk kaybedilir, mağlubiyetler eğer ibret alınırsa çabuk telafi edilir.

***

Bu listeden sadece iki önemli olaya değinmek istiyorum. Birincisi Akre (Akkâ) 1193, ikincisi Tours 732 / Charles Martel.

Akkâ 1193 bize neyi anlatıyor? Sultan Selahaddin Eyyubi 1187 yılında Kudüs'ü fethettiği zaman, Avrupa bu haber ile sarsıldı. Papa'nın desteğiyle bir araya gelen İngiltere, Fransa ve Almanya Kudüs'ü geri almak üzere harekete geçti. Bu üç büyük devlet,  İngiltere Kralı Aslan Yürekli Richard, Fransa Kralı Philip Auguste ve Alman Kralı Friedrich Barbarossa başlarında olmak üzere 3. Haçlı Seferi'ni başlattılar. Bunlar daha Filistin'e gelmeden bölgede bulunan Haçlı artıkları Müslümanların elinde olan Akkâ Kalesini kuşattılar. Selahaddin Eyyubi de onları kuşattı. Böylece iki yıl sürecek zorlu ve meşekkatli Akkâ savunması başlamış oldu.

Kutsal savaş için Akdeniz'den binlerce gemi, yüz binlerce asker Akkâ'ya geldi. Maksatları Kudüs'ü geri almaktı. Selahaddin Eyyubi'nin askeri ve siyasi dehası olmasaydı, belki de bu emellerine kavuşacaklardı. Ama o Kudüs zaferine sahip çıktı, Haçlıları Akkâ önlerinde tam iki sene oyaladı. Onların maddi ve manevi güçlerini tüketti, yıprattı. Haçlı Seferi ile gelen 600 bin kişinin 100 bini, bu topraklarda öldü veya esir düştü.

Sonunda Selahaddin Eyyubi Akkâ'yı feda etti. Ama Kudüs'ü kurtardı. Haçlılar bırakın Kudüs'ü geri almayı, surlarını bile göremeden dönüp gittiler. Aslan Yürekli Richard, zillet içinde kedi gibi ülkesine geri döndü. Ama şunu unutmamak lazım ki, Akkâ Kalesinin teslim anlaşmasına aykırı olarak 3 bin masum Müslümanı katletmişlerdi. 1099 yılındaki 1. Haçlı Seferinde Kudüs'te 70 bin kişiyi katlettikleri gibi.

Zaten Haçlı Tarihi adeta katliamlar kronolojisi gibidir. Savaş meydanlarındaki yenilgilerin acısını çok defa sivil ve masum insanlardan çıkarmaya çalışmışlardır. Müslümanların gösterdiği insaf ve merhamete karşılık, intikam, barbarlık ve katliamda sınır tanımamışlardır.

***

Tours 732 / Charles Martel kelimeleri birçoğumuza çok yabancı gelmektedir. Çünkü unutturulan İslam Tarihinin en önemli dönemlerinden biri olan Endülüs'e ait bir savaşı anlatmaktadır. Paris'e sadece 250 km mesafede Tours'ta yapılan bu savaşta Müslümanlar mağlup olmuş ve Avrupa'daki ilerlemeleri durdurulmuştu.

Müslümanların en uzak diyarda kurulan ve en uzun ömürlü devleti olan Endülüs, elbette çeşitli devrelerden geçmişti. Tarık bin Ziyad'ın 711 yılında bu topraklara ayak basmasından itibaren tam 8 asır, Müslümanların varlığı İber Yarımadasında devam etmişti. Son olarak 1492 yılında Gırnata'da Elhamra'dan idare edilen Nasri Sultanlığının yıkılmasıyla uzun Endülüs rüyası da sona ermişti.

Emevi Halifesi Velid bin Abdülmelik, Kuzey Afrika'ya vali olarak tayin ettiği Musa bin Nusayr'a cihad ve fetih için her türlü desteği vermişti. O da Atlas Okyanusu'na kadar Afrika topraklarını fethettikten sonra, 711 yılında azatlı kölesi olan Berberi Tarık bin Ziyad'ı ordunun başında Endülüs'e göndermişti. Bir yıl sonra kendisi de İber Yarımadasına geçerek fetih hareketine katılmış ve üç yıl içinde kuzeydeki bazı dağlık bölgeler hariç bütün İspanya'nın fethi tamamlanmıştı. Ardından Halife'nin ısrarla geri çağırması sebebiyle her iki fatih de Şam'a dönmüştü.

Endülüs bu tarihten itibaren 756 yılına kadar Emevi Halifeleri'nin gönderdiği valiler tarafından idare edildi. 732 yılında Vali Abdurrahman el-Gafıki Pirene Dağlarını aşarak Frank ülkesine girdi. Dük Eudes'i mağlup ederek, Bordueaux şehrini ele geçirdi. Birçok kaleyi alarak Poitiers şehrini zaptetti. Hristiyanlar için çok önemli kutsal bir şehir olan Tours'a yaklaştı. Bunun üzerine telaşlanan Dük Eudes, düşmanı olmasına rağmen Merovenjen Hanedanından yardım istedi. Onlar da Charles Martel kumandasında bir orduyla Abdurrahman el-Gafıki'nin karşısına çıktılar.

Poitiers ile Tours arasındaki ovada karşılaşan iki ordu şiddetli bir savaşa başladı. Dük Eudes Müslümanların ordugâhında bulunan ganimetleri almak için merkeze saldırdı. Abdurrahman el-Gafıki'nin bütün ikazlarına rağmen kanatlarda bulunan süvariler ganimeti koruma derdine düştüler. Odudaki düzenin bozulduğunu gören Charles Martel bütün gücüyle Müslümanlara saldırdı. Şiddetli çarpışmalarda Abdurrahman el-Gafıki başta olmak üzere çok sayıda Müslüman şehid oldu. Ramazan ayında meydana gelen bu savaşa İslam Tarihçileri "Belatüş-şüheda" (Şehitler Yolu) adını verdiler. (Ekim 732)

İngiliz tarihçi Gibbon, "Eğer müslümanlar bu savaşta galip gelmiş olsalardı şimdi Paris ve Londra'daki kiliselerin yerinde camiler olacak, Oxford'da Kitab-ı Mukaddes yerine Kur'an tefsirleri okunacaktı. Bu bakımdan Franklar Avrupa'ya büyük hizmette bulunmuşlardır'' diyerek Tours'un önemini anlatmaya çalışmıştır.

İslam İşbirliği Teşkilatı'nın toplantısında konuşan Cumhurbaşkanımız, dünyada yükselen İslamofobi'nin artık İslam düşmanlığına dönüştüğü ve terör hareketi haline geldiğini söyledi. İslam ülkelerinin birlik beraberlik içinde sıkı bir işbirliği ve dayanışma içine girmesinin zamanı çoktan gelmiştir.