27 Eylül’de başlayan Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki Dağlık Karabağ çatışması uluslararası dengeler göz önüne alındığında çeşitli sonuçlarının olduğu ortaya çıkmaktadır. Ermenistan’ın temmuz ayında ve geçtiğimiz haftalarda gösterdiği saldırgan tutum bir yandan Çin’in yeni ipek yoluna bir engel teşkil ederken, diğer taraftan Azerbaycan ile İngiliz petrol şirketi “British Petroleum” arasındaki Avrupa’ya petrol ve doğalgaz ihraç etmeyi amaçlayan önemli bir projeyi de sabote etmekte.

8 Ekim’de Ermenistan silahlı kuvvetleri Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) boru hattına saldırı düzenlemişti. Saldırı her ne kadar püskürtülmüş olsa da bu boru hattı ham petrolü Azeri-Çıralı-Güneşli petrol sahasından alıp Gürcistan üzerinden Akdeniz’deki Ceyhan limanına aktarıyor. Aynı zamanda BTC boru hattı, Azeri Central East (ACE) projesiyle de bağlantılı olarak önemli bir role sahip. ACE’nin ürettiği petrol ve gaz İngiliz enerji devi British Petroleum tarafından işletilen Sangaçal petrol ve gaz terminaline sevk ediliyor. Buradan da Gürcistan ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya aktarılmakta. ACE’de bulunan petrol sahasında BP yüzde 30,37’lik bir oranla en yüksek hisseye sahip. Azerbaycan hükumeti ile BP arasında imzalanan 6 milyarlık proje kapsamında günlük 100.000 varil petrol 350 milyon metreküp doğal gaz işletilmiş olacak.

Burada Avrupa’ya aktarılan petrol ve gazın sabote edilmesi için Ermenistan’ın ABD tarafından kullanıldığı iddia edilmekte, nitekim Trump uzun süredir kendi sıvılaştırılmış gazını Avrupa’ya satmak istemekte ve ABD Avrupa’nın enerji alanında bağımsızlaşmasını arzu etmemektedir.

Ermenistan’ın Karabağ saldırganlığının İngiltere açısından olumsuz karşılandığı BBC muhabiri John Fisher’in 7 Ekim’de Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan ile yaptığı röportajda Paşinyan’ı “BM kararlarının Dağlık Karabağ’ın Azerbaycan’a ait olduğunu açıkça gösteriyor” diyerek köşeye sıkıştırması da buna iyi bir örnektir. Paşinyan’ın “Avrupa Türkiye'yi şimdi durdurmazsa, Viyana kapılarında beklesinler” demesi de Avrupalılar tarafından çokta önemsenmediği görülmektedir.

Karabağ Meselesinde Çin Faktörü

Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki çekişmeden memnun olmayan bir diğer devlet ise Çin'dir. Çin her iki taraftan da görüş ayrılıklarını diyalog yoluyla çözmelerini istedi. Bölge ülkelerindeki kaos ve çatışma ortamı Çin’in ticari ilişkilerini de etkilemekte. Nitekim Çin 2015 yılında Gürcistan, Azerbaycan ve Ermenistan ile ticari anlaşmalar imzalamaya başladı. 2016 yılında Çin’in Asian Infrastructure Investment Bankası Türkiye üzerinden geçecek olan “Trans Anadolu Doğalgaz Projesi”nin kısmi inşaatını finanse etmek için Azerbaycan’a 600 milyon dolar kredi verdi. 2019 yılında Azerbaycan ve Çin ikili iş birliklerini güçlendirmek için 800 milyon doları aşan sözleşmeler imzaladı. Ayrıca Azerbaycan, Çin'in bölgedeki en büyük ticaret ortağı ve Güney Kafkasya'daki Çin ticaretinin yüzde 40'ını oluşturmakta.

Güney Kafkasya, Orta Doğu, Çin, Rusya ve Avrupa arasında bir bağlantı görevi gördüğünden çok büyük bir stratejik öneme sahip. Çin bu gerçeği Yeni İpek Yolu projesiyle görmüş oldu, fakat Yeni İpek Yolu ile bağlantılı olarak önemli bir rol oynaması beklenen Bakü-Tiflis-Kars demiryolu hattı da bu çatışmada tehlike altında. Çünkü hem BTC boru hattı hem de demiryolu, Ermenistan sınırına uzak olmayan Tovuz bölgesinden geçiyor. Bu bölge de Ermenistan silahlı kuvvetlerinin saldırı noktalarından birisi. Çin mallarının Türkiye’ye oradan da Batı Avrupa’ya teslimat süresini bu demiryolu bir aydan 15 güne indiriyor.

