İnşallah Nisan ayında yine tekrarlayacağımız nadide bir organizasyonla ifa ettiğimiz Umre ibadetinden sonra İstanbul’a ulaştık elhamdülillah. Dönerken Cidde Havaalanı’nda Basra’ya gidecek Şia grubuyla Irak’ın içler acısı durumunu görüştük. Kendilerine zalim Saddam dönemini sorduk! İçlerinde yaşlı bir hanımın “Keşke Saddam yerine beni assaydılar! Şimdi onun dönemini mumla arar olduk! İşgalden sonra huzur yok. Hayat yok! Mal, can ve namus emniyetimiz yok!” Ah ve feryat dolu cevabını duyduk! Hepimize ders ve tokat olacak müthiş bir itiraf! Yıllarca Saddam’ın devrilmesiyle uğraşan ve devrilince de bayram yapan bir toplumun yıllar sonra acı ama gerçek itirafı! İsrailoğullarının ekmeğine yağ sürmek adına Ortadoğu’yu istikrarsızlaştırma amacıyla uygulanan “Arap Baharı’nın nasıl “Acı baharat”a dönüştüğünün ilginç fotoğrafı! Bugün de Suriye ve Libya’da aynı acı sahneler yaşanmıyor mu? Şimdi de Yemen ve Suudi Arabistan’da Şia ve Selefi gruplarını kullanarak bir ayaklanma planını eyleme dönüştürmek için uğraşıyorlar! Emperyalist aç, çakal ve kurtların hedefleri, istikrarsızlık ve iktidarsızlık ile oluşacak kaos, kavga ve terör ortamını bahane ederek işgal! Yine işgal! Tarihinde hiçbir zaman Müslümanların yanında olma feraset, hikmet ve basiretini gösterememiş İran’a, Suriye’de olduğu gibi Suud da aynı rolü vermek istiyor! Türkiye’deki iktidarımız, Müslümanlara Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere’yi ziyaret yolunu kapayacak bu ihanet planını önlemek için çok dikkatli olmalıdır. Bugün o beldelerdeki istikrarsızlık ve iktidarsızlık sebebiyle nasıl Bağdat ve Şam’a gidemiyorsak, yarın Mekke-i Mükerreme’ye ve Medine-i Münevvere’ye de ziyaret yolları kapanabilir! Allah korusun! Bu nedenle, Suriye’de İran eliyle düşürüldüğümüz tuzağa tekrar düşmemeliyiz! Siyonizm’in Ortadoğu ve mukaddes beldelerin liderliğini İran’a vaadettiği gerçeği apaçık ortadadır! Bu sinsi tuzakla, iktidarımızın gerçekleştirmeye devam ettiği maddi ve manevi istikrar sayesinde güçlenmekte olan Türkiye’mizin hızı, İran ve Selefi IŞİD terör örgütü yoluyla kesilmek istenmekledir! Sonunda Türkiye’mizi ve İran’ı da istikrarsızlaştırıp perişan ettirecek bu sinsi oyuna karşı tüm Müslüman ülkeler olarak mezhep, meşrep ve ırk farklılıklarını hesaba katmadan acilen birleşmeliyiz! Suud’ta tezgâhlanan ve yakında başlatılması planlanan halk hareketlerini asla ama asla desteklememeliyiz! Aldatılmış, kullanılmaya müsait bu Şia ve selefi gruplara cesaret verecek söz ve davranışlardan mutlaka kaçınmalıyız! Ülkemizde her ihtilal döneminde oluşturulan istikrarsızlık ve iktidarsızlığın ürünü maddi ve manevi tahribatların acılarını yeni nesillere öğretmeliyiz! Ülkemiz güçlendikçe dış ve iç şer mihrakların kudurmalarının, beklenen ve bilinen bir hastalık olduğunu anlatmalıyız! “O (Şer güçlere ve piyonları) bozgunculara; “Yeryüzünde, ülkede fitne ve terör

çıkararak, müminleri bölerek ve birbirine düşürerek fesat çıkarmayın, bozgunculuk yapmayın” denildiğinde; “Biz düzeni ve barışı sağlayıcılarız!” derler. Aldanmayın, onlar, asıl onlar barışı sağlama adına yeryüzünde terör estirerek kargaşa çıkararak huzuru bozan bozgunculardır! (Bakara S.11-12)” ilahi mesajında işaret edilen ve CIA, MOSSAD, KGB Siyonist-haçlı istihbarat örgütlerinin kullandığı Şia, IŞİD ve PKK terör örgütleri gibi gruplara aldanan zavallı gençlerimizi uyarmalıyız! “Yıllarca bin bir çile ve sabır yüklü çalışmalarımız neticesinde lütfettiğin iktidarımızla elde edilen istikrarı yok etmek isteyenlere fırsat verip bizi iktidarsızlaştırma Allah’ım!” dua ve temennilerimizi devamlı tekrarlamalıyız. Selam, sevgi ve dualarımızla!