Geçen haftaki yazımızda da ifade ettiğimiz “Kerbela, İslam’ın Emanet, ehliyet ilkelerine bağlı kalan sadıklarla, mal ve makam hırsı uğruna nefislerine ve nesillerine zulmederek ihanet eden zalim ve hainlerin kıyamete kadar devam edecek mücadele meydanıdır!” mesajı hepimize ders olmalıdır. Ancak, bu meydanda; heyhat, heyhat ve heyhat ki “Ders alınsaydı tarih tekerrür mü ederdi” acı gerçeğini aynel yakın yaşamaya devam ediyoruz!

Evet! Kerbela bir şablondur. Herkesin kendi karakterine göre şekilleneceği ve kıyamete kadar devam edecek bir şablon! Kerbela, iki ayrı karakterin devamlı mücadele edeceği bir meydandır ki; Bir tarafta hak ve özgürlükleri gasp eden Yezidi yağmacılar! Öbür tarafta hakları ve özgürlükleri ellerinden alınan Allah’a yalvarıcılar! Bir tarafta maddi ve manevi varlığımızı işgalci zorbalar! Öbür tarafta silahların ve ilaçların deneme tahtası mazlum kobaylar! Bir tarafta öldüren yıkan ve yakan haydutlar, öbür tarafta silahsız, savunmasız biçare halklar! Bir tarafta kumarla, faizle, ilaçla ve yolsuzlukla sömüren, kemiren ve emen keneler! Öbür tarafta aç sefil bırakılmış nesilleri için ağlayan anneler ve neneler! Bir tarafta mal ve makamların esiri, gözü dönmüş ticari, siyasi ve ilmi ceberut Yezidi hainler! Öbür tarafta Allah’tan başka hiçbir mal ve makama kul olmayan Hüseyni sadıklar! Bir tarafta emanet, ehliyet ve sadakatten nasipsiz yanıltıcı ve aldatıcı dalkavuklu bukalemunlar! Öbür tarafta tek kalsa da ikaz ve uyarılarından canı pahasına vazgeçmeyecek Hüseyni ruhlar! Bir tarafta Hakk’ın, adaletin, sevgi ve merhametin yılmaz savunucuları Hüseyni yiğitler! Öbür tarafta batılın zulmün, hased, kin ve nefretin taraftarları Yezitler! Bir tarafta din, namus, vatan uğruna canlarını ve mallarını Allah yolunda severek infak eden gazi ve şehidler! Öbür tarafta nefislerinin esiri olmuş ne oldum delisi mal ve makam kolikler! Bir yanda düşmanları Ebu Cehillerin bile şahsi günahlarını namusları gibi sır bilip yaymayan Settar olan Allah’ın muhlis kulları! Öbür yanda Mümin kardeşlerinin hatalarını, günahlarını yaymaktan zevk alan ve montajla, şantajla iftiradan çıkar uman zavallı kapı kulları! Bir tarafta beraber ıslanıp beraber yürüyen ve birlikte ağlayıp birlikte gülen, emanet ve ehliyete sadakatin timsali vefalı kardeşler! Öbür tarafta yolda bulduklarıyla dostlarını yarı yolda bırakan Sefa’lı vefasız kardeşler!.. meydanıdır Kerbela! Eşsiz Önderimiz, izinden gitmekle şeref duyduğumuz Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a) Efendimizin “Sakın kişinin namazı ve orucu sizi aldatmasın!.. Emaneti olmayanın dini olmaz” uyarısının ve “Ey İman edenler! nefis, nesil, mal, makam gibi emanetlere ihanet ederek Allah ve Resulüne ihanet etmeyiniz!” ilahi ihtarının hiçe sayıldığı karanlık bir dönemdeyiz! Devlet malını ve makamını kendi mülkü sanan haramzade krallar, despotlar ve yöneticiler elinde insanlık âlemi Kerbelasını yaşamaya devam ediyor! Haram yollarla nefislerimize ve nesillerimize ihanetle Allah ve Resulüne ihanet ettiğimizin farkına ne zaman varacağız!? O lüks ve lüzumsuz makam arabalarını bırakıp, ölümle tekerleksiz makam arabamız tabuta girince mi? Sarayları, yatları, villaları bırakıp ahiret devletinin gümrüğü üç metre karelik kabir evine taşınınca mı? Ağızların mühürlenip, ellerin konuşturulduğu ve ayakların şahid tutulduğu “Büyük buluşma ve duruşma mahkemesinde” mi? Hayat filmimizin bize gösterildiği ve her türlü sırların ifşa edildiği dehşetli mahşer gününde mi? Haydi! Günahlar bizi terk etmeden biz günahları terk edelim! Haydi, nefsimizin hesaba çekileceği o dehşetli gün gelmeden nefislerimizi hesaba çekelim ki; ahiretimizde Kerbela olmasın! Selam, sevgi ve duayla.