ABD hegemonyasını sarsacak olan Çin’in yeni İpek Yolu projesinin Washington’a bir tehdit olarak ortaya çıktığını göz önünde bulundurursak bu bağlamda Gürcistan’ın da ileriki safhada istikrarsızlaştırılmasını bekleyebiliriz. Nitekim Almanya Federal Meclis tarafından Temmuz 2019’da çıkarılan bir rapor Gürcistan’ın bölgedeki enerji politikası adına önemli bir yere sahip olduğu belirtilmekte.

Karabağ Meselesinin Türkiye-Rusya İlişkilerine Etkisi

Ermenistan ve Azerbaycan arasındaki mevcut çatışma İngiltere ve Çin’i etkilediği gibi aynı zamanda Rusya ve Türkiye arasındaki ilişkileri de germe potansiyeline sahip. Ermenistan’daki mevcut iktidarın Washington ile yakın ilişkileri olduğu ve Erivan’daki hükumetin Soros, Freedom House ve diğer ABD menşeli örgütlerle bağlantılı kişilerden oluştuğu bilinmekte. Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev de geçtiğimiz günlerde yaptığı bir açıklamada ABD’li yatırımcı George Soros tarafından Ermenistan’da iki yıl önce rejim değişikliği yapıldığını iddia etmişti. Belki kısık bir ses olarak kaldı ama Rus iş adamı Yevgeniy Viktoroviç Prigojin de Türk basınına yaptığı bir açıklamada Ermenistan’ı ABD’nin kışkırttığını öne sürmüştü. Özellikle Prigojin’in Ermeni hükumetinin Amerikalıların hizmetinde olduğu söylemi ile Kremlin’in dolaylı olarak Ermenistan’a açık bir mesaj olarak gönderdiği anlaşılıyor. Ayrıca Moskova çok daha ihtiyatlı düşünerek Ermenistan'ın Kafkasya ve Orta Asya'daki çeşitli devletleri Rus karşıtı bir kampa sürüklemek için bir “Kafkas Baharı”nın başlangıç ​​noktası olarak hizmet edebileceğinden de çekiniyor olabilir.

Sonuç

Ermenistan’ın saldırgan tutumu gerek Azerbaycan ve dolayısıyla Türkiye gerekse de diğer ülkeler için bölgedeki çıkarları açısından bir tehlike arz etmekte. Özellikle Çin için bu kaosun hiçbir getirisi yok. ABD’nin son bir yılda Çin’in yayılmacı ekonomi politikasına karşı üstlendiği siyaset anlayışı son bir yılda özellikle artış gösterdi. Çin 11 Eylül olaylarında sorumluluk sahibi olmayan, teröre karşı küresel savaşta yer almayan, Afganistan ve Irak’ın iktidarsızlaştırılmasında rol oynamayan ve Suriye ile Libya iç savaşlarından da sorumlu olmayan bir ülke. Çin aynı zamanda Amerika'nın bu zorlukların üstesinden gelme çabalarının önünde de ciddi bir engel olmamıştır.

Son dört yılda Trump’ın Avrupa karşıtı siyaseti de Avrupa ülkelerinin Çin ile yakınlaşmasını sağladı. Çin Yeni İpek Yolu sayesinde AB ile de bir ticaret politikası gütmek istiyor. Tüm bunları gören ABD bölge ülkelerinde bir takım çatışma unsurları ortaya çıkarıp kendi hegemonyasını korumaya çalışmaktadır. Ağustos başında Asya, Avrupa ve Afrika ticaret pazarlarını birbirine bağlayan stratejik bir bölgede yer alan Lübnan limanında ortaya çıkan patlama da hem Çin’e hem de Avrupa’ya karşı bir girişim olarak yorumlandı. Nitekim bu limanın yıkılması hem Çinli hem de Avrupalı nakliye şirketlerine büyük bir darbe vurdu. Bu liman Çin’in özellikle Avrupa ile olan ticaretinde ve Yeni İpek Yolu için hayati bir öneme sahipti. Görünen o ki ABD Çin’e ulaşan tüm yolların önüne bir engel koymakta, bu Beyrut Limanı, Karabağ ve belki ileride yukarıda da değinildiği gibi Gürcistan olabilir.

Sonuç olarak neredeyse 30 yıldır 4 BM kararına rağmen Ermenistan tarafından Dağlık Karabağ’ın işgal edilmesine son verilmesi ve Azerbaycan sınırları içerisinde yer alan Karabağ bölgesinin Azerbaycan’a iadesi uzun vadede hem Çin hem de İngiltere dolayısıyla Avrupa için de karlı bir siyaset anlayışı olacaktır.