- “Allah’ıın sana verdiğinden (O’nun yolunda fakir, yoksul ve mazlumlara harcayarak) ahiret yurdunu iste; ama dünyadan da nasibini unutma.” (KASAS - 77)
Hepimiz devremülkteyiz. Bu devremülkümüzün adı dünyadır. Dünya hayatı tatil için alınan veya kiralanan devremülk gibidir. Senede aynı daireyi kaç kişi nöbetleşe kullanıyorsa insanoğlu Hz. Adem’den (a.s) itibaren aynı arazileri, aynı tapuları ve mekanları devremülk gibi kullanmaya devam ediyor... Mülk aynı, kiracı olan bizler değişiyoruz. Geçmiştekiler bu dünyadaki devremülklerini bizlere terkettiler. Bizler de geleceklere...
Ülkemizi maddeten müreffeh hale getirebiliriz. Fert başına milli gelirimizi 70 bin dolara çıkarabiliriz. Bunu bizden evvel başaran ülkeler de var. Ama mana olmayınca, ruh doyamayınca ve kalp gerçek sahibini, aşığını bulamayınca intiharların, boşanmaların, cinayetlerin ve soygunların önüne geçemiyoruz.
Dünyada fert başına milli geliri en yüksek ve en zengin toplumun yaşadığı ülke İsveç’tir. Ne acı ki ülkedeki zenginlik, mutluluğu ve aranan sevgiyi sağlayamamış ve bu sebeple intihar olaylarının en çok olduğu ülke olmuştur İsveç, bilhassa hanımlar arasında yaygın olan intiharları önleyemeyince çareyi intiharı parlamentoda yasallaştırmada bulmuştur. Vatandaşlarının çok acı çekmeden devlet eliyle ölümünü sağlama acizliğine düşmüştür.
Maddenin zirvesine ulaşan diğer emperyalist ülkelerin aile yuvalarına, sokak ve mahallelerine huzur girememiş, çıkara dayanmayan sürekli olacak gerçek sevgiyi kaybetmişler, akrabalık ve aile bağlarını koparmışlar, faiz, içki, kumar ve fuhşun kölesi olunca da mel’un şeytanın maskarası olmuşlar. Küçükleri sevmek, büyükleri saymak tarih olmuş, flört teşvik edilerek kızların bakire olması alay konusu yapılmış, namus, haya ve edebin rüyalara bile uğramaz olduğu Avrupa’dan, Çin’den, Rusya ve Amerika’dan ders almalıyız. Yeni güçlenmekte olan Türkiye ve diğer halkı Müslüman olan ülkeler olarak aynı yanlışlardan uzaklaşmalıyız. Ekonomik kalkınmayı yaparken aynı paralelde ve daha da fazla manevi kalkınmamızı mutlaka gerçekleştirmeliyiz.
Bunun için sonsuzluk alemi olan “ahirete hazırlık” bir toplumu ayağa kaldıracak ve mutlu edecek büyük dinamizmdir. Devremülkün terk edilip herkes için ferdi mülke dönüşecek olan ahiret mülkünün, cennet veya cehennem tapularının dünya okulunda alındığını bilecek nesiller yetiştirmeyen idareciler ve onları uyarmayan muhalefetten daha zalimi ve haini kimdir?
Ahiret inancı olmayanları veya ahiret hazırlığında gafil olanları iktidara getirmek ülkelerimize ve nesillerimize yapılacak en büyük ihanettir. Yöneticilerimiz ve toplumumuzda ahiret inancının olmaması veya unutulması gafletin, sorumsuzluğun, nemelazımcılığın, yolsuzluğun ve yoksulluğun kapılarını açmaktadır.
Makamlar, servetler ve şöhretler, Ahiret’in dehşetli mahkemesi olan büyük buluşma ve duruşma gününü unutturan en koyu perdelerdir. Kainata akleden bir gözle bakabilsek kainatta olanların yeniden dirileceğimize nasıl delil olduğunu görürüz. En basit örneği ile saksıya ektiğimiz çiçek bize neyi anlatmaktadır.?  Kainatta her nebatat (buğday, mısır, ayçiçeği vs.) ve ağaç fidanı ölmeden dirilemiyorlar. Yani çiftçiler bunları toprağa gömecek ki baharda yeniden dirilip yeşersinler.
 
İşte bizler için ölüm ahiret baharında yeniden dirilmemiz için bir geçiş dönemidir. Toprak kabri ahiretin sonsuz devletine girmek için gümrük kapısıdır. Berzah alemi (ruhların beklediği yurt) cennet nimetlerine ve cehennem cezaevinin azaplarına sonsuz dayanıklı olmak için vücut elbisesinin değiştirildiği bir terzihanedir.
Ölüm düşüncesi kişiyi enaniyetten, kibirden, gururdan, cimrilik ve ben demekten kurtarır, kalbi merhametli kılar.
Adil devlet başkanlarından Ömer Bin Abdülaziz (R.A) iktidarı devraldığında aynen bu asırdaki gibi zulüm var, baskı ve şiddet var. Enflasyon, fakirlik, yolsuzluk var. Akrabaya ve yakın çevreye devlet mallarını peşkeş çekme var. Yani bugünkü İslam aleminin, pardon “İsyan aleminin” acı ve düşündürücü fotoğrafı...
Böyle zulüm ve ihanet ortamında iktidara gelen Ömer Bin Abdülaziz (RA), valilere bir mektup yazdı, mektubunda iki mühim cümle var. İnanın ki; bu iki cümle dünyayı idare eder:
“Size Allah’ı sevmenizi, kendiniz ve halkımızı, kullara kulluğu bırakıp yanlız Allah’a kul yapmak için çalışmanızı tavsiye ederim.” İkincisi de: “Ey valiler, kendiniz başta olmak üzere ahiret yurdundaki büyük buluşma ve duruşma gününe halkımızı hazırlayın, ahirete hazırlık çalışmalarını başlatınız.” İnanın iki senede başarılı oldu.
Fransa’da doktora yapan bir gençten duymuştum, Ömer Bin Abdülaziz dönemini Fransa’da üniversitede inceliyorlar, iki yılda nasıl başardı. İki senede nasıl fakirliği yendi, fakirliği, haksızlığı zulmü yenip nasıl adaleti sağladı? Suç oranlarını nasıl azalttı? Emniyeti, huzuru ve adaleti nasıl sağladı?. Onun döneminde Hıristiyan ve Yahudiler bile zekat aldılar. Ve devlet toprağı da çok geniş; İran, Orta Asya’nın bir kısmı, Türkiye’nin doğu bölgesi ve Afrika’nın tamamına yakınını yöneten bir idareci idi. O zamanki tellallar (bugünki medya) şehir ve köylerde devamlı “Duyduk duymadık demeyin, fakir, yoksul garip varsa ve haksızlığa uğramış mazlum varsa valiliğe gelsin” diye ilanlar yapıyorlardı...
Ülkeleri yönetenlere tavsiyem; Emniyeti, asayişi, polissiz, mahkemesiz, cezaevleri olmadan sağlamak istiyorsanız ve süratle artan boşanmaların önüne geçmek istiyorsanız anaokullarından itibaren tüm okullara ‘AHİRETE HAZIRLIK DERSİ’ koyunuz.
İslami din derslerinin ders sayısını artırınız. Din derslerini sadece teorik değil mutlaka tatbikatlı (pratik) verdirecek imkanları sağlayınız.
İslam’ın helal ve haramlarını uygulamak isteyenlerin önündeki tüm engelleri sabırla, inatla ve ısrarla kaldırmağa devam ediniz.
Halkımıza da tavsiyem; alkol, sigara ve esrar bağımlılığı olmayan, saygılı, edepli, hayalı dürüst nesillere hasret iseniz ve vatanımızı geçekten seviyorsanız, ülkemizi; ahireti inkar eden, dirilmeyle dalga geçen “ateist, Darwinist, kapitalist, sosyalist ve şamanist” zihniyetinde olan kişilere emanet etmemenizdir. Ülkemizin muhalefetini ve iktidarını da ahirete tam imanı olan, büyük buluşma ve duruşma heyecanıyla, servet ve makamları ateşten gömlek bilen ve kul haklarından korkan mümin kişilerden seçiniz. O zaman yatak odalarınızı kilitlemeden uyuyacak ve ayağınızın altındaki cenneti öpmeğe gelecek nesillere ve cennete kadar sürecek aile yuvalarına kavuşacağız inşallah.
Aşkın, sevgi ve merhametin merkezi Medine-i Münevvere’den selam, sevgi ve dualarımla